--DURU'DAN--
Cafe'den hızla ayrılmamızla eve gidip hesap parasını aldık ve hesabı ödedik. Kaçıp gitmedik. Dedemiz yine bize güzel ve bir o kadar uzun nutuk çekti ve öylece gün bitiverdi.Günler Ankara'da hala alışamadığım kuzenimle ve dedemlerle sanki 5 dakikada bitiyor gibiydi.
Ertesi gün olduğunda dedem bir horoz misali erken kalkmıştı, gürültüsüyle sağolsun bizide uyandırmıştı. Evden çıkıp bankaya gitti. Arya farklı bir aktivite olsun diye dans edelim demişti. Kız ta Amerika'dan geldi, tanrı misafiri sonuçta, dediği olur. Ona Türk olmanın en önemli ögesi halay çekmeyi öğretecektim. Bu yüzden anında flash tv'yi açtım. Mahmut Tuncer her zamanki gibi halay çekip türkü söylüyordu. Hayır sen hiç yorulmaz mısın amca? Elime hemen bir peçete aldım ve başladım damat halayına. Bildiğim tek halay damat halayı, ben ne yapayım. Arya'nın halayda yapabildiği tek doğru kısım el çırpma kısmıydı. Onda resmen küçüklüğümü gördüm. Bu kız yavaş yavaş Türk oluyor.O cevher var Arya'da. O sıra halayda ki ritmi tam olarak tutturmuşken babaannem geldi. Ve dedi ki; Herkes balkonda size bakıyor. Çocukluktan beri hep aynı cümle, bizlerle.
Babaannem bize 'uslu bir çocuk olursanız şirinleri bile görebilirsiniz' bakışı attı ve mutfaktaki işlerine devam etti.
--ARYA'DAN--
Durunun nasıl bu kadar yiyip zayıf kaldığını çok iyi anlamıştım artık. Kız halay manyağıydı. Halay çekerken kendini -bazen- o kadar çok kaptırıyordu ki kafasını metalci gibi salladığı bile oluyordu. Biraz sıkıldıktan sonra yürüyüşe çıkalım dedik. İkimizde taytlarımızı ve t-shortlerimizi giydikten sonra adeta bir Merve Aydın gibi hızlı koşmaya başladık. Yaklaşık 1 turdan sonra kendimi Victoria Secret melekleri gibi hissediyordum.
Duru:
''Arya biz şimdi çok kilo verdik ve aç karnımız. Prensip olarak aç karna hiçbir şey yapmam. Ne demiş atalarımız? AÇ AYI OYNAMAZ.
İki kutu cips bir kaç çikolata ve diyet koladan sonra çardağa oturup yemeye başladık. Diyet kola içince kendimi daha iyi hissediyordum, daha diyetteymiş gibi.
Yiyecek faslı bittikten sonra anneannem ve dedem adeta James Bond ve çetesi gibi her an ateş açabilirlermiş gibi havalı yürüyorlardı. Ellerinde kocaman bir termos ile büyük bir piknik sepeti vardı. Piknik sepetinin içine dedemi koyabilirdik. O derece büyüktü. -dedemiz minyon tipli ufacık tontoş bir adam-
Dedem cebinden anahtarı çıkarırken Duru tek kaşını kaldırmaya çalıştı ama iki kaşını birden kaldırdı ve koşmaya başladı. Ne olduğunu anlayamamıştım ama koşsun zarar gelmez diye düşündüm. O sıra Duru'nun ön koltuğa geçtiğini gördüm. Ne de olsa anneannem onu kaldıracaktı, içimden güldüm. Duru önde ben arkada anneannemin gelişini bekliyorduk. Ya ben önde olacaktım ya da Duru benimle birlikte arkada olacaktı. Ya ben ya hiç kimse. Duruyu arkadan tekmeliyor, saçını yanlışlıkla(!) çekiyordum. O da koltuğu geriye ittirip duruyordu tabii. Kafamı sola çevirmemle anneannemin bana ters ters bakışını gördüm. Bu bakış iki şey için kullanılırdı.
'Gençleri her daim ayıplayan ve eskileri öven limon kokulu teyze bakışı ' babaannem bu amaçla bakmıştı.
ve
'Kopya veren ama alamayan öğrencinin etrafına attığı bakış.'
--DURU'DAN--
En sonunda gelmiştik. Umarım bir an önce yer bulup yemek yer gideriz. Dedemin eski askerlik anılarını ve İngilizce sorularını dinlemek istemiyorum. O sıra babaannem tur rehberi edasıyla piknik programını anlattı: İlk plan yemek yemek.
--> Dedem mangalı yakmak için Arya ile bize kozalak, ağaç dalı gibi şeyler aratmaya göndermişti. 20 dakika sonra ellerimizde yakılabilecek şeylerle babaannemlerin yanına dönmüştük. Yemekleri afiyetle yedik. Hatta biraz fazla afiyetle yedik ki beni bir güzel karın ağrısı tuttu. Arya'yı kolundan tutup tuvalet yoluna götürdüm. Bir süre tuvaleti aradıktan sonra çoktan bir tur atmışız olduğumuzu fark ettim.Geldiğimiz yere yeniden gelmiştik! Bu sefer ormana doğru doğru yürüyelim dedim. Demez olaydım. Kaybolmuştuk. Telefonuma bakmayı akıl ettiğim sırada, telefonumu şarjda bıraktığım aklıma geldi. Arya'ya
''Ben şurada işimi halledeceğim. Sende az ötede yap.''
''Ya benim biraz böcek fobim var. Ben yapamam öyle şeyler.''
''Senden küçük olan şeylerden mi korkuyorsun?''
--Rıfat Dededen--
Bu kızlar nerede kaldı diye seslendim Sultan'a. Biraz daha bekledikten sonra kızları aramaya başladık.
--15 dakika sonra--
Şuan nerde olduğumuzu bizde bilmiyorduk. Kaybolmuştuk. Sultan'a geldiğimiz yöne gidelim dememle onun nereden geldik demesi bir oldu. Biraz sessiz kalıp doğa ananın o güzel seslerini dinledik. Yaşlılıkta sessizliğe ihtiyaç vardı. Bu sessizliği bozan bir çığlık oldu. O anda 40 yıldır evli olduğum Sultiş'le birbirimize baktık ve ula bu ne çığlığı bakışlarıyla birlikte ARYA dedik. Bu kızlar uslu olmayı bilmiyordu. Kim bilir başlarına neler geldi yine.
-----------------------------------------------------------------------------------------------
Evet, işte yeni bölüm! Offline olduğumuz sürede 3K olmuşuz. Desteğiniz için çok teşekkür eder, yanaklarınızdan sulu sulu öperiz. İki yazarınız da yoğun okul dönemi geçirdi. Birisi sınava girerken diğeri yoğun lise dönemimden geçiyordu. Artık yaz olduğu için daha sık bölüm yazacağız. Hatta bu yaz buluşmayı bile düşünüyoruz. Sizler yorum yapınca, oy verince daha çok yazma isteği geliyor çok çok çok mutlu oluyoruz. Gelecek bölümle ilgili tahminlerinizi yazarak bize başka fikirler de verebilirsiniz. Gelecek bölümü iki gün sonra yazıp yayımlamayı düşünüyoruz. Sizleri çook seviyoruz.
