Merhaba canlarım! Bölüm neredeyse bir aydır gelmiyor. Bunun farkındayım ama elimden olmayan sebeplerden kaynaklıydı. Bunun için de kusura bakmayın. Yaz tatilinde bol bol bölüm atmayı amaçlıyorum. Sabrınız ve anlayışınız için çok teşekkür ederim💗🌺
İyi okumalarr🌺
Medya: bu bölümden bir görsel...
Beynim koca bir boşluktaydı. Nerede olduğunu sezemeyen ama aslında olduğu yeri idrak eden bir boşluk.
Aybars'ın sesini duyan kulaklarım bir tavşan gibi dikilmişti. Bedenim yere savrulmuştu ama Allah'a şükür önce ki gibi kafam gitmemişti. Henüz buradaydı zihnim. Kafamı yerden kaldırdığımda bedenimi benim kaldırmama gerek kalmadan birisi beni kaldırdı. Daha doğrusu kucakladı. Ne? Kucakladı mı? Kimin kucağında olduğuma bakmak için gözlerim aralandı ve yüzlerimiz arasında fazla mesafe olmayan o koyu kahve gözlerle buluştu gözlerim.
Aybars'ın kucağındaydım.
"Aybars?"diye soru soran ses tonuma karşılık Aybars sadece hızlı adımlarla yürüyordu. Odadan çıktığımızda koridorda hızlı adımları mevcuttu. Nereye gidiyoruz yine ya? Hiç gezmediğim kadar gezdim şu iki üç günde. Gezdiğim yerleri de bir bilsem ah...
"Seni almaya geldim."dediğinde kaşlarım çatıldı. Beni almaya mı gelmişti? İyide niye? Ve şuanda nereye gidiyorduk? Zihnimi kemiren sorulara karşılık sadece Aybars'a sorgulayan gözlerle ve çatık kaşlarla bakıyordum.
"Nereye gidiyoruz?"diye sorduğumda yere indirdi. Ama bu defa da elimi tuttu. Koyu kahveleri benim topraklarımla kesişti. "Benim evrenime."
İki kelime. Benim evrenime. Aybars'ın bir evreni mi vardı ? Ne? Vallahi artık zihnimin bunları kurguladığını düşünmeye başlıyordum. "Ne evreni?"diye sorularımı sormaya devam ettiğimde Aybars bu sefer koşmaya başladı ve koşarken de elimi tutan eli ile hızla benide peşinden koşturdu. Toynaklarım acıyor durur musun?
Adam evrenime gidiyoruz diyor sen hâlâ toynak diyorsun. At mısın sen?
Aybars'ın evrenini, Elaya'nın bu kan ve vahşet dolu evrenine tercih ederdim. Ayrıca, evet. At gibi kızım, maşallah!
"Sorgulama Asena. Gidince göreceksin."
"Kızlar! Onlar da gelecek mi?"
Sorumun cevabını alamadım. Tek başıma tabii ki de onunla gidemezdim. Ayrıca kızları burada bırakamazdım.
Koridorun sonuna geldiğimizde önümüze bir adamın çıkmasıyla Aybars durdu. O durdu ama ben hızımı alamadığımdan duramadım ve aniden Aybars'ın sırtına bodozlama yapıştım.
"Allah!"başım acımıştı. Tuğla gibi sırtı vardı. Tam olarak ne ile besleniyorsunuz siz paşam? Bu vücut ne böyle! Taş taş! Aybars bir adım öne sendelesede bozuntuya vermedi. Burnundan birazcık soludu sadece. Karşımızda ki adam bize çatık kaşlarıyla ve sivri burnuyla bakıyordu. Burnu gerçekten sivriydi. Kaşları ise gür ama biçimli. Yuvarlak bir yüzü vardı. Gözleri Korelilerin kine benziyordu. Aden olsa adam ile Korece konuşmaya çalışırdı. Oysa bizim yaptığımız tek şey bakışmaktı. O bize bakıyordu biz ona. Eee, savaşmak için neyi bekliyorsunuz? Filmlerde öyle olmuyor muydu?
"Nereye?"adamın sesi de kendisi gibi sert çıkmıştı. Valla başka bir evrene gidiyor muşuz abi. Bende gidince göreceğim. Ben kendi içimde adamla maytap geçerken Aybars bir elini yumruk yapıp adamın yüzüne savurduğunda adam iki adım da sendeledi ve yerle buluştu. Savaş başlamadan bitti. O daha demin ki heybetli duruşlu, sert bakışlı adam tek bir yumrukta yere mi yığıldı yani? Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Aybars'ın yumruk atan eline baktığımda kırmızı ateşler çıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM KOKAN SAKURALAR
Teen Fictiononlar yaşamın ve ölümün birlikteliğini sembolize eder ve ölümün kaçınılmazlığını anlatır.