İyi okumalar! Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!Şehre göre yüksekte kalan hastanenin bahçesinden etrafı seyrediyordum. Ortalık yeni yeni aydınlanıyordu ve dışarının ayazı gözlerimi yakıyordu. Üzerimdeki beyaz önlük çıplakmışçasına beni üşütse de içeri girmeye göze alamıyordum. Yakalanırsam kaytardığım anlaşılırdı. En azından biraz daha tadını çıkarıp yakalanmalıydım. Başımı kaldırıp acil yazısına baktım. Kıpkırmızı parlıyordu.
Peki ben acil kapısında ne yapıyordum? Acil tıp uzmanlığında üçüncü sınıf bir stajyerdim. Ve kaytarıyordum. Yanlış anlaşılmasın uzunca zamandır bahçede olduğumdan değil, dışarıdaki soğuk yüzünden elimdeki kahve soğumuştu. Karton bardağın tadını almış olduğunu birkaç dakika öncesinde aldığım yudumla anlamıştım. Yine aynı salaklığa düşmek yerine bardağı çöp kutusuna doğru fırlattım. Metal çöpte çıkan tok sese başka bir ses eşlik etmişti. "Kaan Bey, 3 molalık hakkınızı kullanıyorsunuz sanırım?" Yakalanmanın verdiği hınzırlıkla sırıtıp başımı Selin'e çevirdim. "Size de merhaba Selin Hanım."
"Merhaba ya, merhaba. Bensiz kahve bile içmişsin." Çöp kutusunu işaret ettim. "Valla bitirmemiştim. Hala sana eşlik edecek birileri var." Bana ciddi olamazsın bakışı attıktan sonra kahveyi tutmadığı elini kendi etrafına sardı. "İnanılmaz soğuk..." Kafa sallayarak onu onayladım. Selin, üniversite birden beri arkadaşımdı. İyi anlaşırdık ve şansımıza aynı hastanede staj yapıyorduk. Orta boylu ince bir kızdı. Sarı saçlarını jilet gibi at kuyruğu yapmıştı. Kehribar badem gözleri, sivri bir burnu ve minik dudakları vardı.
Telefonumu cebimden çıkarıp saate baktım.
5.41
"Nöbetin kaçta bitiyor? Seninki gelmeyecekse bırakayım seni." Elini havada salladı. "Desem ki arkadaşım bırakacak, Burak yine de kalkar gelir. Hiç zahmet etme." Hızlı bir yudum aldı kahvesinden. "Altıda bitiyor benim nöbetim. Seninki?"
"Aynı benimde. Yavaştan geçeyim içeri."
"Aman Serkan Hoca'ya dikkat et. Az önce haşladı beni." İsmini duyunca bile tetiklenmiş, dikleşmiştim. Serkan Hoca, kod adı gevşek mahlukat. Gerçi bir sürü kod adı vardı. Bir de hastanenin Baş Hekimiydi tabii.
"Yine ne yaptın?" Gülerek sorduğum soruma gözlerini devirerek cevap verdi. "Kahve istemişti, o ara birkaç hasta geldi. İnsanda akıl kalmıyor yani, saat olmuş sabahın kaçı onu mu aklımda tutayım?"
"Narşist pezeveng." Bu da bir diğeri. Selin gözlerini büyüttü. "Yerin kulağı var Kaan. En sonunda kovdurtacaksın kendini..."
"Şerefimle ayrılırım bu hastaneden."
"İki güne açlıktan etrafına saldırırsın sen."
"Doğru, ama bu hiçbir şeyi değiştirmiyor." Dediğime güldüğünde ona el sallayıp içeriye yöneldim. Serkan'la karşılaşmadan eksi bire inmeyi başarıp oradaki lavabolara girerek elimi yüzümü yıkadım. Gece nöbeti demek iki gün işe gelmemek demekti. Allah'ım, bayılıyordum gece nöbetlerine. Issız ve karanlık koridora bakmamaya özen göstererek yukarı çıktım tekrar. Her şey bir yana, o koridorun lanetli olduğuna emindim. Karanlık da olunca sonsuzluğa uzanıyor gibi görünüyordu.
Zemin kata ayaklarımı bastığım anla ambulans sesini duymam bir olmuştu. Serkan Hoca'nın koşar adım acil kapısına ilerlediğini görünce beklemeden ben de o yöne koştum. Kapıya ulaştığımda hasta sedyeyle birlikte indiriliyordu.
"Hasta 20-21 yaşlarında, kadın. Yüksek doz amitriplin zehirlenmesi*. Nabız 72, kan basıncı 60. Solunum düzensiz." Baş Hekim hastanın parmaklarına bakarken Selin bir tarafına, ben bir tarafına geçerek sedyeyi itmeye başlamıştık. "Ne zamandır?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZLERİN ARDINDAKİLER
Teen FictionBen yıkım severdim. Perişan olmuş her şey, benim için vazgeçilmezdi. O gün intihara kalkışarak geldiğin acilde seni ilk karşıladığımda dayanılmaz bir çekim hissetmiştim. Seni ve senin hakkındaki tüm bilinmeyenleri kucaklamak için yanıp tutuşurken, y...