BÖLÜM2

24 5 0
                                    


-İlahi Bakış Açısı-

          Mevsim arkadaşının annesi Hatice İncioğlu'nu görmesiyle gerçekten olduğu yerde donup kalmıştı. Normalde asla duygularına yenilmeyen kadının bir anda beyni tamamen boşalmıştı. Sonunda kafasını toparladığında şirket isminin nereden tanıdık geldiğini hatırlamıştı. Kiraz babasının bir şirketi olduğundan bahsetmişti. Mevim koşarak Hatice İncioğlu'na yetişmeye çalıştı ancak güvenliğe takılmıştı. Kadın güvenlik onu kontrol ederken Mevsim'in silahını fark etmiş ve kendi silahını Mevsim'e doğrultmuştu. Mevsim ne olduğunu anlamazken düşünceleri tam olarak yerine yerleşti.

           Güvenliklere gözlerini devirdi ve cebinden asker kimliğini çıkardı. "Üzgünüm beyler bayanlar bugün de elinizde bir suçlu yok." Kadın güvenlik bir rahatlama ile silahını indirdi ve Mevsim'e yol açtı. "Çok üzgünüz Yüzbaşım." Mevsim onlara baş selamı verip küçük çaplı karmaşadan sonra uzaklaşmaya çalışan Hatice İncioğlu'nun yanına doğru adımladı ve kadına yetişti.

           Hatice Hanım, kusura bakmayın sizi de rahatsız ettim ama bir şey sormalıyım. Acaba Kiraz iyi mi?" Hatice İncioğlu orta boylu siya saçlı ve yeşil gözlü, şu an ki genç kızlara taş çıkartacak ellili yaşlarında bir kadındı. Kadın Mevsim'in son sorduğu soru ile sanki bütün yaşam enerjisi çekilmiş gibi rengi soldu. Hatice Hanım Mevsim'i hayatında yalnızca bir kere görmüştü. Kadının asker olduğunu öğrendikten sonra kendini ve ailesini Mevsim'den uzaklaştırmaya başlamıştı.

           "Kiraz yurt dışına çıktı Mevsim. Ayrıca telefon numarasını değiştirdi. Ona ulaşamazsın." Mevsim kadının gözlerinde bir tiksinti okudu. Bu yüzden Kiraz'ın yeni numarasını istemeye kendinde yüz bulamadı. Zaten Hatice İncioğlu da oradan uzaklaşmıştı. Mevsim normalde asla bu kadar kırılan biri değildi ancak bir sürü olay aynı anda ona yüklenmişti. Kadın buruk bir ifade ile bir emlakçının yanına gitti. Kendine birkaç aylığına kalabileceği bir apartman dairesi ayarladılar. Eve yerleşene kadar kada bir otelde kalmaya karar verdi.

           Şirketten çıkıp otele gittiğinde kendini yatağa attı ve o gün yaşadıklarını düşünmeye başladı. Yeni hayatına kötü başlamıştı. O sırada sızlayan yarası düşüncelerinin önüne geçti. İlk işi olarak bir an önce pansuman için hastaneye gitmek olacaktı.

-Uraz'ın Anlatımından-

          Ne kadar şirkete pek uğramasam da uğradığım zamanlarda hep bela bizi buluyordu. Kızıl saçlı uzun boylu bir kadından silah çıkması herkeste ufak çaplı bir panik yaratmıştı ama kız cebinden bir kart çıkartıp gösterince bütün güvenlikler ona saygıyla selam vermiş ve geçmesi için yolu açmıştı. Aklıma kıdemli bir polis olabileceği gelmişti. Sonuçta asker olacak hali yoktu. Kadının annemin yanına gidip bir şeyler anlatmasını kaşlarım çatık bir şekilde izledim. Annem solgun yüzü ile kızın yanından uzaklaşmaya başlayınca bir saniye daha kadını süzüp annemin yanına ilerledim.

           "Anne iyi misin? O kız kimdi?" Anneme şüphe ile bakarken onun yüzü iyice solgunlaşıyordu. Tamam annemle bazı konular yüzünden anlaşamıyorduk ama sonuçta o benim annemdi o sadece beni doğran, çünkü benim için başka hiçbir şey yapmamıştı, kadındı. Sonunda bir az daha kendine geldiğinde çatık kaşları ile bana döndü.

           "Uraz bir gözünün o kızın üstünde olması gerekiyor. O izim başımıza çok büyük bir bela açabilir." Öncelikle o kız kimdi ve bizim başımıza ne gibi bir bela açabilirdi? İkinci olarakta annemin bu kadar telaşlanması biz çocukları için miydi yoksa sadece kendi için mi? Düşüncelerim ve anneme yönlendirdiğim şüpheci bakışlarım telefonumun çalması ile bozuldu. Telefonu cebimden çıkardığımda kardeşim Alaz'ın aradığını görmem vücudumdaki bütün kanın çekilmesine neden oldu. Normalde şu anlar okul saatiydi ve Alaz beni asla bu saatlerde aramazdı. Telefonu olabildiğimce sakin bir şekilde açtım.

            "Efendim Alaz?" Alaz ilk başta cevap vermedi. Nefes alışverişleri sığ ve hızlıydı. En sonunda kendini toparlamak için aldığı derin nefesi işittim. "Abi ben eve geçiyorum haberin olsun." Eve geçmesi için çok erkendi ve bu nefes alışverişlere bakılırsa bir kriz geçirmişti ya da kriz geçirmek üzereydi. En sonunda ağzından bir hıçkırık kaçırdı ve onun tarafından ağlama sesleri yükseldi. "Alaz, abim, hadi bana konum at bende seni almaya gidelim olur mu?" Alaz yine cevap vermedi ancak konumu atmıştı. Hızlı adımlarla annemin yanından ayrılıp arabama bindim. Arabayı hızla sürerken tek düşündüğüm Alaz'ın ne durumda olduğuydu. İçimi acıtan tek şey ise annemin bütün konuşmayı duyup bir kere bile Alaz'ı durumunu sormayışıydı.

-İlahi Bakış Açısı-

           Alaz okulun iki sokak aşağısındaki bir bahçenin kenarına oturmuş eline açtığı yaranın sızısı ve kriz geçirmişliğin verdiği yorgunlukla gözleri kapanıyordu. Önünde bir araba durduğunda abisinin arabası olduğunu anlamıştı. 29'una girecek olan Uraz biraz çocuksu bir endişeyle kardeşinin yanına çömeldi.

             "Alaz ne oldu? Anlat bana ağabeycim." 17 yaşındaki oğlan abisine cevap veremedi. Hala kelimelerini bir araya getirmemişti. Kedini toparlayınca ağzından yalnızca iki kelime çıktı. "Zorbalandım, yine..." Uraz ağzından birkaç küfür kaçırdı. Kardeşini yavaşça ayağa kaldırdı ve yarasına pansuman yapılabilmesi için hastaneye götürdü. Uraz Alaz'ın pansumanı yapılırken dışarıda bekliyordu. O sırada bu sabah şirkette gördüğü kızıl saçlı kadın pansuman odasından çıkmıştı. Kadının ayrı bir güzelliği vardı. Uraz hiç böyle şeylerle uğraşmasa da güzele güzel derdi. Annesinin sabah söylediği kelimeler aklına doluşunca kadının adını bile bilmediğini fark etti. Belki hafif flörtöz bir tavırla kızın adını öğrenebileceğini düşündü ve ani bir cesaretle kızın yanına yaklaştı.

          "Merhaba hanımefendi." Kadın ona döndüğünde zümrüt yeşili gözlerini kısmıştı. Adamı bir kez baştan aşağı süzdükten sonra hafif bir gülümseme ile konuşmaya başladı. "Merhaba Beyefendi. Tanışıyor muyuz?" Kızın hafif sert sesi Uraz'ı gerse de konuşmaya devam etti. "Aslında hayır ancak bu sabah sizi şirkette gördüm ve polis olan bu kadınla tanışıp ismini öğrenmem gerektiğini düşündüm."

            Kadının hafif çatılmış kaşları eski yumuşaklığına geri döndü. "Polis mi?" Kız minik ama güçlü bir kahkaha attı. Uraz kızın tepkisine şaşırsa da kadının tanışmak için uzattığı eline daha da şaşırdı. "Ben Mevsim Şanlı ya siz?" Uraz kadının ismini çok beğenmişti hafif bir sırıtmayla Mevsim'in elini tutup sıktı. "Uraz İncioğlu bende" Mevsim'in gülen yüzü aniden soldu. "Kiraz'ın kardeşi misin?" Uraz 3 yıl önce ölen kız kardeşinin adını duyunca taş kesildi. Bunu kadına söyleyemezdi. Hemen bir yalan uydurdu. 

          "Evet öyle ama Kiraz 5 ay önce Ankara'ya taşındı. Onu nerden tanıyorsun?" Mevsim duydukları ile afallasa da adama belli etmemek için çabuk toparlandı. "Üniversite yıllarımdan arkadaşımdı. Acaba bir sakıncası yoksa enin telefon numaranı alabilir miyim?" Uraz kızın nazik teklifini kıramamıştı. Kızın telefonuna kendi numarasını yazmış Mevsim de onun telefonuna numarasını kaydetmişti. Kadın, adamın yanından uzaklaşırken Uraz kalbinin nedensizce fazla hızlı attığını fark etti. Düşüncelerini bölen Alaz'ın pansuman odasından çıkıp yanına gelmesiydi. İki kardeş arabaya binip uzaklaşırken Uraz, Mevsim'in aklına deli sorular soktuğundan habersizdi.

Bölümü nasıl buldunuz belirtirseniz sevinirim

Uraz ve annesinin çelişkili tepkilerinin altından neler çıkacak?

İlerleyen bölümlerde neler olacağı hakkında ki tahminlerinizi öğrenmek isterim.

Önerilerinize sonuna dek açığım.

KARIŞIK MEVSİMLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin