2.#Yeni Kurban

73 12 91
                                    

#Seungmin

Gözlerimi iliklerime kadar his ettiğim, donma hissiyle açtım. Pencere açık kalmış, üzerimde ki battaniye de yerdeydi. Hemen, yatağımda oturur pozisyona geldim. Terliklerimi giyerek, dolabıma yöneldim.

Her gün giydiğim takım elbisemi üzerime geçirerek, odadan çıktım. Her kes uyumuştu. Tabii, saat 5:00. Ağzıma bi' lokma ekmek atarak, dış kapının önüne geldim. Şişme montumu üzerime geçirerek, kapının üzerinde ki anahtarı sağa doğru kıvırdım ve açtım.

Arabamın kapısını açarak, içeri geçtim. Hava aşırı soğuktu. Avucuma sıcak nefesimi üfürerek, ısınmaya çalıştım. Kış mevsimi olduğu için, hava hala açılmamıştı. Zaten, geç açılıyordu. 8 buçukta falan.

Arabanı çalıştırarak, ofise doğru, yol aldım. Yol boş ve sıkıcıydı. Ama alıştım. Bu zaman, komiser Hwang'ın arabasını ve ekibini gördüm. Arındırmaya gideceğimiz evin sağında ki eve gidiyordu. Pekte, umrumda değil aslında.

Ofise ulaştığımda, yedek anahtarla kapını açtım ve içeri girdim. Ama gözüme bir şey çarptı. Jeongin'in arabası da buradaydı. İçeriden kilitlediğim zaman, bir ses duydum. Burada birisi vardı. Tüm eşyaların yerleştiği odada...

Yavaş adımlarla oraya yaklaşmaya başladım. Cebimden eski model silahımı kapıya doğrulttum ve aniden içeri girdim. "Kimsin ve burada ne yapıyorsun?!" Tam bu zaman, üst üste koltukta uyuya kalmış iki genci gördüm.

Ani girişimle, Changbin Jeongin'in kucağından yere yığılmış, Jeongin'e korkuyla, yerinde dikleşmişti. Komik bir görüntüydü, ama gülmemiştim. Changbin ayağa kalkarak, masum bir gülümseme sundu ve beni selamladı.

"M-merhaba, patronum!"

İkisi de, gülümsüyordu. Ama gülümsemelerinde ki endişe, çok netti. "Ben size eve gidin, demedim mi?!" Jeongin parmaklarıyla oynamaya başladı. "Şey, patronum.. Biz dün, çok fazla çalıştık. Sonra, eve gide-..." Açıklama bile yapamıyordular.

"Neyse. Hazırlanın. Yola çıkıyoruz. Jeongin, sende arabanı al. Her ihtimal." Jeongin anlamış bir şekilde, kafasını salladı. Changbin'le birlikte, arabaya doğru gittik. "Kimin arabasına bineceksin?"

"Jeongin'in patronum." Yani, şaşırmadım. Kafamı sallayarak, arabama bindim. Changbin'e baktığımda, koşarak Jeongin'in yanına gitmiş, sarılmıştı. Sonra, arabaya geçmiştiler. Ah.. Görende sanacak, on yıldır görüşmüyorlar.

Yola çıkmıştık. Fazla uzak bir yerde değildi, zaten. Ulaştığımızda, güler yüzlü kadın bizi karşıladı. Changbin ve Jeongin elinde ki türlü türlü eşyaları, kapının kenarına bırakarak, içeri girmişti. Bende girdim.

Girdiğim an, David'e musallat olmuş $eytanın, yavaştan hareketlenmeye başladığını anlamıştım. "Changbin. Zincirler." Changbin çantadan iki tane, kola bağlanan zincir alarak, bana uzattı.

Çocuğa yaklaştığımda, korkarak, elini yüzüne getirmişti. Onu sakinleştirmeye çalıştım. "David, korkma. Sana zarar vermeyeceğim. Sadece, güçlü durman lazım. O geldiğinde, sadece güzel anılarını düşün ve onu dinleme. Anladın mı?"

Küçük çocuk çaresiz gözlerle bana bakarken, kafasını sallamıştı. Gülümseyerek, siyah tutamlarını okşadım. "Jeongin! Haç'ı getir." Jeongin koşarak, çantadan haç'ı çıkardı ve bana verdi. "Arabanı çalıştırın! Rahibeye götüreceğiz."

Çocuğun elini kolunu zincirledikten sonra, boynuna haç kolyesini taktım. "Korkma. Bir şey olursa, bu abiler yanında olacak." Changbin çocuğu kucağına alarak, arabama oturttu. Kendisi de, çocuğun yanına oturmuştu. Her hangi bir zorluk çıkarırsa diye.

•°Devil of the D£ath soul°•/SeungChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin