Kütüphane (Tom Riddle)

237 11 13
                                    

"... Ve daha sonra iksir hazır."

Boş gözler ile Tom'a baktım. Yaklaşık on beş dakikadır aynı iksirin tarifini anlatıyordu. Ama anlamıyordum. Aslında onu dinlemiyordum bile.

"Tommy..." yanağımı masadaki kalın kitaplardan birine yasladım. "Ben salak mıyım?"

Kütüphane de bizim bulunduğumuz bölümde bizden başka kimse olmadığı için rahatça konuşabiliyordum. Dahası gece yarısı olduğu için kütüphane zaten kapalıydı. Bizse Tom'un pelerini ile girmiştik.

"Salak olsaydın sevgilim olmazdın."

Egoist piç.

Göz devirerek dudak büzdüm. "Ama seni anlamıyorum..."

Bu sefer göz deviren oydu. Mattheo'dan ödünç (ç)aldığı şarabı içerken her zamanki düz ifadesi ile bana baktı. "Dinlemeyi dene."

Saol ya.

Paşama bak.

Homurdandım ve yanağımı kitaptan çektim. Sıkılıyordum. Tom'un yanımdaki büyük bedeni koltukta fazla yer kaplıyordu. Ağzımın içinde bir şeyler geveleyerek onu itmeye çalıştım.

Tek bir santim bile oynamadı şerefsizin oğlu.

"Ya Tom!" Sinirle ona baktım.

"Ne?" Şarabını içmeye devam ederken başını arkasındaki koltuğa yasladı.

"Kenara kay. Koca bedenin çok yer kaplıyor." Homurdandım.

"Kas onlar. Bulmuş da beğenmiyor." Egoist bir şekilde homurdandı. Çok sevdiğim ellerinden bir tanesi saçlarının arasına girerek onlari geriye doğru itti.

Ona doğru yaklaşarak kucağına oturdum. Düz ifadesi değişmezken bir eli belime dolandı ve beni kendine daha çok çekti. Bu huyunu çok seviyordum. Bir anda hiç bir neden olmadan bile kucağına otursam beni yine de kabul ediyordu.

Gülümseyerek kollarımı boynuna doladım ve saçlarıyla oynadım. "Tommy..." Başımı omzuma doğru eğerek ona yaklaştım. Dudaklarımı çenesine yaslarken deri ve nefes verdiğini hissettim. Yine bir şey isteyeceğimi anlamış olmalıydı.

"Yine ne isteyeceksiniz küçük hanım?" Şarabından bir yudum daha almak için yüzünü geri çektiğinde ona baktım.

"Bende içmek istiyorum..."

Normalde alkol içmeme karşı çıkardı. Gerçi ondan içerken izin almıyordum ama bünyemin hassas olduğunu bildiği için içmeme kızıyordu. Ama bu şaraptı. Bunda sorun olmazdı.

Gözlerini kısarak bana baktığında yavaşça dudaklarını öptüm.

Siktir, bunu özlemiştim.

Beğendiğini belli eden bir homurtu çıkartarak şişeyi bana uzattı. Gülümseyerek şişeyi elinden aldım. Yavaşça bir yudum aldıktan sonra aklıma gelen şeyle gülümsedim. Şişeyi kenara koyarak onun gömleğinin düğmelerini açtım.

"Ne yapıyorsun, bebeğim ?"

Sırıtarak beni izlerken kocaman elleri kalçamı kavradı. Onun gömleğinin çıkartarak kenari koydum ve şarap şişesine uzanarak aldım.

Bang! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin