2.BÖLÜM

936 31 17
                                    

Formayı odamın en güzel köşesine asıp yatağıma uzandım. Gözümü açar açmaz formayı gördüm. Banyoda elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa geçip kahvaltı hazırladım.

"Bugün de telefonum çok sessiz. Davadan bir haber yok, bana mesaj atan yok, arayıp soran yok. Elçin de dün aramadı ne yaptın diye. Hayat çok zor be Jüpiter."
Bunlar Jüpiter'in hiç umurunda değildi. Anca kendini yalayıp duruyordu. Salonda çalan telefonumu duymak istemiyordum ama 3 kez çalınca dayanamadım.

"Alo!"
"Buse Hanım mahkeme saati belli oldu."
"Ne zaman?"
"Bugün 14.30 da.
"Tamam gelirim ben."
"Dosyanızı pdf olarak mail adresinize attım."
"Tamam sağ olun."
"İyi günler."
"İyi günler."

Telefonu kapattıktan sonra ayakta duracak halim olmadığı için halıya uzandım.

"Ah Jüpiter ah! Ne olacak bu halimiz?"
"Miyav!"
"Aynen ondan."
"Miyav!"
"Maman mı bitti?"
"Miyav!"
"Tamam ya tamam."

Jüpitere mamasını verdikten sonra odama geçip ne giyeceğini seçmeye çalışıyordum.

"Pijamayla gitsem beni ciddiye alırlar mı? Neyse ya ceket pantolan iyidir."

Kendi kendime konuştuğumu gören Jüpiter kesin içinden bu deli herhalde diyordur. Jüpiter öylece bana bakarken hemen hazırlanıp evden çıktım. Adliyeye geldiğimde birazcık şaşırmıştım.

"Geleceğini tahmin etmemiştim."
"Dost, zor günlerinde yanında olmak demek değil midir?"
"Öyledir. İyi ki geldin."
"Hadi geçelim."

Birlikte içeriye geçtik. O suratsız sarı kafayı görmeden önce her şey gayet iyi ilerliyordu.

"İkinizi yan yana görmek beni şaşırttı."
"Aleyküm selam kardeşim."
"Hayırdır kardeşim?"
"Hayır kardeşim hayır."

Keremle Barış bir köşede konuşurken uzaktan beni izleyen Elçinle göz göze geldik. Gözlerimi Handan Hanımın seslenmesiyle ayırdım.

"Kenan Bey ile mahkemeniz yarın 3 buçukta."
"Tamam."
"İçeri geçelim mi Busecim?"
"Tamam."

İçerisi oldukça gericiydi. Karşımda Barış ve avukatı yan tarafta Kerem ve Elçin vardı. Herkes tanıdıktı ama o an yabancılarmış gibi hissettim. Hakim ve savcı geldiğinde ben ağzımı bile açmamıştım. Avukatım her şeyi hallediyordu. Mahkemenin bittiğini bana seslendikleri zaman anlamıştım. İlk defa böyle bir ortama giriyordum ve haliyle heyecanlı ve stresliydim.

"Özür dilerim bilmiyordum." Dedi Elçin omzumu sıvazlarken.
"Konuşmak istemiyorum."
"Buse, yapma böyle."
"Elçin, yapma böyle."

Kerem yanıma gelip çantamı elimden aldı ve adliyeden çıktık.

"İyi misin? Su veriyim mi?"
"Olur."
"Al bakalım." Şişenin kapağını açıp uzatmıştı. "Ağlamak istiyorum."
"Ağla o zaman."
"Yapamıyorum Kerem."
"Sahile gitmek ister misin? Deniz havası iyi gelir belki."
"Ne iyi gelir bilmiyorum."
"O zaman bendesin. Arabanı aldırırım buradan."
"Tamam."

Birlikte onun arabasına geçip sahile indik. Bir kayanın üstüne oturup dalgaların sesini dinlemeye başladık.

"Annem, annemi özledim."
"Gidelim mi yanına?"
"Ona sarılmak istiyorum."
"Bana sarılabilirsin."
"Aynı hissi verir mi?"
"Denemeden bilemezsin."

Keremin omzuna başımı yaslayıp ağlamaya başladım.

"Her şey bu kadar zor olmamalıydı."
"Zor olmasa bir anlamı olur muydu? Çabalamadan birşey yapsak bir anlamı olur muydu hayatın?"
"Olmazdı."
"O yüzden pes etmek yok Buse. Ne olursa olsun vazgeçmekte yok."
"Çok yalnızım Kerem. Öyle yalnızım ki Jüpiter deli olduğumu düşünüyor artık."
"Ben kimim ya?"
"Ya sen farklısın. Sen benim dostumsun."
"Ee daha ne istiyorsun?"
"Doğru söylüyorsun ya. Her zaman yanımdasın. İyi zamanlarda kötü zamanlarda hep sen varsın. Ne zaman canım sıkılsa yanımdasın. Mutluyken üzgünken yanımdasın."
"Böyle dostum var diye şükret."
"Her şekilde de beni güldürmeyi başarıyorsun."
"Vay be! Ben gerçekten böyle bir insan mıyım?"
"Şımarma hemen."
"Şımarmak istiyorum. Biraz daha öv beni." Sözü biter bitmez kafasına bir tane yapıştırdıktan sonra kalkıp koşmaya başladım.
"Şımardın mı şimdi?"
"Bi yakalıyım seni göstericem şımarmayı."
"Aynen canım aynen."
"Zor bi rakipsin."
"Hakemim canım."
"Ben de futbolcuyum canım."
"Belli oluyor."
"Yorulmadın mı ya?"
"Hayır, sen yoruldum mu?"
"Hayır canım, ben seni düşünüyorum."
"Aynen canım aynen."

Kerem ceketimden tutunca yere düşmüştüm.

"İyi misin?"
"Dost musun şimdi?"
"Dostlar böyle yapmaz mı?"
"Bilmem yapar mı?"
"Ben de bilmiyorum ama ben yaptım."
"İyi hadi dost olarak kabul ediyorum seni."
"Çok şükür."
"Ama kaldır önce beni."

Elimden tutup kaldırdıktan sonra arabaya geçmiştik.

"Nereye gidelim?"
"Annemin yanına gidelim mi?"
"Gidelim."

1 saat yol gittikten sonra arabadan indik. Çeşmeden şişeye su doldurup annemin yanına gittim. Önce güllerin yanındaki otları temizledim sonra da suladım onları.

Umarım içimden geçenleri okuyorsundur anne. Umarım iyisindir. Ben iyi olmaya çalışıyorum ama başaramıyorum anne. Keremden başka dostum kalmadı artık. Elimi tutup hiç bırakmayan biri olsa, beni çekip çıkarsa şu karanlıktan başka birşey istemiyorum. Ben bu karanlıkta sıkışıp kaldım, burada durmak istemiyorum artık. Belki bu karanlık bu şehirdir, bu şehirden alsın beni. Belki bu karanlık bu ülkedir, bu ülkeden alsın götürsün beni. Belki de bu karanlık bu dünyadır, bu dünyadan alıp götürsün beni.
Gelsin artık anne, boğuluyorum ben. Burada daha fazla nefes alamıyorum. Bir işaret göndersen şimdi. Belki onunla ilgili birşey ya da onu göndersen olmaz mı? Ben bulurum onu sen yeter ki ipucu gönder anne. Bir ipucu yeter bana.

Gözlerimden akan yaşları durduramıyordum. Toprağına sarılıp gözlerimi kapattım.

Hadi anne lütfen. Bir ipucu gönder bana.

"Kerem!" Kafamı kaldırdığımda hiç görmek istemediğim o yüzü gördüm. Bu işaret miydi yoksa tesadüf müydü? Ya da işaret Kerem miydi o muydu?

Anne! Büyük bir ikilemde kaldım. Ne yapacağım şimdi?



HAKEM (BARIŞ ALPER YILMAZ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin