-Yazım yanlışları varsa kusura bakmayın, iyi okumalar.-
Güney Kore'den geldiğimi neredeyse tüm askerler biliyordu. Bu yüzden koğuş içinde yargılayıcı ve aşağılayıcı bakışlardan asla kaçamıyordum.
En azından benimle konuşabilen biri vardı, adı Jimin'di. O'da Güney Kore'den gelmişti. Evet başta bana da tuhaf geldi ama sonrasında bana bunun nedenini açıklamıştı. Ailesini Kuzey'den kaçırıp Güney'e götürmüştü ama kendisi kaçamamış, burada asker olmaya zorlanmış. Benim gibi birinin daha burada olması beni rahatlatmıştı, az da olsa.
Koğuşta büyük bir gürültü vardı. Ben de uzanmış elimdeki gazeteyi okuyordum. Aniden koğuşun kapısı büyük bir sesle açıldı, kapıya baktığımda gelenin komutan olduğunu fark ettiğim gibi, ayağa fırladım. Komutan Kim elindeki jopu duvara vurarak tüm koğuşu saniyeler içerisinde susturdu.
Askerlerin hepsi ayakta hazır oldaydı. Tek tek aralarında dolaşıp bir şey demeden kafasını salladı, önüme geldiğinde dolanmayı bıraktı ve öylece önğmde durup beni süzdü. Doğrusu gerilmiştim, bunu belli etmemek için bakışlarımı ileriden ayırmadım ve hafifçe yutkundum. Bu adamdan çekeceğim vardı demek ki.
Bir kaç saniye öylece baktıktan sonra dudaklarını araladı "Aramıza katılan şu Güneyliye bir karşılama yapalım değil mi?"dedi. Ne karşılaması amına koyayım, gözlerim istemsizce komutanın gözlerine kaydı, alaylı gülümsemesi, irisilerinin ruhumu delecek gibi gözlerime bakması, beni ciddi anlamda germişti. İçimden etmediğim dua kalmamıştı.
Ben daha ne olduğuna anlam vermeye çalışırken, iki asker kollarımdan tutup beni dizlerimin üzerine düşürdü.
Komutan Taehyung bir dizini yere koyarak eğildi. üstüme eğildikçe artan sigara ve erkeksi kokusu burnumu sızlatmıştı. Bu adam kesinlikle beni korkutuyordu.
Ben debelenirken, çenemden tuttu ve kafamı sabitlememi sağladı. Kömür gibi gözleri, ifadesiz yüzü beni kesinlikle ürküttü.
İşaret parmağının arkasıyla yanağımı okşadı. Amacın ne amına koyayım?! Gözlerini asla benden ayırmadan "Güneyliler dayanıklı olurmuş ha?"bu sözle kaşlarım çatıldı. Neyden bahsediyordu, dayanıklı olmak mı?
Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken, dizlerinden destek alarak ayağa kalktı ve arkasında olan 3 askere eliyle komut verdi.
Hassiktir! Ellerinde jopları görünce beynimden vurulmuşa döndüm, "Hayır, hayır..." neredeyse fısıltı gibi çıkmıştı sesim. Nefesi tuttum, gelecek ilk hamleyi hazırlıklı bir şekilde beklemeye çalıştım.
En öndeki asker, jopu havaya kaldırdı ve karnıma olabildiğince sert bir vuruş yaptı. Neredeyse çığlık atacaktım, dişlerim kırılacak raddede dişlerimi birbirine bastırdım.
Acı inlemelerim koğuşu doldururken, hiç beklemediğim bir hamle geldi. Komutan Taehyung yüzüme o kadar sert bir yumruk atmıştıki anında bilincim kapandı. Gözleirmi açmaya çalıştım fakat olduğum yerde bayılmıştım.
XxX
Gözlerimi güçlükle araladığım zaman revirdeydim. Kafamı oynatarak etrafa baktığımda kimse yoktu. Gözlerim duvardaki saate ilişti, öğlen içtimasını kaçırmıştım. Kesin bunun acısını sike sike çıkarırdı pezevenk.
Kolumdaki serum bitmek üzereydi, aniden kapı açıldı. Komutan Taehyung karşımdaydı.
Ellerini cebine tıkıştırmış, diliyle yanağını dürtükleyerek bana bakıyordu. Gözlerimi kırpıştırdım bana neden öyle baktığını çözememiştim "Bir sorun mu var Komutanım?" konuş artık be adam. Kafasını sallayarak yanıma geldi ve sedyenin yanında duran tabureye oturdu "Daha iyi misin Jeon?" anamı sikmediğin kalmıştı ama neyse. Yutkunup boğazımı temizledim ve olumla anlamda başımı yukarı aşağı salladım "İyiyim, ah şey... Başım ağrıyor Komutanım." hayır tabii ki ağrımıyordu, dinlenmek için götümden sıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
- Enemy Commander -
Fanfiction"Ah, lanet olsun... Gözlerin bana savaşın hararetinden daha çok heyecan veriyor Asker Jeon." -ilk kitabım- -Semetae, Ukekook- -Askeri fic-