Jungkook, renkli yaprakların yerde dans ettiği sonbahar gününde üniversite kütüphanesinde oturuyordu. Kitaplar arasında kaybolmuş, düşüncelere dalmıştı. Birden, masasının karşısındaki sandalyeye oturan birinin varlığını hissetti. Başını kaldırdığında, gözleriyle karşılaştığı manzara onu şaşırttı.
Taehyung, gülümseyerek Jungkook'a baktı. "Merhaba," dedi sessizce. "Ben Taehyung."
Jungkook, kalbinin hızla attığını hissetti. Taehyung'un gizemli bakışları, onu büyülüyordu. "Ben Jungkook," diye cevapladı, kelimeleri bulmakta zorlanarak.
İkisi de sessizce oturdular, birbirlerine bakarak. Jungkook, bu anın rüya gibi olduğunu düşündü. Belki de kütüphanede kaybolmak, onu Taehyung ile buluşturmuştu. Jungkook ve Taehyung, kütüphanede buluşmaya devam ettiler. Her gün aynı masada oturuyor, kitaplarını okuyor ve sessizce sohbet ediyorlardı. Jungkook, Taehyung'un gizemini çözmeye çalışıyordu. Onun hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyordu.
Bir gün, yağmurlu bir akşamda, Taehyung Jungkook'a bir kahve içmeye davet etti. Jungkook, heyecanla kabul etti. İkisi de kafe köşesinde oturup sohbet etmeye başladılar. Taehyung'un gülümsemesi, Jungkook'un kalbini hızla çalıyordu.
"Seni tanıdığıma çok memnun oldum," dedi Taehyung. "Bu rüya gibi anıları sonsuza kadar yaşatmalıyız."
Jungkook, onunla aynı fikirde olduğunu hissetti. Belki de bu gerçekten bir rüyaydı. Ama olsun, rüyalar gerçek olabilir miydi?Jungkook ve Taehyung, kahve buluşmalarını sıklaştırdılar. Her anlarını birlikte geçiriyor, güzel anılar biriktiriyorlardı. Bir gün, yağmurlu bir akşamda, Taehyung Jungkook'a yaklaştı ve onun dudaklarına hafifçe dokundu. İlk öpücükleri, rüya gibi bir anıya dönüştü.
Jungkook, gözlerini kapatıp bu anı sonsuza kadar hatırlamak istedi. Taehyung'un dudakları yumuşak ve tatlıydı. Belki de gerçekten rüya içindeydiler.
"Seni seviyorum," dedi Taehyung sessizce. Jungkook'un kalbi hızla çarpıyordu. "Ben de seni seviyorum," diye cevapladı.
İkisi de birbirlerine sarıldılar ve yağmurun altında öpüştüler. Bu an, rüya gibi bir aşkın başlangıcıydı. Jungkook ve Taehyung, birbirlerine aşık olmuşlardı. Her anlarını birlikte geçiriyor, güzel anılar biriktiriyorlardı. Ancak bazen rüyaların sona erdiği anlar gelirdi.
Bir gün, Taehyung sessizce Jungkook'a baktı. "Üniversite bitiyor," dedi. "Ben başka bir şehre taşınmalıyım."
Jungkook'un kalbi sıkıştı. "Ama biz..."
Taehyung, onun elini tuttu. "Bu anıları sonsuza kadar hatırlayacağız. Belki de rüyalar gerçek olabilir."
İkisi de gözlerini kapattı ve son bir kez dudakları birleşti. Yağmur hafifçe yağarken, ayrılık acısı kalplerini yavaşça sarıyordu. Taehyung, başka bir şehre taşındıktan sonra bile Jungkook'un aklındaydı. Onun gülümsemesi, gözlerinin içindeki ışık, her anını aydınlatıyordu. Jungkook, Taehyung'a mektuplar yazdı, onunla telefon görüşmeleri yaptı. Ama her şey bir rüya gibiydi.
Bir gün, Taehyung geri döndü. Jungkook, onu havaalanında bekliyordu. İkisi de birbirlerine sarıldılar ve gözlerinden yaşlar süzüldü. "Seni özledim," dedi Taehyung.
Jungkook, onun dudaklarına dokundu ve bu kez gerçek bir öpücük paylaştılar. "Ben de seni özledim," dedi. "Ve artık rüyalarımız gerçek oldu."
İkisi de sonsuz bir sevgiyle birbirine sarıldılar. Rüya gibi anılar, gerçek bir aşkla taçlandı.Selamssssss nasılsınız aşklarım