Harry'nin gözleri kendi tabağından ayrılıp biraz uzakta arkadaşlarıyla birlikte sohbet eden Draco'ya değdi. Sohbet edip gülüyordu. Onu böyle görmek, Harry'i de çok mutlu ediyordu.
Toplum tarafından uzun bir süre boyunca ötekileştirilip itilmesi, insan yerine konulmayıp yemek bile satmamaları Draco'yu ve ailesini çok yaralamıştı çünkü. Harry onun bilgilerini bakanlığın izniyle takip ettiğinden çevresinde hiç arkadaşı kalmadığını, herkesin onu terk ettiğini de görmüştü.
Bu nedenle, savaştan uzun bir süre sonra kendisini yeniden topluma adapte edip arkadaş kurabildiğine fazlasıyla memnun oluyordu Harry.
"Sosisleri sevmedin galiba, bana verebilirsin." Dedi Ron, Draco'yu izlemeye devam eden arkadaşına.
"Yiyorum."
"Öyle görünmüyorsun? Yine mi Malfoy'a bakıyorsun?" Diyerek arkasına dönmüştü Ron, eski düşmanının gülen yüzüne kısacık bakıp arkadaşına döndü. "Hâlâ itici geliyor ya, neyini seviyorsun şunun?"
"Ben-"
"Ya da dur vazgeçtim!" Demiş, iki elini hızla sallayarak red etmişti onu Ron. "Yıllarca duyduk neyini sevdiğini. Lafın gelişiydi o."
"O kadar da bahsetmedim size."
"Sabah akşam Malfoy'u anlatıp duruyordun Harry. En sonunda Hermione ile okul yıllarımız boyunca seni duymamazlıktan gelmeye karar verdik. Bir ara cebimde kulak tıkacı taşıyordum."
"Abart."
"Öyle ama."
"Aman aman konusunu açmazdım, birileri görüp... duyar... Diye..." Harry lafının arasında gözüne çarpan bir şeylerden dolayı konuşmasını tamamlayamamış, birden susmuştu.
"Ne oldu be?"
Harry'nin radarına giren bu masa, artık daha çok gözüne çarpar olmuştu. Draco'nun arkadaşı zannettiği genç kadın, biraz fazla yakın davranıyordu Draco'ya. Fazla yakındı.
Birbirleriyle sohbet ediyorlardı, sarışın olanın kıkırtısını net bir şekilde duyuyordu Harry. Hatta gülüşmeleri yetmezmiş gibi, kahve saçlı kadın elini uzatıp Draco'nun masada ki elini tutuyor ve tam bu şekilde sohbet ediyorlardı.
Harry'nin kalbinde ki huzursuzluk tüm vücudunu sardı, kıskançlığa girmiş, rahatsızca bakmıştı onlara.
Kızın kahkahaları arttı ve eline dokunduğu yetmemiş gibi şimdi de Draco'nun yanağına temas etmişti. Tepsisini kaldırıp ayağa kalktı Harry. Birden bedenini saran öfkeyi kontrol edememişti.
Tam onların yanlarına gidecekti ki, Ron tuttu kendisini.
"Ergen misin gerizekalı?"
"Sevgili falan mı bunlar?"
"Önce otursana, çakacağım suratına göreceksin o zaman. Rezil."
"Kim bu kadın?" Diyerek yerine oturdu Harry.
"Yeni çalışan o. Draco gibi, o da stajyer."
"Sevmedim, kovun."
"Saçmalama."
"Ne saçmalama, ne? On dört yıl oldu böyle eline dokunmadım daha. Kadına bak."
Gülümsedi Ron. "Demek ki ilgi karşılıksız değil ki böyle dokunabiliyor, Harry."
"Hım?"
"Yani diyorum ki, Malfoy'un da ona ilgisi varmış ki kadının temaslarını red etmiyor."
"Haaa..." Diye mırıldandı kuzgun olan. Önünde ki yemekerle oynuyor, düşünüyordu. "Evet."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Platonic Commander
FanfictionPlatonik bir Başseherbaz ve onun aşkını on dört yıl boyunca fark etmeyen stajyer Seherbaz. Aynı iş yerinde çalışmaya başlayan bu ikilinin arasında bir şeyler değişecek mi?