❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️
"Şaka mı bu?"
Hyunjin elindeki patenlerini bir kenara fırlatırken bankta oturan Changbin'e doğru yürüdü. "Ne demek eşliye başvuru yapıldı? Ve daha da önemlisi neden eşim Minho?"
"Sakin ol prens, seçmeleri yöneten ben değilim. Senin gibi benim de cevaplarını bilmediğim sorularım var." Ayaklanıp elindeki dosyayı soyunma odasının girişinde bulunan ufak masaya bıraktı ve Hyunjin'e dönüp kollarını göğsünde bağladı. "Öncelikle sakin oluyoruz. Bunun değiştirilebilir bir şey olduğunu düşünmüyorum ancak yine de komiteyle konuşacağım."
"Changbin ne yap et engel ol buna. Onunla olmaz. Beni geçtim, ülkenin olimpiyatlardaki geleceği için yine olmaz. Kimyamız uyuşmaz ki bizim!"
"Elimden geleni yapacağım Hyunjin ancak itirazımızın değerlendirileceğini düşünmüyorum. Minho fazla iyi. Kore'nin başına gelebilecek en iyi iki sporcudan birisi. Diğerinin de sen olduğunu bildiğimize göre ikinizin harika bir kombinasyon olduğunu düşünüyorlardır. Geri adım atılacağını sanmıyorum."
İlerleyip Hyunjin'in omzuna elini koydu. "Yerinde olsam kendimi buna hazırlardım. Minho ile çalışacak olman çok muhtemel."
"Of..." Ellerini başını iki yanına koyup yüzünü yere eğdi. Baş ağrısı vurmuştu ve bu halde verimli bir antrenman yapabileceğini sanmıyordu.
"Bırakacaktı," diye konuştu kendi kendine. "Son röportajında bir daha hiçbir müsabakaya katılmayacağını söylemişti. Ne değişti de vazgeçti? Üstelik bu kez doğrudan Kore'ye geldi."
Sinirle bacağını sallıyordu. Derin bir nefes alıp sakinleşirken uzun saçlarını geriye taradı. "Halletmeye bak Changbin. Eğer sen halledemezsen ben zor kullanacağım."
"Hyunjin..." Changbin sinirle ayağa kalkıp patenleriyle odadan çıkan Hyunjin'in ardından bakakaldı. Başına gelebilecek en kötü şeylerden birisi bugün gerçekleşmişti ve Changbin tüm bu olayların sonunu az çok öngörebiliyordu.
"Umarım tanrı biraz olsun bana acır da ikinizi yan yana getirmez." İlerleyip kendisi de odayı terk edeceği sırada dosyasını aldı. "Ya da belki sana acır ve yan yana gelmenizi sağlayıp fikirlerini değiştirir. Bu kadar büyük bir nefretle nasıl yaşayabiliyorsun anlamıyorum."
Kendisi de soyunma odasını terk etti sonrasında. Hyunjin de bu sırada avcu içinde iplerini sıkıştırdığı patenleriyle birlikte buzdan sahaya geçmişti. Kenardaki ahşap banklardan saha kapısına yakın birisine oturdu. Patenlerini giymek için çaba sarf ederken düşünceleri yüzünden hareketleri durmuş, sol ayağına giymek için aldığı pateni umursamazca yere bırakmıştı. Düşünceleri zihnini ağırlaştırırken bir süre yalnızca boşluğa baktı.
"O turnuvayı kazanacağım. Öyle ya da böyle." Kararlılığı sesine yansırken pateni yeniden alıp giymeye devam etti. "Turnuvayı kazanacak ve tüm sıkıntılarımdan kurtulmuş olacağım."
"Bir turnuvayı kazanmakla sıkıntılarının biteceğini mi düşünüyorsun?"
Hyunjin duyduğu sesle tekrar duraksadı. Pateninin sıkı durmasını sağlayan ufak kilitlerle uğraşırken doğrulup arkasına baktı. Minho kendi patenleriyle yanına yaklaştığında göz devirmiş, patenlerini kilitlemeye devam etmişti. "Seninkileri bilmem ama benim dertlerim bitecek."
"O zaman çok yazık. Senin adına üzüldüm." Minho kendini Hyunjin'in yanına bırakıp ayakkabılarını çıkarmaya koyuldu. "Çünkü bu gidişle kazanamayacağız."
Alayla güldü. "Sen öyle san."
"Şu uyumsuzluğumuza bakılınca kazanabileceğimizi mi düşünüyorsun cidden? Her zamanki gibi, kendini kandırmakta üstüne yok." Çıkardığı ayakkabılardan sonra patenlerini giymeye başladı. "Muhtemelen yine beni suçlayacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz Kırağı | Hyunho
Fanfiction"Patenlerimi giyip de buzun üzerinde süzüldüğüm o an, özgürlüğü en çok hissettiğim zaman."