Herkese merhabalar!! Bu benim onlarca kurguladığım kitaplardan biri. Bir sürü kitap yazıp taslaklarda bıraktım yıllardır. Fakat bu kitap benim hevesle yayınladığım ilk kitabım oldu. Başlangıç bölümümüz olan bu bölüm ile kitap konusunu anlamış olacaksınız. Tanıtım videosunun linkini aşağıya bırakıyorumm. Lütfen izleyin!!!
İyi okumalar dilerim...https://files.fm/u/dzgrt3fs2z
Başlangıç...
Tonlarca ağırlığındaki göz kapaklarımı inatla açmaya çalıştım. Gözlerimi açtığımda gözlerimi loş ışığa alıştırmaya çalıştım. Birkaç göz kırpıştan sonra yavaş yavaş görüşüm netleşmişti. Başımda ise sanki çekiçle vurulmuş gibi bir ağrı hakimdi.
Elimi başıma götürüp bulunduğum yere baktım. Tavanda loş bir ışık ve bomboş, dört duvar arasında bir sandalyede oturan ben... Neresiydi burası? Kaçırılmış mıydım?
Elim kolum bağlı değildi. Bu tuhaftı. Nerede olduğuma dair hiçbir fikrim yoktu fakat korkum da yoktu. Sadece başımdaki ağrı ve gözlerimdeki blur görüntü beni rahatsız ediyordu. Bulunduğum ortama anlam vermeye çalışıyordum.
Ayağa kalktım dönen başıma inat. Ardından bir elim sandalyeden destek alırken etrafı inceledim. İncelenecek hiçbir şey de yoktu. Penceresi dahi olmayan bomboş mavi dört duvar, bir sandalye ve demir bir kapı... Bu kadardı.
Elimi sandalyeden çekip kafamı salladım. Başım neden bu kadar ağrıyordu?
Kapının açık olmadığına emindim. Elimin bile bağlı olmamasının tek sebebi bu olmalıydı. Fakat öğrenilmiş çaresizliğe yenik düşmektense şansımı denedim.
Kapının yanına gittiğimda kapıyı açmaya çalışamadım. Çünkü kapı otomatikti. Sadece yanda bir kart okutma yeri vardı. Şimdi gerçekten nerede olduğumu merak etmeye başlamıştım.
Kaçırılmış olduğum barizdi fakat kim beni niye kaçırırdı? Üstelik böyle bir mekanda... İçime yavaş yavaş dağılan endişeyi hissettim. Her bir hücrem şu an bulunduğum yeri sorguluyordu.
Sandalyeye geri oturdum ve etrafa bakındım. Herhangi bir kamera da yoktu.
" Kim benle dalga geçmeye çalışıyor?" Dedim birilerinin beni duyduğunu umarak. Korku yoktu. Merak vardı. Bulunduğum yeri anlamaya çalışmaktan korkumu henüz yaşayamıyordum. Çünkü beni kaçıracak bir düşmanım yoktu. Bu da korkumu erteliyordu.
Daha önce belaya bulaşmışlığım vardı. Ya benden faydalanmak için ya da benden para koparmak için köşeye sıkıştırılmışlığım olmuştu ve kurtulmam zor olmamıştı. Babamın bana küçükken boş vakitlerinde öğrettiği dövüş hareketleri az çok hayatıma katkı sağlamıştı.
Gecikmeden bir bip sesi geldi ve kapı açıldı. Gözlerim kapıya döndüğünde karşımda takım elbiseli iki adam görmeyi beklemiyordum. Kalp atışlarım o an ilk defa son hızla çarptı. Çünkü şu an gördüğüm adamlar bir hayduttan çok devlet adamı kılığındaydı. Hapishanede miydim diye düşündüm o an. Bu adamlar savcı falan mıydı? Sonra saçma geldi bu düşünce. Hiçbir hücre otomatik kapı ile açılmazdı.
Biri en az altmış yaşında diğeri daha otuzlarında görünen iki adam içeri girdiğinde şaşırmıştım. Cidden bu kıyafetler, bu ortam, bu baş ağrısı da neydi?
" Asena Süvari," dedi değişik bir aksanla yaşlı adam. İsmimi de biliyordu. Kimdi bu adam?
"Bakın cidden benden hiçbir şey koparamazsınız. Tek kuruşum yok. Amacınız para veya..." Derken sözümü kesti yaşlı adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PASVARİS
Teen FictionDaha önce hiç kimsenin duymadığı ve görmediği gizli bir ülke: Pasvaris. Ülke ikiye ayrılıyor. Bekçiler ve suçlular. Ülkenin her bir şehri bir suç türünü barındırıyor. Dünyanın her yerinden seçilen yüzlerce bekçi ikişer gruplar halinde belli şehirler...