7

6 2 2
                                    

                                  Ines

Çantamı toplamayı yeni bitirmiştim. Kapıda bir tıklama işittim. Kapı yavaşça açılırken Luis'in gözlerine gölgeler düşmüş halde buldum. Midesini tutarak yanıma gelmeye çalıştı.

"İyi misin?" dedi. Şaşkınlığımı gizleyemeden "asıl sana sormak gerek" dedim.

İç çekerek karşımdaki sandalyeye oturdu. "Seni yavaşlatacağım biliyorsun değil mi?" dedi. Çantanın fermuarını kapatırken "zaten öyle kısa süren bir görev değil zamanı bile mechül " sırıtarak sanki kendi içinde inkâr eder gibi "kolay olmayacak" istemesem de hak verdim. Resmen bilinmezliğe adım atıyorduk.

Sonunda söylemek istediklerini ağzından çıkararak "Ines, bak bu işte karargaha güvenmiyorum ki diğer karargahlar bu görevi istememesinin sebebi yeterli bilginin olmaması. Bu işte gizliliğimiz yok. Karşımızdakiler yada karşımızdaki kim olduğumuzu biliyor. Ne yapıyorsak tam tersini bize uyguluyorlar. Çalıştığımız insanlar yaşamımızı güven altına almıyor. İnsan canı önemli değil bu görevi hayatımızdan üstte tutuyorlar. O yüzden bunlar aramızda kalmak zorunda. Biliyorum, daha yeni tanıştığın birine güvenmiyorsun. Ama şunu bil ki ben sana güveniyorum ve eğer sende bana güvenirsen bazı işleri yerine koyabiliriz."

Düşünceleri bariz bir şekilde ortadaydı. Ama benim hedefim belliydi " Luis, ben sana karşı dürüst olacağım. Sende biliyorsun ki benim bakmakta olduğum bir amcam var ve onun yaşamasını istiyorum öldüğümde nasıl yapar bilmiyorum. O yüzden ne olursa olsun hayatta kalmaya çalışacağım eğer hayatta kalacağıma söz verirsen sana güveneceğim." Ayağa kalktı ve masama yanaştı. Bana doğru   "söz veriyorum, hayatta kalacaksın" dedi sakin bir tonla. Birbirimize öylece bakıyorduk gözlerindeki bana güven veren renge inanmak istiyordum.

Dudakları hareket etti. " Hazırlığın bitti mi?"dedi. Sanki gözüm kalmış gibiydi. "Şimdi bitti" diye karşılık verdim.

Etrafa göz atarak kapıya yöneldi. "Sabah görüşürüz" diye kapıyı açtı ve gitti. Sanki ona hiçbir şey olmamış gibiydi ama bana kalırsa kafasında en az elli senaryo geçiriyordu. Bu olayın garipliğini her seferinde üstümden atmaya çalışsam da olmuyordu.

O gece otele gittiğimde hiç uyuyamadım. Uyuduğunu sandığımda da kabuslar peşimi bırakmıyordu.
                                   ...

Karanlık bir sokak, yalnızım duvarda posterler ve posterlerin arasında aranıyor yazıları var. Aranıyor yazısında bir kız var ve yüzü oldukça tanıdık geliyor. Dikkatlice bakıyorum. Kızın yüzü benim küçüklüğümde benziyor. O anda kızın yüzü benim yüzüm oluyor. Bir çıtırdama sesi duyuyorum ve arkamı dönüyorum. Amcam... Tekerlekli sandalyede oturmuş benden oldukça uzaktaydı. Elinde gazete vardı ve yavaşça suratını bana doğrultuyordu. Gölgeler arasında kemikleri belirgin ve hatta biraz korkutucuydu. Eğitimde baktığı, kanımı çeken ve her an karnıma geçirecekmişcesine bakıyordu. Açıklamak istedim. O kuyumcu soygunlarını, kollarımdaki kanları ve daha nicelerini. "Amca be-" sesim çıkmıyor, nefes alamıyordum. Her seferinde boğuluyor, boğazım düğümleniyordu. "A-" bir su birikintisine çekiliyorum hızlıca batıyorum. Ölüyorum, öleceğim...
                              
                                  ...

Derin bir nefesle uyandım. Gözlerimi kırparak odaklanmaya çalıştım. Doğruldum. Kalp sesimi kulaklarımda duyuyordum. Çok yorgundum. Duvar saatine baktım. Saat daha beşti. Kalktım, kıyafetlerimi üstüme geçirdim ama hala rüyayı düşünüyordum. istemesem de bazen rüyalarım geleceği gösteriyordu. Zihnimdekiler biliyorlar diye düşündüm.   

Kendimi sokağa attım yüzüme bir maske geçirdim. Otel sahile çok uzak değildi o yüzden gitmeye karar verdim. Vardığımda güneş yavaş yavaş doğuyordu. Sahile indim ve sıcak kumlara oturdum. Güneşin doğuşunu hiç bu kadar yakından görmemiştim.

Yine aynı şeyler oluyordu. Görev başlamadan önce başarısızlık düşüncesi benliğimi sarıyordu. Çok geçmeden yanımda bir ses duydum. Alaylı ses tonuyla "alerjin mi var?" dedi. Kafamı çevirdiğimde Luis'in ela gözleri bana bakıyordu. "Evet, sana alerjim var." Yanıma oturdu. "O zaman seni ilaçlarını kullanmaya zorlayacağım" dizlerini uzattı, elini arkaya koyarak yaslandı. Bende dizlerimi kendime çektim.

"Hep buraya gelir misin?" diye sordu merakla. "Genelde ama kumsalda oturmam" diye yanıtladım. Kumral saçları güneşte sarılaşıyordu. Onu incelerken aklıma teşekkür bile edemediğim geldi. Yüzüne doğru  "teşekkür ederim" dedim emin bir şekilde. "Ne için?" dedi.  "Lokantada beni ezilmekten kurtardığın için" dedim. Şaşırarak "önemli değil" dedi.

Keşke hep burada böyle kalabilsem ama bugün yola çıkıyoruz. "Gergin misin?" dedi bileklerime bakarak. Resmen içimi okuyordu. "Hayır" diye yanıtladım ama yalan söylediğimi anlamışcasına baktı. "Hep iyi gözükmek zorunda değilsin biliyorsun değil mi? Arada biraz bocalasan bir şey olmaz" dedi göz kaslarıdan birini oynatarak. Beni çözmesini istemiyorum. O yüzden aramızda sınırları belli etmek istiyorum. "Ben hep gerginimdir o yüzden bir anormalliğim yok" diye kestirip attım.

Ayağa kalktı saçları hafiften dalgalanırken elini bana doğru uzattı. "Sorun değil, ileride ne olacağını kimse bilmiyor. Bu korku yaşamaya değmez." Elini tutarak ayağa kalktım. Denize son bir kez baktım ve onun gerçekten bu kadar güzel olduğunu yakından bakınca daha iyi anladım. "Onu özleyeceğim" dedim mırıldanarak.

299Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin