iki

19 3 14
                                    

Düşüncelere dalmış bir şekilde çalışma masasında oturuyordu.

Gözü bir anlığına saatine kaydı. Neredeyse akşam olmuştu. Cevapları

Cevapları arıyordu ve bulmaya çok yakındı; yine de şüphe denizinde boğuluyordu.

Küçükken öğrendiklerimiz hep bizimle olur derler. Küçükken ona öğretilenler şüphe denizinde boğuyordu onu. Cevapları yanlış insanlardan yanlış şekilde bulmak küçük Seokjin'i korkutuyordu. Ama bir yandan da büyük Seokjin bunu atlatması gerektiğine ve hayatına dair önemli olan bu meseleyi ve cevaplarını kendisini korkutsa da ondan öğrenmesi gerektiğini söylüyordu. Küçük Seokjin güvende olmak istiyordu; büyük Seokjin ise ne olursa olsun gerçeklere dair susuzluğunu gidermek için her şeyi yapmaya hazırdı.

Kafasını pencereye çevirdi. Saat henüz akşam denebilecek bir saat olmasa da hava kararmıştı.

Bir anda yerinden kalktı. En iyi an bu andı. Biraz daha beklerse yapamazdı. Gardırobunu açtı ve üstü için kalın bir şeyler aldı. Masadan araba anahtarlarını kaptı ev evden fırladı. Gidecekti, hazırdı.

***

İşte, ne olduğunun farkına varamadan deniz kıyısına varmıştı. Arabayı park etmiş, kıyıda yürümeye başlamış, etrafına bakınarak onu bulmaya çalışmıştı.

O... ismiyle hitap etmektense böyle seslenmek daha mantıklı geliyordu ona. Sanki normal birisiymiş gibi bir isme sahipti. Bir işaret zarfıyla seslenmek daha mantıklıydı.

Biraz daha yürüdü. Kumlar ayakkabı tabanlarını kapladı, rüzgâr saçlarını dağıttı. Üşümemek için paltosunun önünü daha sıkı kapattı.

Ve buldu, onu bulmuştu. Denize çok yakın bir şekilde kumların üstünde kışa yaklaşmalarına rağmen yazlık giysilerle oturuyordu. Bunun üzerinde pek düşünmedi. Oraya gitti ve aralarında belli bir mesafe bırakıp kumların üstüne oturdu.

"Erken geldin."

Konuşması ile kafasını ona çevirmiş, birkaç saniye onu süzmüştü.

"Eğer daha fazla beklersem gelemezdim. Çoğu şey için tek bir an vardır."

"Elbette öyle. Yaşadığın veya yaşamayı planladığın bir şeyi çoğunlukla daha sonra yaşayamazsın."

"Evet dediğiniz gibi. Ah ne diyorum? Burada ne için bulunduğumun farkındasınız değil mi?"

"Tabii ki. Yoksa hiç gelmezdin çünkü dün istediğim soruların cevaplarını sen vermeyince senden zorla almam seni korkuttu. Şu anda ne çeşit bir yaratık olduğumu düşünüyorsun."

Seokjin bir süre cevap vermedi. Sessizlik birkaç dakika sürdü; sadece deniz sesi ortama hâkim oldu.

"Evet öyle düşünüyorum. Düşüncelerimi ömrüm boyunca filmler harici hiçbir yerde görmediğim varlıklar gibi okuyorsun. Ama aynı zamanda ihtiyacım olan cevapların hepside sende; bana cevapları verebilecek öbür kişiler vermeyi reddediyor. Ve onlar dışında sadece sen biliyorsun, yanılıyor muyum?"

Bu sefer ondan cevap gelmedi. Denizin sesi yine kulaklarına doldu. Bir merakla kafasını çevirip yanındakine baktı.

Dün karşılıklı oturduklarında da farkettiği yanağındaki ay dövmesin yine dikkatini çekti. Ama çok garipti, yakından bakınca bu dövme orada doğuştan olan bir iz gibi duruyordu.

Tam bu sırada da o, kendisine biraz daha yaklaştı ve oturuş olarak da Seokjin'e döndü. Doğrudan yüzüne baktı.

"Hayır, yanılmıyorsun. Merak ettiğin şeyleri cevabını verebilirim. Eğer aynı şekillerde davranan ailelerde büyüseydik sen de bilirdin bunları. Arayan tek kişi ben olmazdım."

sirenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin