3.Bölüm

71 46 16
                                    

Bir başka sefere kaldı hikaye;
Bahar gelecekti, gelemedi.

Ebrunun ayağındaki topuklular sabah sabah yine koridorları inletiyordu
Toplantı odasına hiç adımı atmak istemiyordu çünkü Keremle sadece orda karşılaşıyorlardı.
Kerem, Ebru'dan kaçmıyordu tam tersi arkadaşça yaklaşıyordu kendisi de biliyordu başka türlü olmayacaklarına.

Ebru toplantı odasına girdi Haluk hariç kimse daha gelmemişti ebru bi oh çekti.
Haluk: Ebru noldu bi tedirginsin sanki
Ebru: Yok bişey geç kaldığım zannettim
Haluk: Yok daha kimse gelmedi şimdi gelirler
Ebru: Ee sen napıyorsun
Haluk: Hiç iş güç işte
Ebru: Ne zaman gideceksin
Haluk: Gitmemi mi istiyorsun yoksa
Ebru: Yok o manada söylemedim ya
Haluk: Gitmeyeceğim ev alıp kalacağım işte
Ebru: Allah Allah Diyorsun
Haluk: Sen ne güzel Allah Allah diyorsun
Ebru: Ona mı takıldın
Haluk: Evet deyip karşılıklı gülümserler o anda Kerem içeriye girer
O samimiyetten pek hoşlanmamıştır.

Haluk: Günaydın Kerem
Kerem: Günaydın sanada günaydın Ebru Hanım
Ebru gülümseyerek karşılık verir
Kerem: Bugün de herkes böyle gülüyorsunuz
Ebru anlamamış bi şekilde baktı Kereme
Ebru: Evet bi sorun mu var
Kerem: Yok
"içinden var tamda karşımda hemde" der sonra "sakin ol kerem bide sanane ya milletten" deyip sandalyesine oturur
Ebru ve Haluk'un muhabbeti baya koyulaşır
Kerem: ihm ihm başlayalım mı artık
Haluk: Tamam deyip
İş konuşmaya başlarlar
Ebru her konuştuğunda Kerem ona aşıkından ölüyorum be kadın gibi bakıyor
Ebruda o bakışları kaçırmıyordu

Toplantının sonuna geldiklerinde Haluk, ebruya yemeğe çıkalım der
Kerem kendini dışarı attı hemen
Kerem: Napıyorsun oğlum sanane kadından sen evlisin bide Ebru onun yengesi sakin ol hadi işinin başına

Ebru: Senin karına noldu nerde şimdi
Haluk: Eski karım demek istedin herhalde o şimdi yurtdışında biz medenice ayrıldık şimdi dost gibiyiz
Ebru: Hmm senden o hiç bi his almıyordum vay be
Haluk: Allah Allah diyorsun
Ebru: diyorum 
Haluk: İçelim mi böyle kafamız dağılsın
Ebru: Olur benimde çok ihtiyacım var
Garson şarapları getirir
Bardakları doldurmaya başlar
Ebru: Ee bitti bu
Haluk: Bi tane daha getirtiriz

Kerem, Ebrunun evde olup olmadığını merak eder ve Aliyi iş bahanesiyle arar
Ali: Alo Kerem abi
Kerem: Ali, Ebru evde mi onu arayamadım seni arayayım sorayım dedim
Ali: Yok değil daha gelmediler
Kerem: Tamam bende rahatsız etmeyeyim
Ali: Yok ne rahatsızlığı
Kerem: Tamam görüşürüz deyip kapatır
Safiye: Canım bişey mi oldu?
Kerem: Yok bişey olmadı ama evrakları şirkette unuttum ben alıp geleyim
Safiye: Yarın zaten gideceksin
Kerem: Çok önemli bunlar
Safiye: Tamam canım
Kerem arabanın anahtarını alıp
Gittikleri yeri bulamayı çalışır ve şirkete en yakın olan restoranda bulur onları
Ebru sandalyesinde uyuya kalmış Haluk ise hala içip eğleniyordu.
Kerem: Ah ebru burda ne işi var ya
Hemen onların yanına gider

Kerem, Ebruyu uyandırmaya çalışır ama bi tık yoktur
Haluk: Aa sen
Kerem: Evet ben
Kerem önce hesabı öder sonra garsondan Haluk'u otele göndermesi için para verir.
Ebruyuda kucağına alıp arabaya doğru gider Ebru, sanki bilerek keremin boynuna sıkıca sarılır. Keremde fırsattan ebrunun kokusunu iyice içine çeker. Kerem içinden cennetim ellerimde yatıyor başka ne isteyeyim der
Arabaya varınca yavaşça arka koltuğa yatırır ve arabayıda sakince kullanmaya başlar.
Ebru, uyanmasın diye sonra Ebruyu nasıl evine sokacağım diye düşünür
Kerem: Ee Kerem buraya kadar geldin nasıl eve gireceğiz
Ebruda anahtar vardır belki deyip, arabadan inip arka kapıyı açar ve Ebrunun çantasını karıştırır ve anahtarı bulur.
Ebru: Napıyorsun sen burda
Kerem: Senin eve girmene yardımcı oluyorum
Ebru: Niye ki
Kerem: Sarhoşsun
Ebru: Yo değilim
Kerem: Tamam öyle olsun
Ebru: Uykum var bi tek
Kerem: Tamam hadi in
Ebru, arabadan inip ayakta zor yürüdüğü için yine kucağına aldı Kerem ve kapıyı açıp Ebruyu odasına götürdü. O sırada Ebru, keremin kollarında tekrar uyumuştur

Ebrunun odasını görünce gülümsedi tamda beklediği gibi çıktı. Ebruyu yatağına yatırıp ayakkabılarını da çıkarıp tam kendisinde odadan çıkacakken açık çekmecedeki fotoğraf albümü gözüne çarptı albümü eline aldı ebrunun küçüklük fotoğrafları vardı. Onları çıkarıp eline aldı ebrunun yüzünü sever gibi okşadı, gençliğinden  bi fotoğraf çıkardı onada baktı o fotoğraf bi zamanlar Keremdeydi  arkadasında şiir yazıyordu fotoğrafın

"Bazen bir rüzgar gibi eser, bazen bir şimşek gibi çakardınız.
Sanki yüreğimize kılıç saplardınız. Parmak uçlarınızda sevda nakışları,
Sizin gülüşünüz aydınlatırdı bu soğuk, bu kurak kışları.
Bakışlarınız acımasızca kara. Bizi vurup, vurup giderdiniz akşamdan sabaha."

Kerem: Demek hala saklıyorsun
Deyip fotoğrafı cebine koyar ve odadan çıkar.


Ebru sabah başı ağrıyor bi şekilde kalktı
Ebru: Ah başım fena ağrıyor bide ben neredeyim deyip gözünü açar kendini evde bulunca şaşırır
Ebru: Ben nasıl eve geldim kim getirdi ya en son nerde kaldım ya deyip düşünmeye başlar. Ben en iyisi duş alayım
Duş alır kıyafetlerini giyip makyajını yaptıktan sonra aşağıya iner

Ebru: Zehra bi ağrı kesici verir misin
Zehra: Hayırdır Ebru Hanım bişeyiniz mi var
Ebru: Başım ağrıdan çatlayacak
Zehra: Hemen veriyorum
Ebru: Tamam bekliyorum
Fatma H: Noldu kızım niye ağrıyor
Ebru: Dün çok içtik
Fatma H: İçtik derken
Ebru: Haluk'la ya anne
Fatma H: Umarım kimse görmemiştir dedikodu falan çıkar biliyorsun buranın insanlarını
Ebru: Anne ne dedikodusu ya tövbe
Zehra: Alın ebru hanım
Ebru ilacı içip evden çıkar
Fatma H: Bu aralar Ebruda garip haller var bi tek bana mı öyle geliyor
Zehra: Fatma Hanım ne yalan söyleyeyim ben fark ettim bu aralar geç gelip hep gergin
Fatma H: Bizden sakladığı bişey mi var acaba
Zehra: Allah sonumuzu hayretsin
Fatma H: Amin

Ebru bugün gerçekten gergindir
Haluk'un odasına giderken Keremle karşılaşır
Kerem: Ebru Hanım bu ne gerginlik sabah sabah bu hızla nereye
Ebru: Gergin değilim
Kerem: Hiç öyle gözükmüyor
Ebru: Of seninle uğraşamam çok işim var
Hızlı bi şekilde ordan uzaklaştı ve Haluk'un odasının kapısını açtı
Haluk: Ebru bari kapıyı çalsaydın
Ebru: Of hiç konuşmak istemiyorum ama dün noldu
Haluk: Bişey olmadı sen evine gittin bende otele işte
Ebru: Sen mi götürdün
Haluk: Yok onu bende hatırlamıyorum
Ebru konuşurken aynı anda odada dolanıyor
Ebru: Of neyse ben çıkıyorum
Haluk: İki keredir oflayıp duruyorsun
Ebru: Evet farkındayım
Deyip odadan çıkar
İşinin başına geçer konuyu kapatmak ister ama kapatmıyor bir türlü

Kerem kahvelerle ebrunun odasına girer
Ebru: Kere ilk kez hoşgeldin diyeceğim
Kerem:Niye
Ebru gözleriyle kahveleri işaret etti
Kerem gülümsedi
Kerem: Evet sabah seni gergin görünce iyi gelir dedim bide bak yanında ne var
Ebru: Ay bu çikolata en sevdiğim hala hatırlıyorsun demek ki
Kerem: Unutur muyum bu çikolata yüzünden yerle öpüşmemi unutamadım
Ebru kahkaha atar
Ebrunun, bu halleri Kereme çok tatlı geliyordur.

Ali: Oo afiyet olsun
İkisinde toparlandı
Ebru: Sen gitmedin mi daha
Ali:Yok gidemedim anne yarın gideceğim
Kerem: Nereye?
Ali: İstanbuldaki fabrikada bir sıkıntı olmuş genelde amcam bakardı bu işlere o orda yaşıyordu ya şimdi ben gitmek zorundayım.
Kerem: Hm anladım
Onlar sohbet etmeye devam eder

Kerem: Ece, kızım işler nasıl gidiyor
Ece: Baba çok zor ya günde bir tane kavga çıkıyor illa hastanede
Kerem: Alışmadın mı daha
Ece: Alışmamda zor
Kerem: Arkadaş edindin mi
Ece: Herhalde baba ilkokula gitmiyorum ya
Safiye: İlkokulla ne alakası var kızım
Ece: Ya hani o zamanlar tanışmaya zorlanırsın ya babam ondan sanıyor...

Ebru akşam yemeğini yedikten sonra odasına geçer ve üstünü değişir ve telefonu eline alıp gelen mesaj bakar
Bade: Ebru yarın bulaşalım mı
Ebru: Çok iyi olur ya
Bade: Tamam sizin şirketin oranın restoranında buluşalım canım
Ebru: Tamam
Ebru telefonu bi kenara bırakır
Ve çekmecediki albüm aklına gelir ona bir türlü bakamamıştı
Albümü eline alıp baktı ve aradığı fotoğraf yoktu içinde
Ebru:Bu fotoğraf nerde acaba ona mı verdim, hayır ya vermedim bendeydi aman neyse vermişsem de yapacak bir şey yok o odun atmıştır deyip sinirle yatağa girer...


Şiirler hikayeyle alakaları yok sadece öylesine ekliyorum.
Öpüldünüss💋

Yaramızda KalsınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin