corn dog

254 27 17
                                    

"Bütün buluşmalarda Jeongin'i beklememiz çok manidar değil mi?" diye sızlanmıştı Seungmin artık beklemekten sıkıldığı için. Kısa bir süre sonra lise sondan beri yüzünü görmediği eski sevgilisini göreceği için biraz gergindi ama bize belli etmemek için bahaneyi Jeongin'i çekiştirmekte bulmuştu.

Annemle babamın işlettiği ve Jeongin'in de okurken bir yandan geçinmek için işe girdiği, bu sayede tanıştığımız kafenin dış balkon kısmında oturmuş bekliyorduk. Çok işlek bir yerde değildi, zaten gelir elde etmek için değil hayalleri olduğu için açmışlardı burayı. Yine de üniversite öğrencilerinin tercih ettiği bir yer haline gelmişti bizimkilerin önermeleri sağolsun.

"Gelir birazdan, ne ağlıyorsun."

Dikkatini dağıtmak için takıldım ve sonrasında cümleme devam ettim. "Kahveleri hazırlıyordu en son. Hangi kahveyi içeceğimi mesajlarda sormasına rağmen kafeye gidip yeniden söyledim. Seni seviyorum demesem de olur."

Beni hâlâ daha görmemiş olmasından yakınacağım sırada Felix'in kaş göz işaretlerinden bize doğru geldiğini anladım ve bakışlarımı o yöne çevirdim. Elindeki dört karton bardağı ustalıkla taşırkenki yürüyüşü o kadar havalı gelmişti ki onu böyle gören tek kişi ben miyim acaba diye düşünmeden edemedim.

Bakışlarımdaki alıklığın silinmesi için başımı iki yana salladım ve ayağa kalkıp kendi kahvemi elime aldım. Bu mereti uzun bir süredir içiyordum ama hâlâ kötü geliyordu.

Jeongin'in gelmesini bekleyen Seungmin hemen yerinden kalkıp kendi kahvesini aldıktan sonra Felix de kalkmış, kendi içeceğini almıştı. Kahve içtiğinde serseme döndüğünden dolayı kahve içmeyi kendine yasaklamıştı.

"Neredesin sen lan, buluşulması gereken saatten bir saat önce haber mi verelim sana?"

Seungmin gergin olduğunu her kelimesinden belli ederken Felix Jeongin ona gönül koymasın diye duruma el atıp koluna girip gülerek yürümeye başladı. Bu esnada kulağına bizim duyamayacağımız şekilde bir şeyler söylemişti. Muhtemelen Hyunjin'den bahsetmişti ama ben zaten çoktan söyledim Felix. Aşık olmak çok zordu. O kişiyle muhabbetin ilerlesin diye saçma sapan şeylerden bahsediyordu insan.

Jeongin ve Felix'in arkasından biz de yürümeye başlarken Seungmin normalden daha sessizdi. Elindeki kahvesini sessizce yudumlarken gözlerini kısarak yola bakıyordu. Maçın yapıldığı yerle bulunduğumuz yer çok uzak olmadığından birlikte yürür, oraya gidene kadar da kahve içerdik.

Seungmin'in içtiği americano'ya baktım ve öndekilerin bize bakmadığından emin olduğumdan onun da boşluğundan yararlanarak içeceğine uzanıp pipetine yönelerek içecekten büyükçe bir yudum aldım. Hayat böyle tat vermeliydi.

Seungmin beklemediği bu atak karşısında afallamış ifadesiyle bana baktı ve derin bir nefes verip omzuma bir tane geçirdi.

"Şu boktan içeceği içerek ona yaranamayacağını biliyorsun değil mi?" dedi benim içeceğimi işaret ederek. Omuz silkip yürümeye devam ederken "Denemeye değer." diyebildim sadece. Bazen kendimi yıkık hissediyordum.

Sahaya varana kadar çoktan içeceklerimiz bitmiş, önümüzdeki Felix ve Jeongin'e yetişebilmiştik. Her cumartesi bu yolu yürürken yaptığımız şeyi yapmış, hangi takımın kazanacağı adına bir iddia da koymuştuk ortaya. Seungmin sırf Hyunjin de takımda olacağından ne kadar iyi oynadığını bilmesine rağmen bahsi karşı takıma oynamıştı. İddiayı kaybedecek ve bize yemek ısmarlayacaktı bu yüzden çok üstüne gitmedim.

Sonunda alana geldiğimizde sahada birkaç eksik dışında herkes oradaydı. Tribündeki yerimizi aldığımızda Felix bilerek Jeongin ve beni yan yana oturtmuş, diğer yanıma geçmişti. Seungmin de Felix'in yanına oturduğunda beklediğimiz tek şey maçın başlamasıydı. Gözlerimi kısarak sahada olan biteni anlamaya çalışırken abimle Hyunjin'in aralarında gülerek bir konuyu tartıştıklarını görmüştüm. "Sanırım henüz Seungmin'i görmedi."

latte macchiato [jeongsung]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin