2-) Felsefe

1 0 0
                                    

Tüm felsefi görüşleri ele aldığımızda; kuru laftan öteye varmıyor, hepi topu birkaç ses getiren anlamlı sözler dizisi. Felsefe hakkında sezonluk bir dizi yapılsa ana karakterin topluma verebileceği kafa karışıklığından başka bir şey olmaz. Ancak mutasavvıflardan herhangi bir karakterin dizisi yapıldığında; her bölümde büyük etki bırakacak anlamlı mesajlar ve beraberinde muhteşem yaşanmışlıkların bir günlük piyes değil bir ömür süregelen Oscarlık bir film olduğu tecrübe edilmiştir. Felsefe ekolündeki ana karakterlerin yaşantısı ve sözleri incelendiğinde; kafa ütüleyen sözlerden başka bir şey yoktur ön planda. Kaldı ki kelimelerdeki özne, yüklem ve sıfat gibi önemli bağlaçlar bile doğru orantılı değildir çoğu zaman.

Tasavvuf ekolündeki ana karakterlerin sözleri, gerçi onlar dilinden çıkan kelama söz bile demezler. Nefes metaforu kullanılır, can’dan kana karışan bir moleküler dizilimdir. Sufi’nin dilinden süzülen kelam alelade bir söz değil kişinin şahsına münhasır iç alemindeki atmosferin içten dışa doğru taşmasıdır. Başka bir deyişle iç alemindeki kara bulutların içinden özenle damlayan saf ve berrak yağmur damlalarıdır. Daha kelamındaki anlam ve özerkliğe değinmedim bile sadece söz ne demektir bunun tarifi bile can alıcı noktalar içeriyor. Yaşanmışlıklar ve deneyimlere değinmeme gerek yoktur diye düşünüyorum.

Ancak kendimi buna mecbur hissediyorum; zira bu deneyimleri bizzat teşhis ve tahkik ettikten sonra tecrübe etmiş biri olarak altını çizmeden geçersek ayıp etmiş olurum. Misal vermek gerekirse; bir sufi öncelikle sözünden başlar yontulmaya bir meşe odunundan kıymetli bir eşya, eser yaparmış gibi. İç alemindeki karmaşa ve kaosun dindirilmesi icap etmektedir. Bunun için dıştan içe doğru bir yol izlenir. Hiçlik makamı diye adlandırılır; topluma faydalı bir birey olabilmesi için dayanışma öğretilir. Söz ile değil birbirine sevgi bağı ile kenetlenmiş cemiyet ahalisiyle bir olmak ve aynı havayı solumak mühimdir. Topluma fayda verecek işler ancak çalışmakla mümkündür. Miskin bir halde gelen bir kimseye öncelikle bir hizmet verilir; bu kendisine köle olsun diye değil bilakis kendi nefsinin efendisi olabilmek içindir. Neler yapabileceğinin farkında olması için uygulamalı bir ritüeldir. Ancak günümüzdeki bazı dalkavuklular bu amacın dışına çıkarak tamamen kendi faydaları için insanları köleleştirmekle kalmayıp köpek gibi ulayan bir evcil hayvan durumuna düşürmektedir. “Keşke bilselerdi”

Ait olduğumuz bir zincirde belki de fazlalığız. Bunu anlayabilmek için zincirden kopmak gerekiyor yahut farklı halkaların bağlı olduğu zincire bir bakış atmak gerekiyor. Felsefe, bilim ve din bir zincir olduğunu varsayalım. Sadece dine bağlanan inançlı olduğunu zanneder ne zaman ki felsefeyle tanışır, çakralar bir anda tersine döner. Kendini geçmişe doğru bir yolculuk içinde bulursun. Zaman içinde bir oyuk açılır adeta ruh geçmişe doğru bir yolculuk içindedir; seyreder âlem seni. Bu hal içinde büyük bir yenilgi yahut bir başarı elde edince insan da bir farkındalık oluşur ve seyredersin âlemi.

MANİPÜLASYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin