-Evet Albay gelin lütfen.
-~boş bir yeri göstererek ~ Oturmaz mısınız?
-Teşekkürler efendim, ama hayır
Tuğgeneral Micheal aynı anda naif bir o kadarda kesin bir dil ile konuşur.
-Albay oturun
Bunun üzerine genç adam ikiletme'den oturup dinlediğini belli edercesine bekler. Bunu fark eden
Tuğgeneral Micheal söze girer.
-Seni neden çağırdığım'ızı merak ediyorsun'dur
~
Genç adam bir yandan yürür iken bir yandan da Düşüncelerini mana denizinde derinlemesine tefekkür ediyordu düşünceleri o derin mana denizinde boğulurken Tuğgeneral Micheal'ın sesi başının içinde çınlıyor idi " ... kendisine de zarar verebilir " bir anda yoklama esnasında aniden kollarının diyerek bir ihtimal diyerek orayarasına alıp tüm gücü ile göğsüne kapatmak istediği üstü kapalı o canavarı gördüğü, ani değişen duygu seli yaşayan genç bayanın o halleri gözünün önüne gelir. Onu niye yanlız bıraktım ki diye kendine kızarak fısıltıyla bir küfür savurarak genç bayanı son gördüğü yerde bulmayı umarak kızgınlığını yerden çıkarmak istercesine attığı adımlarını hızla son gördüğü yere çevirir. Kantin ama orda yoktur, belki idman sahasında 'dır diyerek
oraya ve parkurda mıdır acabaa da baktı ama maalesef derin bir iç çekip ellerini altın sarısı saçlarına daldırıp hafifçe çekerek;
-Nereye gitmiş olabilir ki hiçbir yeri de bilmiyor ki teferuatı ile ya başına birşey gelirse
en sonunda bitap bir halde kafa dinlemek için tercih ettiği manzarasını hoş bulduğu tepeye gider. Gördüğü manzara karşısında şaşkınlığa uğrasa da yüzünde buruk bir tebessüm yer edinir. Anlaşılan burayı beğenen tek kişi kendi değildi tereddüt etse de donuk bakışlar ve karna çekilmiş dizler ile yaşantısını sorgularmışcasına duran Yarbay'ın yanına usulca yaklaşarak hiçbir şey demeden yanına oturur Yarbay yanında bir haraketlenme hissetmesine rağmen buna bir tepki vermeyerek yanına gelen kişinin bir şey demesini bekler bunu anlayan Albay konuşmaya başlar.
-Burası gerçekten kendini dinlemeye zaman ayırmak ve hiçlik ile dertleşmek için adeta biçilmiş kaftan.-yorgun bir tebessüm ile devam eder- ilk geldiğimde bende böyle idim endişelerim, kaygılarım, problemlerim başımın içinde bir hortum misali dönüp, tokat misali yüzüme çarptığında onları paylaşabileceğimi düşündüğüm kimse olmadığı için, onları susturmak için buraya gelirdim beni yoran bu anlamsız yıpranmanın gereksiz olduğunu anlamam oldukça zaman aldı. Ama siz buna mecbur değilsiniz kendi yaşadıklarım'dan sonra bir başkasının da bunları yaşamasına izin veremem...
Genç bayanın dikkatini çekmiş olacak ki manzaraya diktiği boş ve donuk bakışlarının yerini merak dolu boncuk boncuk bakan gözleri ile başını genç adamdan tarafa çevirmiştir. Genç adam duyulması neredeyse imkânsız denebilecek bir ses tonu ile kendi kendine"Hele ki bu kadar güzel iken asla".Genç bayan biraz şaşırsa da sonunda konuşmaya katılmaya karar verir ve yorgun ses tonundan taviz vermeyerek boğazını temizleyerek söze girer.
-Son dediğinizi bana mı söylediniz? Eğer öyle ise duyamadım da tekrarlar mısınız?
-Eğer konuşmak isterseniz seve seve dinlerim içinizde tutup içinizi çürütmenize gerek yok ben varım
Genç adam başından beri oturmuş oldukları ince iki kat yapılmış poların üstünde yapılı iri elleri ile genç bayanın elleri arasında çocuk ellerini andıran elinin üzerine kapatır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Alan İmkansız
AventuraKavuşması imkansıza yakın bir çift bakalım bizleri neler bekliyor