"Unuttum." dedim ona, söyleyecek başka hiçbir şey yoktu. "Neyi?" diye sorduğunda verebilecek en iyi cevabı verdim ona; "Bilmem," dedim, "Onu da unuttum." o ise bu cevap karşılığında yalnızca bana bakmakla yetindi.
"Baksana," dedim gür bir sesle, rüzgâr kulaklarımı uyuşturmuştu, "rengine aşık olduğun deniz bile gökyüzüne bakıyor." sözlerimden sonra ilk önce denize ardından da gökyüzüne baktı, hemen sonra ekledi, "Olsun, içine çekiyor ya işte!" sözleri beni gülümsetmişti.
"Sen de unuttun," gülümsüyordum, kayığın ucunda eğilmiş denizin suyuyla oynarken cevapladı beni; "Neyi unutmuşum ben?" sesinde ki alay beni şaşırtmıştı. Düşmesin diye tuttuğum paçasından çekiştirdim onu, "Denizin rengi denize ait değil, bunu unutmuşsun." diyerek uyarmaya çalıştım.
Elini denizden uzaklaştırıp yanıma oturdu, kayık bir o yana bir bu yana sallanıyordu; "Hani, sen de unutmuştun?" eline bulaşan deniz suyunu inceliyordu. Kayığın dengesini korumaya özen göstererek ayağa kalktım ve geride kalan karayı işaret ettim, "Yanılıyorsun, ben yalnızca baktığımızda artık küçücük görünen o yerin neye benzediğini unuttum," dedim.
Derin bir nefes aldıktan sonra gökyüzünü işaret ettim, "Onun görevi bitmez, gittiği her yere izini bırakacaktır." son olarak gittiğimiz rotayı işaret ettim ona, "Karşımızdaki karaya ulaştığımızda yalnızca görmek istediğinde bakarsın ona ama yol boyunca izinden kurtulamazsın."
Kayığın öbür ucuna oturdum.
"Yine de," dedi sitemle, "madem izinden kaçış yok, o zaman neden bize yeni bir rota çizdin?"
Ben, ne demek istediğini anlamıştım ama onun diyecekleri bitmemişti, "Hem de böyle bir kayıkla!" kaşları çatılırken başını kayıktan sarkıtarak denizi inceledi, "Ya alabora olursak?" artık benim de kaşlarım çatıktı.
"Ne yani," diye çıkıştım, "kayığa binmeden önce tehlikenin farkında değil miydin sanki? Artık geri dönemeyiz." bakışlarını denizden ayırıp sırtını kayığa yasladı. "Ayrıca," diye başladım söze, "sırf izi kalır diye kurumuş kabuğun düşmemesine izin vermek akla yatar mı?"
Histerik olarak olumsuz anlamda salladı başını.
"Ama yaranın üstünde ki kurumuş kabuğun bizim yolculuğumuzla hiçbir alakası yok ki!" diye diretti hafif çarpık bir tebessümle, ben de ona katılıp gülümsedim.
"Zaten benim bahsetmek istediğim şey de bu kayık yolculuğunun nedeni değil."
Ve küreğin tekini eline tutuşturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sanat Kaç Saat Sürer?
De TodoNot: Bu kitapta yalnızca yazarın karalamaları yer alıyor. :):(: Siz de içinizi boşaltmak istiyorsanız gelin ve burada paylaşın. Tüm hakları saklıdır!