long for you

183 18 26
                                    

chan-minho

Herkes odalara dağıldığında Seungmin ile karşılıklı yataklarımızda kendi alemimizde takılırken her an ağzımı açıp ne ara Chan ile bu denli yakın olduklarını soracak kıvamdaydım ama konuyu nasıl açmam gerektiğini bilmiyordum. Zaten genel olarak da ciddi olduğum anıma rastladıklarından şu anki gerginliğimi bilebileceklerini zannetmiyordum, sormazlardı da. Eğer ben gerginsem ben konuşana kadar kendi halime bırakırlardı.

"Chan ile mi oynuyorsun?"

Yönelttiğim soruyla birlikte ekranda hızla hareket eden parmakları durmuş, bakışları beni bulmuştu.

"Hayır tek başıma oynuyorum hyung. Chan hyungla oynuyor olsam dövecek gibisin. Baş başa kaldığımızda damarına basmam."

İmasını işitmemle kaşlarım istemsizce çatılmış, yatakta doğrulup bağdaş kurmuştum. O da telefonunu kapatıp kenara koymuş ve tüm dikkatini bana vermişti.

"Bir şey söylemeyecektim. Ne demek istiyorsun oğlum? Neden oyun oynamanız beni kızdırsın?"

Zaten doğrusunu bildiği bir yalanı dinliyormuş gibi başını salladıktan sonra kısa süreliğine sessizlik oluştu. Seungmin geriye kalan diğer üyelerden daha açık sözlü olduğundan ağzındaki baklayı çıkaracağını biliyordum bu yüzden sessizliğine ortak oldum.

"Chan hyungu sevdiğini biliyorum hyung."

Sonunda konuşmaya karar vermesiyle birlikte duyduğum cümle içimde bir şeylerin kırılmasına sebep olmuştu. Chan'ın öğrendiği gibi bunu Seungmin'e söylemesi ve beni yok sayması içimin ezilmesine neden olmuştu. Onun için de zor bir durum olduğunu biliyordum ama gidip yetiştirmesine gerek yoktu bence.

"Aranızda bir şey mi var?"

Reddetme gibi bir girişimde bulunmak yerine ona yönelttiğim soruyla birlikte hızla başını iki yana salladı. Böyle bir şeyin mümkünatı dünyada yokmuş gibi reddetmesi içimi rahatlatmıştı.

"Chan hyung benim sadece büyüğüm hyung. Şu an söyleyemeyeceğim şeyler var ama aramızda bir şey olmadığının garantisini verebilirim."

İçimi rahatlatmak için kesin bir dille konuştuğunda söyleyemeyeceği şeylerin ne olduğunu merak etmiştim bu sefer de. Aralarında ne geçmişti ki bu şekilde davranıyorlardı birbirlerine?

"Bu meselenin altından çok saçma bir şey çıkacakmış gibi geliyor ama neyse."

"Aman hyung ya, sorguda mıyım neyim anlamadım ki. Seviyorsan peşinden gitsene sen de sevdiğin kişinin."

Birden yükselip konuşmuş ve ayaklanmıştı. "Hava almaya çıkıyorum ben."

Üzerine fazla mı gittim diye düşündüm fakat Seungmin'di işte, fevri hareket ediyordu.

Bir su içmek için odadan çıkıp mutfağa yöneldiğimde herkes odalarına çekildiği için etraf karanlıktı. Mutfağa yaklaştıkça oranın ışığının açık olduğunu fark etmiş, içeri girdiğimde Chan ile karşılaşmıştım. Daha doğrusu Chan'ın sırtıyla. Arkası bana dönük bir şekilde tezgahın önünde dikilmiş bir şeyler atıştırıyordu.

Sanırım arkasındaki hareketlenmeyi duyup omzunun üzerinden bana baktığında ağzındaki lokmayı yutmuş, elini yıkayıp bana dönmüştü.

"İyi geceler."

Yanımdan çekip gideceği esnada kolundan tutmamla telaşlı adımları durmuş ve gözlerime bakmıştı. Onunla yakından göz göze gelmek farklı bir deneyimdi. Ben bile ne söyleyeceğimi unutuyorsam gerisini siz düşünün.

latte macchiato [jeongsung]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin