❄️⁴

96 15 111
                                    

İyi okumalar.

❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️

Küçüklüklerini hatırlıyordu Minho. Hyunjin ile birlikte kendo kulubüne gittikleri zaman ne kadar eğlendiklerini hiç unutmuyordu. Hayatının en çok, hatta belki de tek mutlu olduğu dönemiydi ve o döneme ait her anısında Hyunjin yer alıyordu.

Hyunjin Minho'nun bugünkü karakterini oluşturan en önemli etkendi.

Ancak o Hyunjin'den geriye eser yoktu sanki. Minho yeterince darda değilmiş gibi bir de geçmişinin büyük bir kısmını kaybetmiş olmanın acısını yaşıyordu kaç gündür. Yine de Hyunjin'in buz gibi hali yüzünden kuyruğu dik tutuyor, Buz Prensi'ne karşı kendi buzlarının keskinliğini ilk günkü kadar koruyordu.

Bunu kendisine yaptırmaya iten Hyunjin'e içten içe çok sinirliydi.

Üzerindeki lacivert kendo kıyafetinin kuşağını sıkıştırdı. Bambu kılıcını eline alıp kınını kavrayan parmaklarıyla ahşap birleşiminden ittirdi ve diğer eliyle de kabzasından kavrayıp ileriye doğru seri halde savurdu. Duvarla arasındaki mesafeyi iyi ayarladığı için kılıç tam uç uça duvarla mesafeli kalırken çevik bir hareketle bileğini döndürüp kılıcı yere indirdi.

Arkasını döndüğünde diğer lacivert kendo kıyafeti içerisindeki Hyunjin ile göz göze gelmişlerdi.

Hyunjin'in "Bu haksızlık," dediğini duydu dişlerini sıktığı sırada. "Ben yıllardır kendo yapmıyorum."

Alayla güldü. "Ne acı... Hocamız asla bırakmayın demişti. Kötü bir öğrencisin anlaşılan."

Yerdeki maskeyi eline aldı. Bambu kılıcı da diğer elinde ortadaki alanda kendisini bekleyen Hyunjin'e doğru ilerledi. Maskeyi Hyunjin'e fırlatırken bambu kılıcın ucunu yere koymuş, kolunu da kılıcın kabzasına yerleştirmişti. "Tak şunu."

Minho'nun göğsüne takılı zırhı dışında herhangi bir koruması yoktu. Hyunjin havada yakaladığı demir maskeyi kendi başına geçirmek için kılıcını belindeki yerine astı. "Sen neden maske takmıyorsun?"

"İhtiyacım olmayacak da o yüzden."

Hyunjin aldığı cevapla göz devirdi. "Çok biliyorsun."

Tek dizi üzerinde yere çöküp maskesini başına geçirdi ve iplerini sıkmaya başladı. Minho da bu sırada bambu kılıcını havaya kaldırıp kontrol etmiş, herhangi bir sorun olmadığını gördüğünde ise indirip Hyunjin'i beklemeye koyulmuştu. İşi biten Hyunjin doğrulurken Minho onun yüzünü görebildiği kadarıyla kaşlarını çattığını anlayabiliyordu.

"Kolyem nerede?"

Minho bağrını açıp kıyafetlerini giymeden önce boynuna taktığı küçük kuşu gösterdi. "Güvenli bir yerde."

"Seninleyken güvende olmak diye bir şey yok Minho."

"Bunu karşılaşmamızın sonunda yeniden söyleyebilirsin Hyunjin." Kılıcını havaya kaldırıp Hyunjin'e doğrulttu. "Kuşa zarar gelmesine izin vermeyeceğimi iyi biliyorsun."

Hyunjin bir şey demedi. Onun yerine kılıcını kınından çıkarıp eline almış, kendisine doğrultulmuş kılıcın ucuna kendi kılıcının ucunu değdirmişti. "Sözünü tutacaksın."

"Sen de öyle."

Ardından geri geri yürüyen Minho pozisyon aldı. Hyunjin de kendi pozisyonunu alırken bir süre ikisi de kıpırdamamış, ne halde olduklarını sorgulayıp istemeye istemeye içinde oldukları durumu kabul etmişlerdi.

Bu ruh halinden ilk sıyrılan Minho ani bir hareketle Hyunjin'e doğru adımladı ve sertçe maskesinin üstüne kılıçla vurdu.

Hyunjin bu darbeyi almayalı yıllar olmuştu. Korumasına rağmen darbe yüzünden ağrıyan başıyla geriye sendelerken Minho da alayla gülüp geri geri yürüdü. "Bir sıfır."

Buz Kırağı | HyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin