still with you

615 101 47
                                    

Jeongguk'un Taehyung'un babasıyla tanışması hiç beklediği gibi gerçekleşmemişti.

Burada geçirecekleri son iki haftaları kalmıştı ve zamanın nasıl geçtiğini bile anlamıyordu Jeongguk. Taehyung'la denizin ortasında öpüşmesi daha dün gibiydi, oysa üstünden birlikte onlarca şey yaptıkları günler geçmişti. Her gün birliktelerdi. Jeongguk, Taehyung'un çilek kasalarını taşımasına yardım ediyor, aynı sokakta evleri olsa da bir kez bile konuşmadığı komşularıyla tanışıyordu. Taehyung'sa, o projesi üstüne uğraşırken yatağında uzanıp onu bekliyor, bazen arkasında durup omzuna ufak masajlar yapıyor ve yaramazlık yapıp boynuna sulu öpücüklerini bırakıyordu.

Taehyung'un öpücükleri arasında aptal bir koda odaklanabilecek kadar güçlü değildi Jeongguk. Bu yüzden gözlüğünü çıkarıp masasına bırakıyordu ve Kırmızı'yı kucağına çekip büzdüğü dudaklarını öpüyordu. Bunlar artık bir rutin olmuştu onlar için, Taehyung'u öpmenin bir rutin haline gelmesi rüya gibiydi.

Bu rutinleri yüzünden öpmeden duramıyordu Taehyung'u. Şimdi çilek tarlasındalardı, Jeongguk buraya uzun zamandır gelmek istiyordu ama bir türlü zamanı ayıramamışlardı. Yine de sonunda buradalardı, birlikte bir kasa dolusu çilek toplamış ve birkaç tanesini kaçamak bir şekilde yedikten sonra Taehyung kendisini gölgeliğin altında, sırtı duvara yaslı bir şekilde Jeongguk tarafından öpülürken bulmuştu.

"Babam gelebilir." diye fısıldadı öpücüklerinin arasında ama geriye çekilmek için hiçbir çaba sarf etmiyordu. Jeongguk'un parmakları açık pembe tişörtünün altından belini okşuyordu, kendi parmakları Jeongguk'un topladığı uzun saçını açmıştı ve uçuşan tutamlarıyla oynuyordu. Öpücükleri yavaş ama derindi. Taehyung, Jeongguk'un sert olduğu zamanları daha çok seviyor olsa da buna da bayılıyordu. Yumuşak bir şekilde öpülmeyi, dilleri her birbirini bulduğunda ve piercingini her emdiğinde içine dolan bu hissi seviyordu.

Jeongguk harika öpüşüyordu. Taehyung ilk öpüşmelerinden sonra bunu düşünüp ona biraz tavır almış, denizden evlerine yürürken onunla hiç konuşmamıştı. Jeongguk bundan korkup ona ne sorun olduğunu sorsa da cevap vermemiş, en sonunda eve ulaştıklarında "Kim bilir kaç kişiyle öpüştün bu kadar iyi olmak için." diye homurdanmıştı.

Ve Jeongguk gülmüştü. Kahkahalarla, komşularının camlarından onlara garip bakışlar atmasını sağlayacak kadar.

Hâlâ da gülüyordu. Taehyung bu konu her açıldığında ona küsmüş gibi davransa da Jeongguk'un gülüşünü çok seviyordu.

"Akşama kadar gelmez demiştin." diye fısıldadı Jeongguk dudaklarını ayırıp odağını boynuna verdiğinde. Islak dudakları Taehyung'un altın teninde dolanıyordu, rotasının her bir noktasına sulu öpücükler bırakıp Kırmızı'nın başını yana yatırırken dudağından arsız seslerin kaçmasına neden oluyordu. "Hem çilek yiyorum." dedi boynunu hafifçe dişlerken. Sesinden o kendini beğenmiş sırıtışının dudaklarına yerleştiği belli oluyordu. "Bu şimdiye kadar yediklerimin arasında en tatlısı."

Bu kelimelerinin üstüne nasıl nefes alacağını bile bilmiyordu Taehyung. Yapabildiği tek şeyi yapıp parmaklarına dolanan uzun tutamları çekiştirdi, hiçbir şey yapmamasına rağmen nefes nefese kalmıştı. "Biraz daha yersen bitireceksin," diye fısıldadı ardından oyununa ortak olarak. "Dikkat et."

"Bitmez o, daha onu Seul'de de yemeliyim." Başını kaldırdı Jeongguk. Gözleri parıldıyordu, dudağında gerçekten o minik sırıtış vardı ve o kadar yakışıklıydı ki Taehyung ona bakmaya bile dayanamıyordu. "Kampüsünde de yiyeceğim, odasında da," Dudağına bir kelebek öpücüğü kondurdu. "Benim odamda da."

Taehyung gülmeden edemedi buna karşı. İçinde kelebekler uçuşuyordu, Jeongguk gelecekten her bahsettiğinde içinde adlandıramadığı bir mutluluk oluşuyordu. Her şeyin burada kalmayacak olması, yaz aşkı olup mevsim değiştiğinde bitmeyeceğini bilmek çok güzeldi. Devam edeceklerdi. Buradan birlikte döneceklerdi.

burning red Where stories live. Discover now