Guccuk Cocuq

44 24 43
                                    

Oy yorumsuz okuyanları disliyoruz

Tam 2 gündür birbirlerini görmüyorlardı. İkisi de birbirlerini köpek gibi özlemişlerdi. İşe gitmedikleri 1 hafta boyunca bir sürü işleri birikmişti. Birbirlerine bir çağrı, bir mesaj bile atamamak ikisininde sinirden kudurmalarını sağlıyordu.

Felix artık özlemle dolu olan 3. Gününüde gece etmişti. İmza atması gereken son 5 belge kalmıştı bunun için mutlu olmuştu tabii. Ama bir yandanda aklı hala günlerdir iletişim kuramadığı sevgilisindeydi.

İmzalanacak belgeler bittikten sonra, son dakika yeni bir iş gelmeden kendini şirketten dışarı atıp eve gitti. Yatak odasına çıkıp kendini yatağına atıp hemen uykuya daldı. Aslında işten sonra birbirlerini arayabilirlerdi ama ikiside geceleri çok yorgun düşüyordu. Birbirlerini rahatsız etmemek için birbirlerine mesaj bile atmaya çekiniyor haldeydiler.

O gece artık Hyunjin dayanamamış ve Felix'i aramış bulundu. Felix sanki sadece gözlerini kapatmış gibi hızlıca uykusundan uyanıp telefonu açtı.

"Hyunjin'im sevgilim, yakışıklım seni çok özledim."

Hyunjin konuşmadan sadece Felix'i dinledi.  Minik bir hıçkırık kopardı dinlerken. Telefonun arkasında iki yüz ağlıyordu şimdi. Neden bu kadar dramatikleşmişti bu olay ikisininde bir fikri yoktu. "Sonunda seninle konuşmak çok güzel Felix. Senin hasretinle çürüyeceğimi falan düşünmüştüm."

Sadece 3 gün geçmişti birbirlerini görmeyeli ama şimdiden özlem ile dolulardı. Birbirleri olmadan geçirdikleri her zaman dilimi onlar için işkenceden başka birşey olmuyordu. Ama hayatları her zaman yolunda gidemezdi ki.

-_-_-

Sonunda Felix'in bir boş günüydü. Hyunjin'in de sadece akşam keman saati vardı her zaman ki gibi. Onun dışında herhangi bir meşguliyet yoktu. Felix bu gece habersizce mekana gidip Hyunjin'e sürpriz yapmayı planlıyordu.

Felix Hyunjin'e çok aşıktı. Bu aşk umarım ikisininde başını derde sokmaz.

Sabah sabah kornişon turşusu yiyen Felix düşünceli düşünceli mutfağı izliyordu. Ev ona bomboş geliyordu. Kapının çalması ile hem heyecanlanmış hem de gerilmişti. Minik adımlarla hızlıca yürüyerek kapıya gitti. O an kapının deliğine bakmak bile aklına gelmemişti. Hyunjin'in geleceğinden emindi. Elinde ki turşuyu cilveli ve küçük mırıldanmalar ile ısırarak açmıştı.

Ama kapıda Hyunjin değilde Jisung olunca şaşkınlık ile gözlerini kocaman açtı. Jisung kapının önünde kocaman bir kahkaha patlatınca hemen omzuna vurdu.

"Ya Jisung sus da gir içeri." Jisung kendini yere atmamak için zor duruyordu. Gülmekten kendini kaybedecekti resmen. "Felix kim sandın lan beni? Puahahahha. Kimi bekliyordun bakalım yenge kim?"
Felix utançtan gebericekti. "Gerçi yengeye de cilve yapan ilk defa-"

"Yenge değil Jisung." Jisung duyduğu ile gözlerini kocaman açıp kendini koltuğa attı. "Ne? Yoksa ben miyim?!" Felix Jisung'un üstüne çıkıp alnına bi tane geçirdi. "Sen salak mısın Jisung? Biraz mantıklı düşünür müsün?"

"Valla kanka şimdi açık konuşmak gerekirse yakın arkadaşım kapıyı cilveyle turşu yerken açınca insanda mantık falan kalmıyor." Felix kendini Jisung'un yanına atıp şakaklarını ovdu. "Cidden ne yapacağım ben böyle? Yenge değilden kastım.. Nasıl desem?"

"Of tamam be. Gel sana benim daha önemli sorularım var. O gün görüştüğümüz de yanında oturan oldukça yakışıklı olan bey kimdi? Gay olmadığım halde etkilendim açıkçası."

Felix anlık gelen bir boşluk ile Jisung'un ensesine bi tane daha yapıştırıp sırıtarak konuştu. "Oğlum o senin enişten enişten." Jisung bu duyduğu ile kocaman bir çığlık patlatmıştı evde. Elini ağzına götürüp Felix'e mutasyonlu orangutan görmüş gibi bakıyordu. "Kanka sen-"

Kemancı -Hyunlix-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin