BÖLÜM 3

10 3 0
                                    

-Mevsim'in Anlatımından-

              Eve taşınırken Uraz ile konuşmalarımız beynimde dönüyordu. Annesi ile çok çelişkili ifadeler vermişti. Bu ifadeleri düşünürken aynı zamanda raflara kitaplarımı yerleştiriyordum o sırada yan daireden bağırış sesleri yükseldi. Taşındığım ilk günden sorun çıkartmak istemesem de sesler artık beyime girmeye başlamıştı. Tam kapıyı açıp onları uyarmak üzere dışarı çıkacakken kapım delicesine çalınmaya başladı.

              "Lütfen kapıyı açın lütfen!" 17 yaşlarında genç birini sesini seçecek kadar iyi bir eğitim almıştım ancak neden kapımda olduğunu anlayamayacak kadar kafam karışıktı. Ben kapıyı açmadıkça çocuk kapıya daha çok vurmaya başladı. "Yalvarırım kapıyı açın lütfen!" Kapıyı yavaşça açtığımda karşıma gerçekten de 17 yaşlarında sarışın bir oğlan duruyordu. Korkudan olduğunu tahmin ettiğim bir ifade ile titriyordu ve gözlerinin altı yaşlarla ve terle ıslanmıştı. "Ne oluyor? İyi misin?" Tam onu içeri alacakken karşı dairenin kapısından adının Mehmet Dinçer olduğunu bildiğim ellili yaşlarındaki komşum çıktı.Oğlana karşı olan sert bakışları gözümden kaçmamıştı. Mehmet Bey ile birkaç kez dış kapıda karşılaşmıştık ancak adamı pek gözüm tuttuğu söylenemezdi.

            "Mevsim Hanım kızım, lütfen kusura bakma bizim oğlan seni rahatsız etmiş. Hadi Aren gir oğlum içeri." Yine benimle konuşurken sesini düzelmişti ancak yanımdaki Aren'e seslenişindeki everici ve tehditkar sesi de işitiyordum. Aren yanımda rahatsızca kıpırdandı. Babasından çekindiğini söylemek için dahi olmaya gerek yoktu. "Aslında Mehmet Bey benimde yardıma ihtiyacım vardı ve Aren bunun için biçilmiş kaftan. İzniniz olursa onunla işlerimi hallettikten sonra eve göndereyim." Nazikçe gülümsemiş ve adama karşı nedensizce beslediğim siniri geriye attım. Mehmet Bey'de istemeye istemeye kabul etti. Onlar kendi evlerine girince bende Aren'i salona yönlendirdim.

           Oğlan salonun ortasında dikilmiş bana bakarken bile titriyordu. Onu koltuğa yönlendirince beni hiç ikiletmeden oturdu. "Ne olduğunu bana anlatmak ister misin Aren?" Neden bu kadar panik yaptığını da sormak istedim ancak fazla üzerine de gitmek istemiyordum. Normal bir erkeğin oturduğundan daha kapalı oturması dikkatimden kaçmamıştı. Ya tam bir beyefendi gibi yetiştirilmişti ya da aklıma getirmek istemediğim şeyler yaşamıştı. Elleri ile oynaması da cabasıydı. Karışık düşüncelerimin üstün bir de Aren'in neler yaşamış olabileceği düşücesi kafama doluşmuştu. Sessizlik onu iyice rahatsız ediyordu. "Tamam zorlamıyorum. İstediğin kadar burada kalabilirsin. Sorun etmem." Aren bir yarım saat daha aynı yerde aynı pozisyonda koltukta oturmaya devam etti. Sonra da yavaşça ayaklandı. "Beni misafir ettiğiniz için teşekkür ederim. İzninizle eve geçeceğim" başımı sallayarak onu onaylayınca kapıya kadar eşlik edip onu uğurladım. Sonrada kendimi yorguna uykunun kollarına bıraktım.

-Aren'in Anlatımından-

              Eve girdiğimde ayaklarım titriyordu. Yine yapamamıştım. Yine birine, ailemin bana neler yaptığını anlatamamıştım. Halbuki bana fazlasıyla şefkatle yaklaşmıştı. Düşüncelerim babamın sinirli sesi ile bölündü. "Aren hemen salona gel!" bu seferde kaçamamıştım. Eğer biraz zorlarsam bana ceza vereceğinin de pekala farkındaydım. O yüzden tığış tıpış salona yürüdüm. Babam tekli koltuğa her zamanki iğrenç duruşu ile oturmuş pis bakışlarla beni süzüyordu. Annem de alışık olduğum gibi etrafta etrafta yoktu.

         "O kadına ne anlattın Aren?" sesindeki tınıyı biliyordum. "Sadece iyi olup olmadığımı ve krize miyim şeklinde sorular sordu o kadar." Elbette öyle sorular sormamıştı. Ama doğruyuları söylersem her şeyi anlattığımı düşünerek beni cezalandırabilirdi. Ancak elbetteki yırtamamıştım. O kemerini çözmeye başlayınca sustum. Bütün gece yalnızca sessiz sessiz ağladım.

-İlahi Bakış Açısı-

          Ertesi sabah Mevsim yıların getirdiği bir alışkanlıkla sabahın beşinde uyanmıştı. İçinden uyku düzenine küfürler ederken koşu bandına adımladı. Yılların getirdiği antreman düzeni:

1-) Yarım saat koşu

2-) 100 şınav

3-) 100 mekik

4-) 30 set yarım dakika plank

             Mevsim her sabah bunları yapmasa kızın gününde pürüzler ortaya çıkıyordu ve Mevsim hayatında pürüz sevmezdi. O yüzden koşucu eşofmanlarını giydi ve yarım saatlik bir koşuya çıktı. Koşudan geldiğinde diğer kalan antremanlarını halletti ve soğuk bir duşa girdi. Duştan çıktığında giyinmesi, dalgalı saçlarına şekil vermesi onları kurutması, kahve molası ve azıcık daha kestirme derken saat dokuz olmuştu. Kız karnının acıktığını o anda fark etmişti ancak dolap bomboştu. Telefonundan birkaç yer araştırdı. En sonunda deniz kenarı çok tatlı bir kahvaltı mekanı bulduğunda kiraladığı arabaya atladı ve oraya sürdü. Mekana gelip siparişini verdikten 5 dakika sonra bir numaradan mesaj gelmişti. Mesaj dün tanıştığı Kiraz'ın kardeşi Uraz'dandı. Ev için yeni belgeler ortaya çıkmıştı ve onun için buluşmayı teklif ediyordu. Mevsim kahvaltıda olduğunu ve daha sonra şirkte gelebileceğini söylese de Uraz oraya gelmekte ısrar etmişti. Mevsim de boşvermiş ve kahvaltısını beklemeye deva etmişti.

           Kızın gözleri karşı masasındaki baba ve tahmini altı yaşlarındaki kıza değdiğinde istemsizce kalbi burkuldu. O daha dokuz yaşındayken asker olan babası Mesut Şanlı şehit düşmüştü. Annesi Şebnem Şanlı da kocasının ölümüne dayanamayıp Mevsim'i babaannesine bırakarak intihar etmişti. Baba ve kıza kilitlenmiş gözleri Uraz'ın tam karşısına oturmasıyla çözülmüştü. "Kusura bakma dalmışım. Hoş geldin." Uraz önemli değil dercesine başını saldığında garson serpme kahvaltıyı masaya yerleştirmişti. Son olarak da çaydanlık geldiğinde Mevsim'in gözleri parladı elinde olsa yedi yirmi dört çay içerdi.

           "Çay içer misin?" Mevsim kendi bardağına çay koyarken Uraz'a bakışlar atıyordu. "Yok ben Latte içeceğim." Kız çaydanlığı bırakırken az daha kendini yakıyordu. "Latte mi? Nesin sen İtalyan mı? Ananızın karnından da latte içerek doğdunuz zati!" Uraz kıza şaşkın bakışlar atarken Mevsim yemeğine çoktan başlamıştı. "Ye lütfen çekinme ama latte ile menemen ne kadar lezzetli olur bilemiyorum." Mevsim hınzırca gülünce Uraz ona gözlerini devirip tabağına biraz yumurta ve kızarma aldı. İkisi hem yemek yedi hem de belgeler hakkında konuşmaya başladılar.

-Alaz'ın Anlatımından-

         Yine bir okul sabahı yine isteksiz adımlar. Okula yaklaşırken çok yakın arkadaşlarım olan Aren ve Hazar'ın kapının girişinde beni beklediğini fark ettiğimde adımlarımı hızlandırdım. "Günaydın." Sesimi ilk duyan ve bana ilk dönen Hazar olmuştu. "Günaydın Alaz. Her zamanki gibi isteksizsin bakıyorum." Anlamadığım tek konu şudur. Bir insan okula, özellikle sürekli zorbalandığı ve öğretmenleri tarafından aşağılandığı bir okula, neden gelmek ister ki??!! Canım sevgili arkadaşlarım ise çıkış saatinde daha mutsuz oluyordu. Bu tezatlığımız bizi biz yapıyordu. Aren her sabah olduğundan daha sessizdi bu sabah. Hazar ise hoşlandığı kızı görmek için can atıyordu. Tek sorun kızın yanında sevdiğini hiç belli etmemesiydi. Öğleden önceki dersler oldukça sıkıcı geçmişti ve öğleden sonraki üç ders biyoloji dersimiz boştu. Bizde arka bahçedeki çardağa yerleşmiştik. "Uraz abi nasıl Alaz. Uzun süredir sana uğrayamıyoruz malum ağabeyin de ortalıkta pek gözükmüyor." Hazar'ı hafif alaycı tonlaması ile ona döndüm.

        "Bu ara fazla yoğun evde de pek yüzünü gördüğüm yok." Diyerekten olayı geçiştirdim aslında o geldiğinde ben uyuyor oluyordum. O gittiğinde de genelde uyuyordum. "Peki ya annen eskisi kadar sık uğruyor mu?" Çok uzun süredir ikisinin de sormadığı soruyu gelen cesaretle Aren sormuştu. Üzüldüğümü belli etmemeye çalışarak ondan tarafa döndüm. "Yok. Artık aramıyor bile." Evet tekrardan hayatıma hoş geldiniz. Anne sevgisi görmemiş ve babanız ablanızı öldürdükten sonra kaybolunca ona olan aşkından sizi terk eden bir anneniz varsa okulda da öğretmenler ve diğer öğrenciler tarafından hor görülüyorsunuz.

           Okula alışma sürecimde sürekli olarak abim, Aren ve Hazar yanımdaydı. Düşüncelerim Hazar'ın beni dürtmesiyle bölündü. Onun baktığı tarafa baktığımda Hazar'ın hoşlandığı kız Eliz ve arkadaşları Talya ve Birce'nin buraya doğru geldiğini fark ettim. Tamam bu pek iyi olmadı. Çünkü Aren ve Birce'nin uzak bir geçmişten, yaklaşık olarak beş yaşlarındayken, tanışıklığı vardı ve ikisi de pek birbirini sevmezdi ve sürekli tartışırlardı. Ben bu tartışmaya şu an hazır değilim!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 29 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KARIŞIK MEVSİMLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin