6

39 7 0
                                    

Jennie'den öğrendiğim hastaneye gelir gelmez arabadan indim. Koşar adımlarla sevgilimin olduğu odanın yanına gittim.

Nefes nefese kalmıştım. Jennie ve Jisoo'nun yanına gittiğimde sol elim kalbime koydum ve eğildim. Nefesimin hızını düzelttikten sonra doğruldum. Saçlarımı ellerimle tarayarak görüş alanımdan uzaklaştırdım.

Jennie yanıma geldi, "Iyi misin?" diye sordu. Cevap olarak kafamı aşağı yukarı salladım. Ardından gözlerine çevirdim bakışımı. "Rosé? Nerede ve durumu nasıl? Neden oldu?"

Jisoo'nun yardımıyla koridorda duran sandalyeye oturdum. Ikisininde yüzünü süzdüm.

Bir kaç saniye sonra Jennie konuşmaya başladı. "Bildiğin üzere rosé yürüyemiyordu, geçirdiği kaza sonucuyla. Ve evde onun yanında kalabilecek hiç kimse yok. Hep bir şeyler yarım kalıyordu. Son konuştuğumuzda durumu gayet iyiydi fakat..." Bir anlık duraksadı.

Yutkundu ve devam etti. "Fakat sonra evine gittiğimde kan içindeydi. Bunu yapacağını tahmin etmemiştim. Elinde cam kırıkları vardı ve çok kan kaybetmişti. Hiç anın şokunu yaşamaya bile vakit harcamadan arabamla beraber hastaneye getirdim."

O an çok büyük bir boşluk hissiyatı oluştu üzerimde. Suçlu hissettim sevgilimi yarım bıraktığım için.

Sonra Jisoo endişeli bir şekilde, "Lisa! Rosé iyi. Yani kötü bir şey olmadı ona. Şu an dinleniyor. Uyandığında yanına gitmene izin vereceklerdir."

Jisoo'nun bu konuşmasıyla rahatlamıştım. Sonuçta iyiydi. Değil mi?

-♡-

Oturduğum sandalyenin titremesi üzerine gözlerimi araladım. Jisoo vardı karşımda. "Lisa!" Elimden çekiştiriyordu. Neye uğradığımı anlamamıştım ama sonra aklıma rosé'nin gelmesiyle hızla oturduğum sandalyeden kalktım.

Jisoo elimi bıraktı ve ardından, "rosé'yi görmen için hemsireden izin aldım bir kaç dakika yanına gitmen için izin verdiler. Hızlı olman gerek."

Hemen karşımda duran kapıdan içeri attım kendimi. Rosé buradaydı. Yatıyordu. Halsizdi...

Yatağın yanına gittim hızlıca. Rosé ile gözlerimizin aynı hizaya gelmesi için eğildim.

"Sevgilim!" gözlerim yavaş yavaş dolmaya başlamıştı bile. Hem gözlerimden hala akmamış olan gözyaşlarımı sildim. Akmasına izin veremezdim şu anda.

Rosé'nin bakışları gözlerimi buldu. "Lisa, ben-"

Açıklama yapmasına izin vermeden dağılmış olan saçlarının arasından elimi geçirerek kafasını omzuma yasladım. Bir süre öylece sarıldım ve ağlamasına izin verdim.

Odaya aniden hemşire girdi ve gitmem gerektiğini söyledi. Kafamı salladım ve gitmesini bekledim.

Hemşire odadan çıktı ve yine yalnız kaldık. Uzaklaşmaya çalıştım ama rosé'nin kazağımı tutan eli üzerine duraksadım. Kafası omzuma gömülü olduğu için pek anlaşılır olmayan bir ses tonuyla, "Lisa lütfen. Lütfen bu sefer beni bırakma. Sensiz yapamıyorum sevgilim. Lütfen artık gitme, hep yanımda kal."

Gözlerim doldu ama bu sefer rosé gözlerimi görmediği için serbest bıraktım. Yüzümde süzüldü gözyaşlarım.

Elim ile rosé'nin saçlarını okşadım. "Bırakmayacağım bebeğim. Bu sefer seninle olacağım." Sakin bir ses tonuyla konuşmaya çalışsam da sesim titriyordu.

Rosé yavaş bir şekilde kafasını omzundan çekti. Gözyaşları yüzünden saç telleri yüzüne yapışmıştı. Güzelce saçlarını arkasına topladım. Ve Alnına bir öpücük kondurdum. "Seni seviyorum sevgilim, hep yanında olacağım. Asla üzülmene yada sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim. Sadece bana güven olur mu?"

Rosé dudaklarını büzdü ve kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı.

Dudaklarımı usulca yana kıvırdım ve son bir kez yüzüne baktıktan sonra odadan ayrıldım.

sana ihtiyacım var -chaelisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin