1- Merhaba Diyelim

45 14 65
                                    

Selamlar ilk bölüme hoş geldiniz.
İyi okumalar dilerim.
Şarkı ismi;
Seksendört- Kendime yalan söyledim

23.11.2016
Her varlığın bir yaşam nedeni vardı. Bir hamam böceği bile yaşam döngüsü için önemliydi. Peki ya bu varlığın yaşam nedeni yoksa ne olacaktı? Bir insanda bulunan her uzvun bir nedeni vardı. Peki ya onlar çalışmıyorsa o zaman neden vardı?

Bir kulağım vardı fakat işe yaramazdı. Bir ağzım vardı fakat işe yaramıyordu.
İşte ben Ekim, Annemin ben doğmadan önce en sevdiği ay olan Ekim. Fakat ben doğduktan sonra en sevmediği Ekim'dim ben.
Yavaşça ilerleyip sırada oturduğum da yine benim için sıkıcı olan günlerden biriydi. Bi dur! Galiba kendimi tam tanıtmadım. Ben Ekim, Ekim Eser. Doğuştan sağırım. Ve doğrudan konuşamıyorum.

12. Sınıfım fakat okulu pek taktığım söylenemez çünkü duyamayan biri nasıl dersi dinler ki? Sadece okul saatleri içinde burada bulunmam gerekiyordu o kadar.

Herkesin ayağa kalktığını görünce hocanın geldiğini anlamıştım. Oturduktan sonra kafamı sıraya koydum ve artık uyuyabilirdim. Ya da hayır ilk defa kafamı masaya koyduğum da uykum yoktu. Gerçekten garip fakat üzerimde ki hırkanın cebinden bir stres çarkı çıkardım. Beyaz ve dairelerin etrafı siyahtı. Kafamı sıranın altına doğrultarak çevirmeye başladım. Gerçekten hayatımda gördüğüm en iyi şey olabilirdi.

Yavaşça herkese baktığım da herkes kendi arasında fısıldaşıyor gibiydi. Ben en arka sırada oturuyordum ve benim ön, sol çaprazımda Milan oturuyordu. O kim miydi?
Milan, Milan Eser benim üvey ablamdı. Annem ve babam benim sağır olduğumu öğrendikten sonra insanlara belli etmemek adına bir çocuk evlatlık edinmişlerdi. Fakat kimliğimin ortaya çıkmaması için hala aynı evde zehrin ta kendisinde yaşıyorum.

Benimle arasında birkaç ay vardı. Neden abla dediğimi sorgulamayın sadece kendi içimde böyle zaten dışarı da çıkmıyordu. Milan demek garipti.

...
Ders çıkışı sınıfta oturmak yerine ellerimi cebime atarak sınıftan çıktım. Kolumda ki saate baktığım da saat 09.42'ydi. En azından nefes almak adına bahçeye çıkmak için merdivenlerden inmeye karar verdim.

12. Sınıflar en üst katta ve okul dört katlı bu yüzden aşağı inmek uzun sürüyor. Zaten merdivenler ve koridorlar çok geniş aşağı inmek on dakikamı alıyordu cidden.
Birden bir yere tosladığımda bir dakikalığına durdum ve bakışlarımı zeminden çekip önüme baktım. Önüm de hiç tanımadığım biri vardı. Hafif uzun, kahverengi saçlı, çimen yeşili gözleri, yüzüne tam oturan bir burun ve ağız yapısı vardı. Bana bakarken yanında bulunan kişi de bana bakıyordu bir an için ellerimi pardon ifadesini verip tekrardan ona en uzak köşe olan merdivenin kenarından inmeye başladım. Bir şey söylemiş miydi acaba?

Arkamdan gelmediğine göre sorun yoktu anlaşılan...

Aslında bahçeye çıkmayı sevmiyorum çünkü ne zaman zilin çaldığını anlamıyorum. Bazılarının beden dersi vardı ve onlardan dolayı hiçbir şekilde sınıfa çıkıp çıkmayacağı bilmiyorum ve bu çok kafa karıştırıcı.

Kenarda elimde duran stres çarkını döndürürken biri yanıma geldiğin de ona baktım. Bu bizim sınıfta ki Toprak'tı. Açık mavi gözleri, açık kahverengi saçları ve uzun boyluydu. Elime bir kâğıt verip bana baktığın da bir şey anlamadım. Tekrardan arkadaşlarının yanına giderken kâğıda baktım.

Zil çaldı.

Okuduktan sonra yüzüm de küçük bir gülümseme oluştu ve kâğıdı cebime koyarak stres çarkını döndürmeye devam ederek okula girdim. 4 yıldır aynı sınıftaydım fakat kimseyle birkaç şey dışında iletişim kurmamıştım. Merdivenlerden çıkarken tekrardan önüme baktığım da o çocuğu gördüm. Ona bakmakla birlikte bana bakınca gözlerimi ondan ayırmadım. Çünkü bir ifadem yoktu. Duygu yoktu gözlerim de bu yüzden sorun da yoktu. Aslında onu daha önce hiç okulda görmedim. Hani zaten dışarı çıkmam ama onu gerçekten daha önce görmemiştim. Kulaklarım duymadığı için o da gözlerime ağırlık vermişti ve ben de çok daha iyi bir görüşe ve hafızaya sahiptim. Bir gördüğümü unutmazdım.

Ben en üst kata çıktığım da gözlerim bir an da onu kaybetti. Onu aramak yerine sınıfa geçerken kapıdan girdiğim anda birinin bana çelme takmasıyla az daha düşüyordumki sendelendim. O kişi kimdi biliyor musunuz? Yani müneccim değilsiniz bilemezsiniz tabikide de. Milan'ın en yakın arkadaşı Yasmin'di.

Ona baktığım da güldüğünü görebiliyordum ki hiçbir duygu barındırmayan yüzüm ile sinirli nefeslerle yürüyerek sırama geçmiştim ki!
Ah, hayır cidden mi? Çantamda ki üç stres çarkı da masamın üzerin de kırık haldeydi. Gerçekten mi? Allah'ın salakları ki bunların zaten çıkıp takıldığını bilmiyordu. Bir an ben bile unutmuştum yani. Hafızam korktuğum anlarda çalışmıyordu kusura bakmayın.

Bu iki salağa bakarken yerime oturdum.
Stres çarklarını elime alarak takmaya başladığım da onların bakışlarının hala üzerim de olduğunu hissediyordum.
Fakat hızla yerlerine geçmişlerdi ki hoca gelmişti. Bu sefer ders müzikdi. Hiç sevmem. Duymadığım şeyin nesini sevebilirdimki zaten. Çoğu zaman bu dersi asıyordumki müzik sınıfından kaçıyorum. Zaten hocaların da benimle ilgilendiği yoktu. Bu yüzden bir şey olmuyor ve bu gerçekten zevkli.

Bakışlarım etrafımdakileri bulunca herkes onu ilk defa pürdikkat dinleyince ben bile hocaya baktım. Kısa boylu kapalı üzerinde genellikle her gün her renkten bir tuniği vardı. Açık kahverengi gözleri ve yüzüne göre biraz büyük bir burnu vardı. Dudakların da ise her zaman bir kırmızı ruj olurdu. Ama hani tam kırmızı değildi. Karışık bir renkti işte. Hoca yüzünü kapıya döndüğünde kapı açıldı. İçeri giren kişi ise oydu. İsmini bilmiyorum fakat ilk defa gördüğüme emindim. Çarptığım çocuktu.

Selam millet 12 NUMARA'yı yazamadığım için pişmanlık duyaraktan çok sonradan yazmak istediğim bir kurguyu burdan yazmaya karar verdim umarım beğenmişsinizdir.

Ekim Eser hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce nasıl biri?

Bu arada bu bölümleri kısa yazdığım için rahatlıkla bölüm atacağımı düşünüyorum.

Görüşmek üzere! 🐢

✔️ OYLANDI MI??

SESSİZ ÇIĞLIKLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin