"Nee?" sadece nee diye bilmiştim. Şaşkınca yüzüne bakıyordum.
Mavi irislerimle onun kahve rengi irislerine bakıyordum. Evet şaşırmıştım çünkü böyle bir şey beklemiyordum. "Benimle evlen" dedi. Sesi kendinden emin ve bir o kadar da gür çıkmıştı. Şuan sinirden patlaya bilirdim. "Seninle asla evlenmem!" demiştim. Ve bende onun gibi kendimden emin bir şekilde konuşmuştum. Yüzüme yaklaşıp yanağımdan akan kanı elinin tersiyle silmişti. Ama dikkatimi başka bir şey
çekmişti, kokusu. Kokusu çok güzeldi. Toprak ve karamelin karışımı gibi kokuyordu. Kulağa biraz garip gele bilir ama inanın bana bu koku çok güzeldi. "Evleneceksin.Eğer evlenmezsen şehirinizdeki herkesi öldürürüm. Yemin olsun öldürürüm."
Yapardı,öldürürdü."Ama benimle neden evlenmek isteyesin ki?"dedim şüpeci çıkan sesimle. "Sana aşık olduğumu söylesem bana inanır mısın?" dedi yüzüme bakarak."Hayır inanmam."dedim zar zor çıkan sesimle. Ellerini yüzüme koyup iki yanağımıda tuttu."O zaman inan."
Şok olmuştum. Hemen ellerinden kurtulup yerdeki sepeti elime alarak koşmaya başladım. Şehire doğru durmaksızın koşuyordum. Bana aşık olmadığını biliyordum. Benimle evlenmek istemesinin başka bir sebebi var. Ama ben ne yapıcam? Evlenmem mi gerek? Ama daha 20 yaşındayım. Aramaızda 6 yaş var. Evet o 26 yaşında. Ben ne yapıcam?Aklımda deli sorular vardı. Evet hala o teklifi düşünüyordum. Ama çoktan şehire gelmiştim. Deminki kadınların toplandığı yere geldim. Birkaç tane kadın ve nine vardı sadece. Onlara doğru giderek konuştum. "Topladım nine. Şifalı otları topladım."bana doğru bakrak " Afferin kızım. Ama neden bu kadar geciktin?" sanane be kadın getirdim işte demek isterdim ama "Yol çok zordu nine" diye bildim.
Tamam anlamında başını sallayıp gitti. Bende eve gittim.
Eve geldiğimde bu yaşlı adam, baba demeğe utandığım adam uyuyordu.
Masanın üzerindeki suyu alıp kafasına boşalttım. Demek isterdim ama eğer bunu yaparsam bu sefer beni yaşatmaz.Gerçekten yaşatmaz.
Yaşlı bunak!Sabah olmuştu. Ama güneşin yüzüme vurması ile değil, insanların bağırışları ile uyandım."Yine kimi vurdular!?"diye nefret dolu çıkan sesimle konuştum. Banyoya bile girmeden sokağa çıktım. Ama gördüğüm şeyle nutkum tutuludu,
gözüm kararadı, başıma antamayacağım kadar şiddetli bir ağrı girdi, gözümden bir damla yaş süzüldü. "Hayır, hayır"diye varla yok arasında çıkan sesimle isyan ettim.
Tam karşımda Nuby krallığının Veliaht Prensi Hwang Kain San duruyordu. Ve arkasında yüzlerce hatta binlerce atlı elinde silahlarla duruyordu. Daha silahlar yeni icat edildi bu ne hız!?
Halk korkmuş bir biçimde onlara bakıyordu. Veliaht prensin ise gözü bendeydi. O kahve rengi irisleri sadece bendeydi. Hemen öne atılıp konuşmaya başladım.
"ÇIKIN GİDİN ÜLKEMİZDEN, NE HAKLA BURAYA GELİYORSUNUZ" evet bağırıyordum, bağırmam gerekti.
Bana bakarak sakin bir şekilde konuştu. "Cevabın ne?" nee?"N-nasıl?"
diye kekeleyerek konuştum."Benimle evlen!"dona kalmıştım, herkes bize bakıyordu. Arkadan bağırma sesi geldi. "CHA ARİN"olamaz bu abimdi.
" A-abi"yanıma gelip beni arkasına aldı. "Sen kimsinde benim kardeşime evlenme teklifi ediyirsun?" şu an ikisi de çok gergindi. Ne yapmam gerek. Eğer evlenmezsem şehiri işgal edip, hepimizi öldürecekler. Evet bunu yapmam gerek! "Abi biz, biz birbirimizi seviyoruz" dedim korkuyla. Yalandı bunların hepsi yalandı. Abim bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Çok şaşırmıştı. Çünkü benden böyle bir şey beklemiyirdu. Kendi kardeşi düşmanlarına aşık olduğunu söyledi. Kesin kalbi kırılmıştır. Bende olsam benim de kalbim kırılırdı. Gözünden bir damla yaş düştü. "N-nasıl" diye bildi sadece.
Kain San ise bize gülerek bakıyordu. Şerefsiz,piç."Bak abicim bana kızma olur mu? Biz yıllardır birbirimizi seviyoruz. Ülkemiz benim yüzümden bu halde."bunları söylerken hüngür hüngür ağlıyorduk. Bizi izleyen bazı insanlarında bizden farkı yoktu. Abim Hwang Kain San'ın yüzüne bakarak konuştu. "Kardeşimi seviyor musun?" Ses, yoktu. "HAA SÖYLESENE! SEVİYOR MUSUN?" bu sefer bağırmıştı. Ama ben bu bağırışa çok yabancıydım çünkü benim yanımda hiç bağırmazdı.Bağırdığı kadar da sinirliydi. Kain San atından inip özümüzde durdu ve konuşmaya başladı. "Evet seviyorum. Ve izin verirsen evlenmek istiyorum." b-bir dakika o ne dedi ac önce? Evlenmek istediğini mi söyledi? Hemde abime.
Abim bana baktı. Benden izin alıyormuş gibi. Başımı evet anlamında salladım. "Evet abicim, evet istiyorum." diye bildim sadece.
Kain San ikimizede gülerek bakıyordu. Sonra konuşmaya başladı"Eğer Arin benimle evlenirse savaşı durdururum."bağırmadan söylemesine rağmen şehirdeki herkes duymuştu, duymayanlarada duyanlar söylemişti. Herkes bana bakıyordu. Ah utanıyordum. Hele abimin yanında. Off yaaa.Senden nefret ediyorum Kain San!𝟐 𝐡𝐚𝐟𝐭𝐚 𝐬𝐨𝐧𝐫𝐚
Bugün evleniyordum. Evet evleniyorum.Kain söylediği gibi Ülkemizi işgal etmeği bırakmıştı. İşgal ettiği yerleri ise geri vermişti. Ama ben ama beennn!?
Aslında birazcık heyecanlıyım. Yaa ben neden heyecanlıyım? Ya bu gece yapmak isterse? Yok ya. Yok. İzin vermem. Dimi?Yaa neler düşünüyorum ben? Kafamı 2 yana hızlıca çevirmeye başladım.
Neyse gelinliğimi giyinmem gerek.
Gelinliği Kain'in annesi Mina hanım göndermişti. En azından annesi tatlı.
Neyseleyip gelinliği giyinmeğe başladım.Gelinlik bu.
Çok güzel bir gelinlikti. Banada çok güzel yakışmıştı. Saçımı sadece açıcaktım. Sarı düz olduğu için pek bir şey yapmama gerek yoktu.
Gelinliği giyimiştim. Tam üstümdeydi.Ama nasıl tam üstümde ola bilir? Bu gelinliği hiç denemedim bile.Ah bu zenginler.Bekle 1 dakika bugünden sonra bende mi zengin olacağım? Yani sonuçta Veliaht prensle evleniyorum. Evet sanırım zengin oluyorum. Ve bu evden kurtuluyorum. Ben düşüncelere dalmışken abim odaya girdi. "Abicim müsait misin?" abicim girdin zatenn"Evet abi müsaitim." yanıma geldi ve saçımı okşamaya başladı.
"Hani benden önce evlenmicektin." dedi komik çıkan ama bir o kadar da sinirli çıkan sesi ile"Ama abi biz birbirimizi seviyoruz"dedim yüzüne masum masum bakarak. Gülümseyerek konuştu"Eğer sana bir şey yaparsa hemen buraya gel. Tamam mı?" ben ise"Tamam abicimm"demiştim m-yi de uzatmıştım. "Hadi şimdi gidelim" dediğinde başımı olumlu anlamda salladım. Abinim üzerinde siyah bir takım vardı. Ve saçlarıda hafif kıvırcıktı. Ama o çok yakışıklıydı.
Kapının önünde bizi bekleyen 100lerce at arabası vardı. At arabalarının arkasında ise bir o kadar atlı askerler vardı. En önde Kain San vardı. Ve çok büyük ve gösterişli olan bir at arabası. Elinini bana uzattı tutmamı bekliyordu.Başka çarem olmadığı için elini tuttum. Ve at arabasının içine gittik. Şuan Nuby kralığına doğru gidiyorduk. Aynı at arabasında olmamıza rağmen konuşmuyirduk. Çünkü konuşacak bir konu yoktu. Arkamızda sayamayacağım kadar çok at arabası vardı. Bu arabalar Hwang ailesinin arabalarıydı. Ve tüm arabalar inanılmaz derecede gözterişliydi. Bunların fiyatı kaç acaba?Diye düşündüm kendi kendime.
Karşımda Kain San oturduğu için onu rahatlıkla göre biliyordum. Siyah bir takım ve içine beyaz bir gömlek giyinmişti. Gerçekten yakışıklı görünüyor. Kahve rengi gözleri ve kahve rengi saçları ince ve bir o kadar
çekici yüzünü süslüyordu.𝐄𝐯𝐞𝐭𝐭𝐭 𝐛𝐢𝐫 𝐛𝐨̈𝐥𝐮̈𝐦𝐮̈𝐧𝐝𝐞 𝐬𝐨𝐧𝐮𝐧𝐚 𝐠𝐞𝐥𝐝𝐢𝐤. 𝐎𝐲 𝐤𝐮𝐥𝐥𝐚𝐧𝐦𝐚𝐲ı 𝐯𝐞 𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦 𝐲𝐚𝐩𝐦𝐚𝐲ı 𝐮𝐧𝐮𝐭𝐦𝐚𝐲ı𝐧
𝟏𝟎𝟏𝟓 𝐤𝐞𝐥𝐢𝐦𝐞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen ve ben. Biz diye bi'şey yok
RomanceHikayede yazılan herşey hayal ürünüdür! Arin adlı prensesin babası yüzünden ülkesi çok fakir. Arin ülkesini çok seven ve ülkesine çok bağlı bir prenses. Ülkesine her zaman yan ülkelerden savaş ilanları geliyor. Bu devrin en güçlü ülkesinin prensi...