İyi okumalar.❄️
❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️
Minho içindeki öfkeyle ne yapacağını bilmiyordu. Patenleri elinde soyunma odasına ilerlerken yumruklarını sıkmaktan tırnakları tenine geçmiş, dişlerini birbirine bastırmaktan ağrır hale gelmişlerdi. Peşinden gelen Chan'ı umursadığı söylenemezdi ancak adını seslendiğini hiç istemese de duyuyordu.
"Minho, dur bir dakika!"
Minho yine cevap vermedi. Sert adımları ve hızı yüzünden nemli saç tutamları alnından geriye kaymıştı. Terli sırtı her adımında daha da soğurken koridor sonunda sola döndü. Pek ihtimal vermiyordu aslında ama o kadar öfkeliydi ki Hyunjin'in kendi soyunma odasında olmayacağı gerçeğiyle yüzleşmek istememişti.
Odaya girecek, Hyunjin'i görecek ve anladığı dilde cevabını verecekti.
"Minho dur artık, dur!" Chan koşarak Minho'ya yetişti. Kolundan yakalayıp nihayetinde onu durdururken lisansına zarar verecek bir şey yapmasından endişeleniyordu. "Önce olayın aslını öğrenelim. Birkaç kişi söylüyor da olsa gerçek her zaman göründüğü gibi olmayabilir."
Minho onun gözlerine bakarken "Chan," dedi sıktığı dişleri arasında. "Bırak kolumu."
"Minho bak biliyorum, bu turnuva senin için önemli ancak mantıklı düşünemiyorsun şu an."
"Chan," dedi tekrar uyarı dolu bakışlarıyla. "Bırak kolumu."
"Sen sakinleşene kadar bırakmayacağım, unut bunu." Tutuşu sıkılaşırken Minho'ya yaklaştı usulca. "Sakin olacaksın. Ben durumu anlayıp sana gelen kadar evde dinleneceksin, itiraz istemiyorum."
Tepkisiz bir halde yüzüne bakan Minho'yu tutuyor olduğu kolu yardımıyla sarstı. "Sana diyorum Minho, anlaştık mı?"
Minho yine tepkisizdi. Chan bununla gözlerini kapatıp derin bir nefes bıraktı ve Minho'yu kendine çekip sıkıca sarıldı. "Sinirlenmekte çok haklısın... Ama lütfen sakin ol. Ben durumu halletmeye çalışacağım. Bana biraz olsun yardımcı olmak istiyorsan hiçbir şey yapmadan eve döneceksin."
"Chan..." Minho konuşmak istiyordu aslında ancak duyguları çok ağır geliyordu. Ciğerlerinde nefes kalmamış gibi hissederken bir elini güçlükle kaldırıp Chan'ın sırtına doladı. "Söz verdim ben. Bu turnuvayı kazanacağıma dair söz verdim! Benim için böylesine önemli olan bir duruma onun kolayca taş koyabiliyor olması... " Bedenini daha da ağırlaştıran haksızlık duygusuyla alnını Chan'ın omzuna bıraktı. "Bu çok adaletsiz!"
Sırtını sıvazladı Chan şefkatle. "Biliyorum... Biliyorum. Ama güven bana, bir şekilde halledeceğim. Anlaştık mı?"
Mantığını biraz olsun kazanan Minho sakince başını salladı. Nefese düşman kesilmiş ciğerlerini yeniden nefesle buluşturmaya çalışırken başını kaldırdı ve alnını ovaladı sıkıntıyla.
"Hadi," diyerek elini omzuna koydu bu kez de. "Eve git Minho. "Yarın akşama kadar dinlen, istediğini yap. Akşam geçerken de seni alırım, bizde bir şeyler içeriz. Ben şimdi burada kalıp durumla ilgileneceğim."
Minho başını salladı. Soyunma odasına çevirdiği yönünü değiştirip geldiği yoldan ağır ağır ilerlemeye başladı, koridorun diğer ucundaki kendi soyunma odasına girip üstünü değiştirdi ve fazla zaman kaybetmeden alandan ayrıldı.
Elleri montunun cebinde aylak aylak cadde boyu yürüyordu. Garip bir şekilde ihanete uğramış gibi hissediyordu, memleketi olan Kore'nin kendisinden bu kadar kolay vazgeçmiş olması aklına sığmıyordu bir türlü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz Kırağı | Hyunho
Fanfic"Patenlerimi giyip de buzun üzerinde süzüldüğüm o an, özgürlüğü en çok hissettiğim zaman."