Merhabalar efendim nasılsınız iyi misiniz? Ben Mavi
Bu bölümün yarısını Devran'ın ağzından, yarısını da Gamze'nin ağzından okuyacaksınız. Ya da belki Gamze'yi okumayız ha. Sürprizlerle doluyum ben.
Şiiri, şarkıyı yerini sona saklarımm 💛
***
Kırık bir evden, paramparça olmuş bir aileden farkım yok benim. Güven mi dersin? Güvendiğin insanın sırtına hançer saplaması ne demek bilir misin? Yalnızım şimdi...
Soğuk bir mezar taşında ölümümü bekliyor gibi bekliyorum, kırgınım, kızgınım ve canım öylesine yanıyor ki. Bir yandan buz gibi üşürken kızgın alevlere düşüyor bedenim, yanıyorum.
Ben Gamzeyim. Bunca şeyden, yaşadıklarımdan sonra tekrardan sevildiğime inanıp Devran tarafından, bedenimden kalan sadece bir kalbim olduğunu ve o kalbiminde ölüme atıldığını kaldıramıyorum. Bu bir gurur da olsa, hazmedememek de olsa kaldıramıyordum ben.
Yavaş yavaş gözlerimi bu acıya açmak istedim, herşeyi göğüslemek istedim fakat başka bir girdap beni kendine çekti, gözümü açabildim bu defa. Karanlık bir girdaba girdim, kanlı bir bahçe ve dağılmış kemik parçaları...
"Gamze, gel tedavi ol" diyordu bir ses, uzaktı ve yankılanıyordu. Belli ki bir erkek sesiydi, hastaneden anımsarcasına. Bana istismar eden itlerdi bunlar, bunlar diyordum çünkü tek ses değillerdi. Aniden bir el dokundu omzuma, beni ürpertecek şekilde "Kızım evine dön" babamdı bu. Çığlık atarak arkama dönüşümde yüzü çoğunlukla kesik izleriyle dolu Devran'ı gördüm, oysa suratını bile görmek istemiyordum. Bu yüzden peşin adımlarla kaçtım arkama bakmadan, ki bu çok kısa sürdü. Bir anlığına arkamı dönmeye gerek kalmadan yere yapıştım.
O kadar yavaş düşmeme rağmen sert çarpmıştım ki yere. Değil bedenim, ruhum bile iyileşmezdi. Kafamı kaldırdım gökyüzüne, beyaz gökyüzü altında kırmızı kanlar vahşice damlıyordu yerlere. Oysa benim gördüğüm kalbime damlayan ve en çok acı veren olandı. Gitmek istiyor muydum bu dünyadan, belki evet fakat Emek olmadan hiçtim. İsterse bütün dünya karşımda olsun, Emek'im kalbimde olsun başka birşey istemem ben. Hem onu da yalnız bırakamam ben.
Ne kadar gitmek, uzaklaşmak istesemde bunu yapamazdım, bencillikti. Gerekirse Asiye için kalkar intikamı söke söke alırdım, onları yakar yıkar yine ayağa sapasağlam kalkardım. İstersem ölü olayım, istersem yaralı yine kalkardım. Herşey Emek'im, Asiye'm için.
Sis kalktı, ortalıksa toz dumana kaplandı. Işıklar gökyüzüne çekilince girdiğim kabustan gözlerimi kapadım.
***
"Abi niye uyanmıyor" ne bileyim dercesine omuz silkti Boran. "Karan, sakin ol koçum. Ufuk! Yeter artık kendine zarar veriyorsun yapma, gittin mi? Halletin mi işi" dedi Boran.
"Hiç yapmaz olur muyum? Abi, ablamın emaneti Emek ve Asiye, ben onları saklıyorum da. Bak bu 1 hafta oldu o olaydan beri, hala uyanmadı" kafasını salladı "Aferin abiciğim. Ve merak etmeyin uyanacak, birlikte soracağız o ağa'ya. İsterse 1 yıl olsun kalkacak" herkes onayladı başıyla beni. Kafamı kaldırıp kapıya döndüm baktım, ne zaman çıkacaktık bu yerden? Gerçekten kalkabilecek miydi Gamze?
Önüme döndüm sessizce. Boynum artık paslanmış bir çivi gibiydi "Lan sen ne hakla buradasın? Şerefsiz" umursamayarak ilerlemeye çalıştı Gamze'nin odasının penceresine doğru ama Karan onun önüne geçti. "Ağır ol almayayım paçanı aşağıya" Karan'ın bu sözüne rağmen ilerlemekte kararlıydı. Ufuk saatlerdir kalkmayan başını kaldırıp ayağa kalktı, gözleri kıpkırmızı ve ağladığını belli eder cinsteydi "O kız senin sayende içeride bak" ilerleyerek Devran'ın arkasına geçti, omuzlarından tutup onu pencereye yaklaştırdı "Bu senin eserin değil mi? Onu mu görmeye geldin sen yoksa ölmüş mü diye kontrol etmeye mi? Bak ona, dikkatli bak. Dudakları nasılda soluk duruyor, oysaki gülümserdi o hep, ilk defa mutluydu. Gözleri kapalı ve hayallerden yoksun şimdi ama gözleri ışıldardı onun. Ona pek yakın olamasam da en çok ben alışmıştım ona.