Son sayfayı çevirdim, sadece birkaç kelime daha...
"İşte böyle benim Çaçaron'um, bizim hikayemizin başlangıcına 'okyanus etkisi' denir."
Kitabın kapağını kapatıp yavaşa yanıma bıraktım. Karşımdaki deniz manzarasını izlerken gülümsememe engel olamamıştım; "Çaçaron'um... dilsiz kızın sevgilisinden aldığı takma ad." ayağa kalkıp uçurumun ucuna kadar ilerledim, adımlarımda hiç tereddüt yoktu. Bu iyiydi.
Belki vazgeçebilirim, hâlâ şansım vardı sonuçta, değil mi?
Ama geri dönüp baktığımda buna değecek hiçbir şey bulamadım, hiçbir şey. Az önce bitirip çimenlerin üstüne bıraktığım kitaptan başka hiçbir şeyim yoktu. Gözlerimi sıkıca yumdum, bana seçimi sunulan tek şey yaşamamdı. Onu da reddettim.
Yaşamı reddetmem çok kolay olmuştu, ayağımın tekini boşluğa bırakmam yetti. Kocaman bir gülle misali suya çakıldığımda bunun için kendini boşluğa bırakan ayaklarım boğulmamak için acı içinde çırpınmaya başladı. Nefes almak için her ağzımı açtığımda kocaman dalgalardan gelen tuzlu suyun soluk borumdan içeri kaçtığını hissettikçe daha da korktum. Keşke bu da ayağımı boşluğa bırakmak kadar kolay olsaydı.
Ayağımı boşluğa bıraktığımda ölümü göze almıştım ben, ölüm korkusu hiç hesapta yoktu.
Gözüm kararıyordu ama bedenimi saran bir çift kol hissettiğimde direndim, yoksa gelen ölüm meleğinin kendi miydi? Ölüm böyle bir şey miydi?
Sırtımın toprakla buluştuğunu hissettiğim an boğazım yırtılırcasına öksürmeye başladım, içime biriken bütün tuzlu suyu çıkarana kadar kustum.
"Çaçaron, Çaçaron'um iyi misin?"
Yavaşça gözlerimi araladığımda hiç tanımadığım bir yüzle karşı karşıya kaldım. Yüzü ve sesi yabancı, sözleri tanıdık bir adam. Arkama oturdu ve sırtımı göğsüne bastırdı, ısınmam için beni sıkıca sardı ama kendi de sırılsıklamdı, bu gerçeği görmezden geldi.
"Benden kaçmak için yanlış yolu tercih ettin Çaçaron, bu yol seni bana çıkarır."
Kendimi beni saran kollardan kurtarıp ayağa kalktım. Çevreye bakındığımda görebildiğim tek şey deniz ve kocaman ağaçlar olmuştu, bu ormandan kurtulmanın bir yolu yok muydu? Ne yaparsam yapayım yol hep aynı yere çıkıyordu. Bir anın içinde sıkışıp kaldığımı kabullenemiyordum.
Yanımdaki yabancıyı umursamadım ve üzerimdeki tişörtü çıkarıp üzerindeki fazla suyu sıkıp silkeledim. Beni buradan ölüm bile kurtaramadıysa başvuracak başka neyim vardı ki?
"Kabullenmek Çaçaron. Bu kitabı sen seçtin."
Ben kelimelerin arasında sıkışıp kalacağımı nereden bilebilirdim ki?
"Bunu fark etmek için artık çok geç, Çaçaron."
Düşünmek için değil ama.
"Çaçaron, sesin yapabildiğin tek şey bu."
Yeterince kuruduğuna emin olduktan sonra tişörtü üzerime geçirip alabildiğim bütün hızla ormanın içine daldım. Nefesim kesilene kadar koştum ve sonunda nefesim kesildiğinde dinlenmek için dizlerimin üstüne çöktüm.
"Kaldır başını Çaçaron, yine aynı noktadasın."
Korkuyla gözlerimi araladığımda yine aynı denizin dibine vardığımı fark ettim. Kendimi umutsuzca yere bırakıp nefesim düzene girene kadar bekledim.
"Pes et Çaçaron."
Hayır.
"Pes et. Bir yolu olsa çoktan bulmuştun."
Daha bütün yolları denemedim bile.
"Kabullen işte Çaçaron."
Kes sesini.
"Çaçaro..."
Hırsla ayağa kalkıp iki elimi de yanımdaki yabancının boğazına sardığımda hiç tepki vermedi, kendini ellerime teslim etti.
Ben Çaçaron değil, Lâl'im, Lâl!
Ellerimi bir boğazından ayırıp öylece yere bıraktığımda sanki az önce nefesi kesilmemiş gibi konuşmaya devam etti, "Çaçaron, üzülme. Seni üzmek istemedim ama şunu kabullen artık: Senin yalnızca dilin yok ve zihnindeki karmaşa için bu yalnızca gereksiz bir detay.
Ayağa kalkıp tepeye doğru koşmaya başladım, yine. Şu zamana kadar varabildiğim tek nokta burasıydı.
Denize atlamadan önce çimenlerin üstüne bıraktığım kitabın yanına geri oturup son sayfayı geri açtım: "İşte böyle benim Çaçaron'um, bizim hikayemizin başlangıcına 'okyanus etkisi' denir."
İşte burası! Benim sıkışıp kaldığım kelimeler tam olarak bunlardı işte!
Cebime sıkıştırdığım kurşun kalemi çıkarıp kendi hikayemin sonumu yazmaya başladım: "Ve sonunda Çaçaron denize atladığında dalgalar onu alıp hiç bilmediği diyarlara sürükledi."
Kitabı aldığım yere geri bırakıp kalemi de üstüne koyduktan sonra başlangıçta geldiğim noktaya geri dönüp uçurumun ucuna gittim. Bu sefer geriye bakma gereği dahi duymadan kendimi boşluğa bıraktım, bu hikâyenin başlangıcı geri dönüp bakılmayı hak etmiyordu.
Gözlerim korkuyla araladığımda odamın tavanıyla karşılaşmayı hiç beklemiyordum. Yani, hepsi bir rüya mıydı?
O zaman boğazımı yakan bu tuzlu histe neyin nesiydi böyle?
![](https://img.wattpad.com/cover/371038317-288-k417625.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sanat Kaç Saat Sürer?
RandomNot: Bu kitapta yalnızca yazarın karalamaları yer alıyor. :):(: Siz de içinizi boşaltmak istiyorsanız gelin ve burada paylaşın. Tüm hakları saklıdır!