1. Bölüm: İlk Gün

7 1 1
                                    

Sabahın erken saatlerinde, İstanbul’un kalabalık sokakları arasında kaybolarak ofise doğru ilerliyordum. İçimde hem heyecan hem de bir miktar panik vardı. “Aylin,” dedim kendi kendime, “bu senin büyük günün. Sakın sakarlık yapma!”Tabii, bu kendi kendime verdiğim motivasyon konuşması pek işe yaramadı. Metrodan çıktığımda ayakkabımın topuğu ızgaraya sıkıştı ve ben, moda dünyasının yeni yıldızı olma yolunda ilk adımımı yüzüstü yere düşerek attım. Neyse ki, kimse bu epik başlangıcı görmedi diye umut ediyorum.

Ofise ulaştığımda, devasa cam kapılardan içeri adımımı attım ve karşıma çıkan lüks lobide büyülenmiş gibi durdum. Bu sırada, "Aman Allahım, ben nereye geldim? Burası cidden mi ofis? Disneyland’in moda versiyonu gibi!" diye düşünüyordum. Resepsiyonist kıza yaklaştım ve adımı söyledim. O da bana güler yüzle “Hoş geldiniz Aylin Hanım, Kerem Bey sizi bekliyor,” dedi.

Kalbim hızla çarpmaya başladı. “Kerem Bey beni mi bekliyor? İlk günden patronla mı başlıyoruz? Harika, muhtemelen tam zamanında bir rezalet çıkarırım.” Ofise doğru yürürken, koridorlarda asılı olan sanat eserlerine ve büyük cam duvarların arkasındaki yaratıcı kaosa hayran kaldım. Ancak bir yandan da içimdeki sesi susturamıyordum: “Aylin, ayakkabın bu sefer mermer zeminde kaymaz umarım.”

Kerem’in odasına vardığımda, derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. İçeriden gelen “Girin” sesiyle kapıyı açtım ve karşılaştığım manzara tam olarak düşündüğüm gibi değildi. Kerem, bilgisayar ekranına gömülmüş, ciddi bir yüz ifadesiyle çalışıyordu. İçeri girdiğimi fark ettiğinde başını kaldırdı ve gülümsedi. “Aylin, hoş geldin. İlk günün nasıl geçiyor?”

“Şey... Harika! Hatta öyle harika ki, biraz daha harikası olsaydı yıldız savaşlarına katılabilirdim!” demek isterdim ama sadece “Harika, teşekkürler,” diyebildim. Sonra, iç sesim devreye girdi: “Bravo Aylin, çok orijinal bir cevap verdin. Nobel ödülü kapıda.”

Kerem, bana işlerin nasıl yürüyeceğini anlatırken, not almaya çalıştım ama aklımın bir köşesi sürekli onun ne kadar karizmatik olduğuna takılıyordu. “Şimdi ciddi olalım, Kerem. Bu kadar iyi görünmek zorunda mısın? İşe odaklanmaya çalışıyorum burada!”

İlk görevim, birkaç dosyayı inceleyip geri bildirim vermekti. “Kolay iş, Aylin. Bunu başarabilirsin,” dedim kendi kendime. Ama gerçek şu ki, dosyaları anlamak için bir tercüman gerekebilirdi. “Moda diline mi çevirebilirim bunu? Yoksa bu dosyalar gerçekten Çince mi yazılmış?” diye düşündüm.

Gün boyu, ofiste koşturup durdum. Elif Hanım, bana birkaç tasarım gösterdi ve fikrimi sordu. “Bunlar muhteşem! Ama sen de muhteşem olduğunu biliyorsun, değil mi? Evet, evet, ben de muhteşem olduğunuzu düşünüyorum,” demek isterdim ama sadece “Çok güzel” diyebildim. Elif Hanım'ın bakışlarındaki derinliği görünce, onun sektörde ne kadar deneyimli ve etkileyici olduğunu bir kez daha anladım. "Tamam, Aylin. Onun gibi olman için daha çok yolun var," diye düşündüm.

Öğle yemeğinde, şirketin kafeteryasında Ceren ve Mert ile karşılaştım. Ceren, üniversiteden beri en yakın arkadaşım, Mert ise çocukluk arkadaşımdı ve ikisiyle de aynı şirkette çalışıyor olmak büyük bir şanstı. "Bugün hayatta kalabildin mi?" diye sordu Ceren, gülerek. “Daha ne olsun! Metroda yere yapışmadım, kapıda düşmedim, ayakkabım henüz patlamadı. Gayet başarılıyım,” dedim ve hepimiz kahkahalara boğulduk. Mert, “Ofise ilk gelişinde hangi kapıdan gireceğini bilemeyip kapıyı zorladığını hatırlıyorum. Bugün hiç olmazsa kapıyı açabilmişsin!” dedi. İçimdeki ses, “Evet, Aylin. Artık kapı açmayı öğrenmişsin, büyük başarı!” diyordu.

Öğleden sonra, Kerem’in odasına yeniden çağrıldım. Bu sefer, önemli bir toplantıya katılmam gerektiğini söyledi. Toplantı odasına girerken, kalbim göğsümde atıyordu. “Tamam, sakin ol Aylin. Burada profesyonel olmalısın,” diye düşünürken, sandalyeye oturmak için hamle yaptım ve… tabii ki sandalyeyi devirdim. “Harika, şimdi herkes benim ne kadar becerikli olduğumu gördü!” dedim içimden, ama dışarıya sadece utangaç bir gülümseme yansıtabildim.

Toplantı, beklediğimden daha iyi geçti. Kerem, sunum yaparken profesyonelliği ve karizmasıyla herkesi etkiledi. Ben de notlarımı aldım ve sunumun sonunda birkaç soru sormayı başardım. “Güzel, en azından kimseye kahve dökmedin,” dedim kendime.Günün sonunda, ofisten çıktığımda ayaklarım ağrıyordu ama içimde tatlı bir huzur vardı. “İlk günü atlattın, Aylin. Belki yarın ayakkabının topuğu takılmadan ofise girersin,” dedim kendi kendime gülümseyerek. Bu yeni başlangıç, benim için büyük bir maceranın ilk adımıydı. Her ne kadar sakarlıklar ve içsel monologlarla dolu olsa da, moda dünyasının bir parçası olmanın heyecanı her şeye değerdi.

Yarın neler getirecek bilmiyorum ama hazırdım. Çünkü bu, sadece bir iş değil, hayallerimin gerçeğe dönüşme hikayesiydi. Ve ben bu hikayenin kahramanı olmaya hazırım.

-----☆

Evet yeni hikayeye başladım, umarım bu sefer popüler olur ve cidden iyi bir şeyler yazabilirim. Şu an bahsedeceğim pek bir şey yok sanırım. Umarım beğenmişsinizdir.

Aşk Tasarımı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin