-2-

42 5 19
                                    

Merhaba çiçeklerim<3 Nasılsınız?

📍Bölüm hazırda duruyordu, bende atayım dedim. Lütfen yorum yapın, benim için oy yorumdan daha değerli. Siz fikirlerinizi belirttikçe ben mutlu oluyorum<3

📍Şimdiden hepinize çok teşekkür ediyorum ve keyifli okumalar diliyorum:)

📍NOT: Medyadaki şarkıyı mutlaka dinleyin lütfen!

~~~~

-2-

Aynı dakikalar, hatta aynı saniyeler içinde kadının arkasında bir adam duruyordu. Arabasının kaputuna yaslanmış, kadının aksine denizin yakınında durmuyordu. Ona göre sahile çarpan su seslerinin sakinleştirici bir etkisi yoktu. Su sesleri ona her zaman terk edilişleri ve ölümleri hatırlatırdı...

Nerden bilebilirdi ki, kaderinin bu denize çarpan yıldırımla yazılacağını.

Zaman, evrim geçirecek, asla yapmam dediği şeyleri adama yaptırtacaktı. O aksini iddia etse bile, ötekisiyle karşılaştığı an, kalbiyle olan savaşına başlamadan yenilecekti.

Sigarasından derin bir nefes aldığında kafasını iki yana doğru salladı. Bilinçsizce yaptığı bir hareketti ama sanki öyle yaptığında, kafasındaki susmak bilmeyen sesler susuyordu. Fırtınalı hava, kadının kokusunu savurarak adama getirdi ancak hâlâ bu kokunun farkında olmayan adam; o, bir ömür gibi kokan kokuyu duyumsamadı. Zaman evirilecekti ve adam onunla birlikte değişecekti.

Gözleri bir süredir ki ilerdeki kadının üzerindeydi. Fırtınalı havaya rağmen nasıl olurdu da denize o kadar yakın olurdu? Genç adam, denizden korkarken tekrardan denize gömülecekti; farkında değildi.

Sigarasındankarartacak bir nefes aldı. İnsan, korkak değildir. İnsanı korkak kılan, yaşadıklarıydı. Bu genç adam ise korkularının esiriydi.

Gözleri genç kadının üzerindeyken, gök ikiye yarıldı ve tüm sinirini yeryüzünden çıkarttı. Aydınlanan ortama eşlik eden fırtına; kadının uzun, kahverengi saçlarını uçuşturdu. Adam dalgalanan saçlara bakarken, korkuları yerine tanımadığı bu kadının saç tellerine mahkûm olmayı istedi. Değişik bir histi, anlıktı ancak devamı gelecekti.

Gözlerini kapattı ve başını gökyüzüne doğru kaldırdı. Rüzgar, adamın kısa saçlarının arasından süzülürken, telefonuna bir bildirim sesi geldi. İlk başta umursamasa bile mesajların devamı gelince aniden gözünü açtı ve küfür yağdıra yağdıra gelen mesaja baktı.

Tamam, bunu beklemiyordu.

Mesajlaşma uygulamasından, tanımadığı biri tarafından mesaj almıştı. Şaşırtıcı olan tek şey ise önündeki kadının saçlarıyla benzerdi, ekrandaki kadının saçları. Mesaj kısmına girmeden önce biraz profilde oyalandı. Kıyafetlerinde oyalanmadan gözlerini ekrandaki yüze çevirdi ve karşılaştığı simayla, ister istemez kaşlarını yukarıya doğru kaldırdı.

Yeşil gözleri olan kadının, göz bebeğini saran sarı ağlar vardı. Bu fotoğrafta pek net değildi ancak adam fark etmişti. Kadının yüzü gülüyordu ama gözleri kan ağlıyordu, kolay kolay fark edilecek gibi değildi ancak adam bu gözleri bir yerden tanıyor gibiydi. Zaman, tozlu sayfalarını sert bir şekilde sirkelemeye çoktan başlamıştı.

Adam kaşlarını çattı, nedensizce gözlerini kadının gözlerinden alamıyordu. O gözlerde bir şeyler vardı, sanki bir çocukluk diyârının çorak topraklarını içinde barındırıyordu.

Öyle çaresiz, öyle hüzünlü.
Öyle kimsesiz, öyle eski...
Öyle perişan.
Ve ölesiye umutlu.

Adam, kaç dakika geçmişti bilmiyordu ama yüzüne çarpan sert rüzgarla, tokat yemiş gibi dona kaldı. Mesaj kısmına girmeden önce oturduğu kaputtan kalktı ve tek bir ismi söyleyerek sohbete girdi.

"Sonay?"

0538***: Üç yüz on yedi gün

0538***: Dalgalarda var bir hüzün

0538***: Dalgalarda var bir hüzün

0538***: Üç yüz on yedi gün. / 18.27

BÖLÜM SONU

Bölüm nasıldı?

Bundan sonrasında texting halinde gideceğiz, haberiniz olsun!

Kendinize çok mükemmel bakın, sevgi ve saygıyla kalın<3

Kendinize çok mükemmel bakın, sevgi ve saygıyla kalın<3

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

...

Üç Yüz On Yedi GünWhere stories live. Discover now