Can evim

96 25 30
                                    







Siz hiç uçurumun sonunda düşeceğinizi bile bile adım atmaya devam ettiniz mi?

Gözler illa bakmayı mı bilmeli? Yeri gelir aşkın lisanını bir tek o bilir, bir tek o konuşur. Baktın mı sevdiğine; göz kırpmayı dahi ihanet sayar. Boş verin saliseleri, esen rüzgar esmesin, akan su durulsun, tutuklu kalsın kahvelerimiz. Titrer irislerim karşında. Bakmaya doyamamak derler ya, yeminim olsun kendi gözümden dahi sakınırım seni. Kıyamam güzelliğine. İç çekmelerimi sayamam.

Dil illa konuşmayı mı becermeli? Sessiz gecelerimde senin için haykırdığım serenatlarımı duymaz mısın? Cümlelerim devrikleşir sana bakarken, ana dilimi unutacak gibi olurum. Dilim varmaz ya sevdamı söylemeye; sen içli ağlamalarımı duymaz mısın? Bakmaya cüret dahi edemediğim güzel dudaklarından dökülür mü o iki kelime. Seni sevdiğim gibi sever misin beni? Yoksa hep sessizliğimle mi boğuşmak istersin?

Sana söylediğim şarkıların sonu gelmez mi hiç, canımdan parçam. Defterlerce yazdığım şiirlere yeni mısralar eklemekten bıkmaz hiç kalemim? Adını dahi duyduğumda göğüs kafesimi parçalayıp yere, ayaklarının önüne düşüverecek diye hiç mi sızlamaz yüreğim? Ben bu sevdaya baş koydum sevgilim. Uğruna ölümü de gözü aldım lakin benden uzaklaşman ölümden beter geldi bana. Ölüm dediğin ne ki? Ben yaşarken kabir azabındayım, kemiklerim sızlıyor, ruhum işkence çekiyor. Organlarım haykırıyor sensizliği ya.. Duymuyorsun. Boğuluyorum her saniye, güzel kalplim. Nefesimi kesen; yerin altındaki kara toprak değil. Kalbime hançer misali saplanan kahvelerin getiriyor sonumu. Saniyeler duruyor kahvelerimiz kesiştiğinde. Kıyametler kopuyor. Nuh'un gemisi alabora oluyor, dağlar eriyip kül oluyor. İçimdeki depremlere mani olamıyorum. Bu yüzdendir ki uzun uzun seyredalamayışım güzel suretini. Sahi, tanrının bana verdiği iki çift göz hakediyor mu ki sana doyasıya bakmaya? Utanır mı göz perdem? Çek kirli bakışlarını, kirletme onun eşi benzeri olmayan güzel suratını diye azarlar mı beni? Kahrolmaktan başka çare bırakmıyorsun bana. Baş edemiyorum bu sevdayla. Göğüs geremiyorum. Daralıyorum. Yüzmeyi bilmeyen bir çocuğun boğulmasına benziyorum. Boyumu aşıyor bu aşk. Sonrasında gülüyorsun, öyle güzel gülüyorsun ki ciğerlerim oksijene doyuyor. Dünyanın en temiz ormanında, en temiz havayı solumak gibi sana bakmak. Hayata dönüyorum. Hayatım sen olmuşsun, dönüp dolaşıp sana dönüyorum.

Ben bu sevdaya baş koydum, en kıymetlim. Ben bu sevda uğruna sana en büyük kötülüğü ettim. Her gün dostun olarak yanında bulunurken, göğsümü delen kalbime sözümü geçiremedim. Olmadı, yapamadım. Her şeyi becerdim de seni sevmemeyi beceremedim. Denedikçe elime yüzüme bulaştırdım. Yüreğime kapanmayan yaralar açtım. Senden uzaklaşmaya çalıştıkça kanattım. O kanda boğuldum, ciğerlerim parça parça döküldü. Elime yüzüme bulaştırdım. Belki de seni hiç hak etmedim.

Olur ya bir gün gizli aşkımı öğrenirsen benden gitme isterim, can eşim. Kız, bağır, vur, kır. Lakin benden kopma isterim. Kalbimi benden sökme güzeller güzeli. Mahvolurum. Sensiz nefes alamam. O derin suda boğulur, hayat bulduğum ormanda yangınlar içinde yanarım. Beni boğsan sesim çıkmaz ya, o gözlerine tekrar bakamamak sonum olur benim.

Şimdi tekrar soruyorum; Siz hiç karşılığını alamayacağınız bir aşkı; bile bile yüreğinizde yeşerttiniz mi?




***

Oy ve yorum♥️

Buddy | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin