Giriş bölümüyle merhaba. Bade ve Sencer'in hikâyesi için çok heyecanlıyım🤍 Hadi başlayalım~ İyi okumalar!
Bade
Zaman her şeyin ilacı derler. Fakat öyle acılar vardır ki aradan yetmiş yıl da geçse insanın yüreğinde bir yangın olarak kalır, her hatırladığında aynı şiddetle canını acıtır. Öyle acıların ilacı zaman değil, yüreğine birazcık su serpecek olan intikamdır.
Yıllardır içimde harlanan o yangını söndürmem belki imkânsızdı ama o yangına odun atan herkesi o ateşte yakmak acımı bir nebze olsun dindirecekti. Seneler üstüne ayak bastığım bu şehir o yangından yüksen çığlıklarla inleyecekti. Bu, kendime seneler evvel verdiğim bir yemindi ve şimdi o yemini yerine getirmenin vakti gelmişti.
Yandığım gibi yakacaktım.
Güneş gözlüğümü burnumun ucuna kadar indirip çocukluğumun geçtiği köşkün son halini süzerken, yüreğim bu andı haykırıyordu.
Köşkün kendi gibi bembeyaz olan kapısı usulca açıldı. Yetmişlerinde hala dik duruşuyla göze çarpan dedem kapıdan süzüldü. Anlaşılan görüşmediğimiz yıllar Ahmet Aktay'dan pek bir şey çalmamıştı. O hatırladığım gri, kirli sakalı ve yaşına rağmen hala fit olan vücuduyla dedem hatırladığım gibiydi. Ama ben onların hatırladıklarından çok daha farklıydım ve hepsi bunu çok yakında öğrenecekti.
"Bade, kızım," dedi kollarını açmış, bana yaklaşırken. "Evine hoş geldin."
Yüzüme bir gülümseme kondurup kendimi dedemin kollarına bıraktım. Çocukken ne zaman dedeme sarılsam duyumsadığım o yuva kokusu anında beni sarıp sarmaladı. Boğazıma bir yumru oturmuştu sanki. Ağlamamak için kendimi sıktım. O yuva benim için yanıp kül olmuştu.
Geri çekilirken gülümsememi büyüttüm. "Amcamla yengem nerede? Beni bir tek sen özledin herhalde?" Şakacı bir tavırla dedeme takıldım ama her şakanın altında bir gerçek barınırdı. Dedem de öyle düşünmüş olacak ki "Özlemez olurlar mı? Herkes kahvaltı masasında seni bekliyor," diye belirtme ihtiyacı hissetti.
Bavulumu alması için köşkün kâhyası İlyas Amca'ya işaret verdi. Dedemin aksine, İlyas Amca yirmi senede oldukça değişmişti. Hatırladığım kadarıyla siyahın koyu bir tonu olan saçlarının yerini griler almıştı. İlyas Amca, "Hoş gelmişsin, Bade kızım," diye beni selamladığında, aynı samimiyetle onu selamladım.
Dedem elini sırtıma koyup beni köşkün ilk katında bulunan yemek odasına yönlendirirken, ne kadar büyüyüp güzelleştiğimden bahsediyordu. Attığımız her adımda dışı gibi köşkün iç tasarımının da eski halini koruduğunu fark ettim. Babaannemin bizzat kendisinin seçtiğini bildiğim bu şatafatlı dekorlar yıllara meydan okurcasına aynen kalmıştı. Ben küçük bir çocukken, yengemin iç tasarımda bazı değişikliklere gidilmesini önerdiğini hatırlıyordum. Fakat babaannemin anısını yaşatmak için dedem bu öneriye şiddetle karşı çıkmıştı. Eski düzene olan bağlılığını hala yitirmemiş olmamasına aslında şaşırmamıştım. Her zaman gelenekçi, biraz da sığ görüşlü bir insan olmuştu. Bu özelliğinden dolayı annemle babama gençliklerinde az çektirmemişti.
Yemek masası görüş alanıma girdiğinde, dedemin sesi kulağıma bir vızıltı gibi gelmeye başladı. İşte herkes oradaydı.
Dedemin sandalyesi en başta tüm görkemiyle dururken, onun karşısında eskiden babama ait olan sandalyede Ferdi Amcam oturmaktaydı. Aslı Yengem hemen amcamın sağındaki yerini almış, sahte bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Amcamın solunda ise benden iki yaş küçük olan kuzenim Kuzey vardı. Soğuk bakışlarının, yengemin sahte gülümsemesinden daha az ürkütücü olduğu kanaatindeydim. Yengemin sağındaki yüze aşina olmadığım için onun küçük kuzenim Selen olduğunu tahmin ettim. Ben köşkten ayrılırken henüz küçük bir bebek olduğu için onunla pek bir anım yoktu.
"Bade, canım, hoş geldin," diyerek ayaklandı Aslı Yengem. Bana sarılmak için yaptığı hamleye en az onun kadar sahte bir tebessümle karşılık verdim. "Geri dönmen bizi çok mutlu etti. Ne kadar güzel bir kadın olmuşsun!"
Onu, boş samimiyetine kanmayacak kadar iyi tanıyordum. Gülümsememi genişleterek, "Teşekkür ederim, yenge. Sen de hala çok genç ve güzel görünüyorsun," dedim.
Bakışlarım diken üstünde oturduğu belli olan amcama kaydı. "Hoş geldin, Bade," dedi zoraki bir şekilde. Onu, Kuzey'in en az bakışları kadar soğuk "Hoş geldin, kuzen," deyişi takip etti. En son Sedef güler yüzüyle "Evine hoş geldin, Bade Abla," diye şakıdı. Amcam ve yengemin aksine bana sahte bir tavırla yaklaştığını hissetmemiştim ama yirmi senedir görmediğim biri hakkında doğru bir yargıya varmak için henüz erkendi. Ona karşı tedbirli yaklaşmanın daha iyi olacağını düşündüm. Armut dibine düşer, diyen iç sesimi bastırmaya çalışsam da yengem ve amcam gibi insanlar tarafından yetiştirilmiş birine önyargılı yaklaşmamak benim için atomu parçalamaktan daha zor bir eylemdi.
"Hoş buldum."
Dedem kendi sandalyesinin yanındaki sandalyeyi benim için çektiğinde, hepimiz masadaki yerlerimizi aldık. Yardımcılar anında çay servisine başladı. Sofrada ise yok yoktu. Ailem dört kuşaktır varlıklıydı ama belli ki ortalarda olmadığım yirmi senede zenginliklerine zenginlik katmışlardı. Yemek masasında kullanılan tabak çataldan tutun da duvarda asılı olan pahalı tablolara kadar birçok şey bunu ayan beyan gösteriyordu.
Peynire çatalımı batırırken dudağımın kıvrılmasına engel olamadım. Bunlar son güzel günleriniz, tadını çıkarın.
Ben bu düşünceyle keyiflenirken dedem kuru dudaklarını araladı. "Bade, yolculuk seni yormuştur. İstersen birkaç gün dinlen sonra şirkete gelirsin."
"Çok yorulmadım, dede. Zaten alışık olduğum bir tempo. Senin için de uygunsa yarın seninle gelmek isterim."
"Öyleyse yarın birlikte gideriz." Başımla onayladım ama gözlerim amcamdaydı.
Dedem nefesini verdikten sonra, "Babanın şirketteki odasını senin için hazırlattım," diye ekledi. Amcamın elindeki fincan birkaç saniye havada kaldı. Yengemle saniyelik bir bakışma yaşaması da gözümden kaçmadı. Sonra, bir şey olmamış gibi fincanı dudaklarıyla buluşturdu.
"Teşekkür ederim, dede."
Portakal suyumdan bir yudum almadan önce gülümsedim.
Truva atı içerideydi.
Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmezseniz mutlu olurum❤ 1. bölümde görüşmek üzere~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şarap ve Kılıç
General FictionŞarap ve Kılıç. Bade ve Sencer. Aşk ve intikam. Bade, çocukluğunun geçtiği köşke yirmi sene sonra döndüğünde aklında sadece intikam vardı. Sencer ise kız kardeşi için adaletin yerini bulmasını istiyordu. İntikam arzusu onları bir araya getirmişti am...