1-Giriş/Cast

120 10 32
                                    

"Efendim, babanız sizi çağırıyor."

Sebastian mavi gözleriyle gelen hizmetçiye baygın baygın baktıktan sonra kafasını sallayıp hizmetçinin odasından çıkmasını sağladı, derin nefes aldıktan sonra elindeki bardağı masanın üzerine koyup ayağa kalktı. Ağır adımlarla kendi odasından çıkıp koridorun diğer ucunda bulunan babasının odasına ilerledi ve tıklama gereğinde bulunmadan kapıyı açıp içeriye girdi.

"Ne oldu?"
"Otur."

Babasının emrivakisine göz devirip koltuğa oturduğunda karışında oturan babasına çevirdi bakışlarını.

"Yine o konuyu açacaksan gideceğim."

Ayağa kalkmak için hamle yaptığında babasının bardağını sertçe masaya koymasıyla olduğu yerde kalmıştı, koltuğa iyice yayıldıktan sonra sağ ayağını sol baldırının üzerine atıp dinlemeye başladı.

"Bir kadın var..."
"Baba yeter bu kadar, hayatımda bir kadın olacaksa bunu ben seçeceğim sen değil."
"O zaman seç Sebastian! Yoksa bir kaç gün içerisinde kapına getireceğim o kadınla evlenmek zorunda kalırsın."

Sebastian sinirle ayağa kalktı ve hızla odadan çıkıp ardından kapıyı çarptı, telefonunu eline alırken merdivenlere yönelip aşağıya inerken arkadaşını aradı.

"Henry, neredesin?"
"Şirkette, bir sorun mu var?"
"Biraz daha evde kalırsam bi sorun olacak, yanına geliyorum."
"Tamam bekliyorum."

Aramayı kapattıktan sonra salona indi ve kapıya doğru ilerlerken babasının sesiyle olduğu yerde kaldı.

"Nereye?"
"Şimdide nereye gideceğimin hesabını mı soracaksın?"
"Sebastian kendine gel artık."

Adam sinirli adımlarla kapıya doğru ilerledi ve açtıktan sonra çıkmadan önce son kez konuştu.

"Ben kendimdeyim zaten!"

Evden çıktığında zaten kapıda olan arabasına bindi ve gaza yüklenerek bahçeden çıkıp anayola indi, kendi şirketinin önünden geçtikten yaklaşık on dakika içinde arkadaşının şirketine varmıştı. Arabadan indiğinde kenarda bekleyen vale anında arabaya binerken kendisi hızla döner kapılardan geçip içeriye girmişti, kendisine eşlik etmeye çalışan sekreteri görmezden gelerek asansöre bindiğinde derin nefes almıştı. Bazen gerçekten bunalıyorduki her şeyi yıkıp dökmek istiyordu, istediği kata geldiğinde hızla arkadaşının odasına ilerleyip içeriye girdiğinde koltuğunda oturan Henry bakışlarını ona doğru çevirdi.

"Gergin görünüyorsun."
"Robert Stan'nın olduğu yerde sakin kalmak mümkün mü?!"

Sebastian koltuğa oturduktan sonra elini yanağına yaslayıp derin nefes aldı, babasından uzakta sessiz sakin bir hayat sürmek istiyordu.

"Yine ne dedi?"
"Bir tane kadın bulmuş falan filan, eğer hayatıma birisini almazsam bir kaç gün içinde o kadını bana getirecekmiş."
"Belkide aşık olmayı denemelisin Seb, hem sen hemde baban mutlu olur."

Sebastian oflayarak kafasını sandalyeye yaslarken gözlerinide kapattı.

"Bu akşam Cres ve kuzeniyle birlikte Jakarta'da akşam yemeği yiyeceğiz, sonrada bir şeyler içmeye geçeceğiz. Sende gel, hem değişiklik olur hemde birini görürsün belki."

Sebastian hızla kafasını kaldırıp arkadaşına baktı.

"Daisy olan kuzeni mi?"

Sebastian'nın cümlesi üzerine Henry kaşlarını çattı.

ObligationWhere stories live. Discover now