3.#Kanlı gece

70 10 83
                                    

#Yazar

"Baba!!"

Seungmin kollarına doğru koşan minik kızını, kollarıyla sardı ve kucağına aldı. Alnından öperek, derin bir oh çekti. "Canım kızım benim! Ne güzel olmuş benim prensesim!" Yui gülerek, babasına sarıldı. "Ben biy pyenşeş odum!"

"Ya yerim seni! Ham ham!"

Seungmin sahteden Yui'ni ısırırken, Yui kah kahalara boğulmuştu. Son anda, babasının saldırısından kurtulmuştu, minik kız. "Baban ölür senin için."

"I-ıh!! Baba öymeşin!"

"Yok benim minik kızım. Baban ölmeyecek, korkma."

"Babiş güçyü!"

Seungmin gülerek, kızına yeniden sarılmış, bebeksi kokusunu içine çekmişti. Bu zaman, bayan Kim geldi. "N'apıyorsunuz burada, baba kız?" Gülümseyerek, torununun ve oğlunun yanağını öpmüştü.

Seungmin kızını annesinin kucağına verdiğinde, annesi tek kaşını kaldırdı. "Nereye?" Seungmin montunu üzerine geçirdi ve arabasının anahtarını eline aldı. "Christopher'in yanına gitmem lazım."

"Oğlum. Kızının doğum gününde bile mi?.."

"Üzgünüm, anne. Ama bu çok önemli bir konu." Seungmin tam arabasına binecekti ki, o riskli soruyu duydu.

"Kızından da mı, önemli..?"

Seungmin'in başından aşağı, kaynar su dökülmüştü sanki. "Anne.. O nasıl bir soru?! Tabii ki de hayır!" Sinirle annesine yaklaştı. "Kızımdan önemli değil tabii! Ama neyle alıyorum bunca şeyi? Parayla! Para kazanmasam, nasıl yapayım bunca şeyi?! Sizi neyle hayatta tutayım?!"

Yui babasının bağırmasından korkarak, kafasını babaannesinin omuzuna gömdü. Bayan Kim pekte bir duygu, göstermiyordu. "Sus artık. Çocuk korkuyor. Anladım. Git, ne yaparsan, yap. Ama bu çocuk babamı istiyorum derse, o zaman, ben bilirim ne yapacağımı.."

"Senin yapa bileceğin tek şey, yemek pişirmemek." Seungmin son kez, nefret dolu bakışlarını annesine sunmuş, daha sonra, arabasına oturmuştu. Ona el sallayarak "Göyüşüyüz baba!" diyen kızına bakarak, gülümsedi ve el salladı.

Artık, yola çıkmıştı, uzun boylu genç. Arabanı kullanırken, bir taraftan Chris'i düşünüyordu. Yaşanan şeylerden sonra, hüngür hüngür ağlayarak, "Özür dilerim bay Kim! B-ben bilerek y-yapmadım!" diye bağırması, kulaklarında yanıklanıyordu.

Zor durumdaydı Chris. Hala 16 yaşı vardı ve bu ölümcül $eytan onu ele geçirmişti. Duygusal birisi olması, Seungmin'in kalbini daha da, yakıyordu. O masum bakışları, Seungmin'e yalvarıyordu adeta.

Seungmin ofise gitmemiş, direk Lee ailesinin evine doğru sürmüştü.

~

Eve ulaşmıştı. Kapını çaldığında, direk açılmıştı kapı. Kapının önünde duran, Felix'ti. Yüzü asıktı. "Felix. Christopher nasıl?" Felix kafasını aşağı eğdi. "Yaşanan şeyden sonra, kan kustu. Şimdiye kadar, sadece kan kusuyor.."

Seungmin endişelenmişti. İçeriden gelen öğürme ve ağlama sesleriyle, daha da endişelenmişti. "Gire bilir miyim peki?" Felix hemen kafasını sallamış, Seungmin'in geçmesi için kenara çekilmişti.

Seungmin hemen içeri girmiş, ayakkabılarını çıkarmıştı. "Nerede?" Felix Seungmin'in bileğinden tuttu. "Lavaboda. Benimle gelin." İkili hızlı hızlı, ikinci kata çıkıyordu. Sonunda ulaşmıştılar.

Chris yerde oturmuş, kanlar içinde, tuvalete doğru öğürüyordu. Minho'da rahatlaması için, sırtını sıvazlıyordu. "Ah! Bay Kim! İ-iyi ki geldiniz!" Minho direk ayaklanarak, Seungmin'in önünde 90° eğildi. Seungmin'de aynısını yaparak, Chris'in yanına eğildi.

•°Devil of the D£ath soul°•/SeungChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin