ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyarmısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilirmisiniz,
Gözyaşlarıma,ellerinizle?Bilmezsim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayesiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.Bir yer var,biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epice yaklaşmışım duyuyorum;
Anlatamıyorum.Orhan VELİ
Leyla gözlerin o kadar yeşil ki öpsem dudaklarımda orman filizlenir...
(Alıntı)"Kitap,deniz yıldızım,tokam..."bir şey unuttum mu acaba diye düşünmeye başladı Diana.Etrafına bakındı bakındı ve aklına çekmecedeki çikolatalar geldi.Çocukları sevindirebilirim diye geçirdi içinden ve tahta çekmeceyi açıp birkaç tane cebine attırdı.Etrafına tekrar bakındı ve hiç bir şey unutmadığına emin olduktan sonra uyuyan gri tombalak kedisini kucağına aldı.Onu burada bırakamazdı.Hic kimseye güven olmazdı.Gözleri kapı kulpuna kaydı ve çantasını sırtına taktıktan sonra kapı kulpunu yavaşça çevirip odadan çıktı.
Bu gece bu saraydan kaçacaktı.Kurtulma zamanı gelmişti artık.
Odanın kapısını çektikten sonra kapının önündeki Sina'yı gördü ve derin bir nefes verdi."Hadi Diana çabuk ol!Sağ merdivenlerden in solda bir kaç kişi gördüm."demesiyle boynuna sarılan kollar bir oldu.Küçük bir tebessüm ettiğinde o da kollarını Diana'nın beline sardı.
"Sende gidiyorsun vay be!"dedi Sina.
Arkadaşı için en iyisinin bu olduğunu biliyordu ama yine de kıyı da köşede bir burkulma yaşıyordu .Çok sessiz kalacaktı buralar."Herkes gitti bu amına koduğumun sarayından bir ben kaldım."dediğinde Dinana güldü.
"Küfür etme Sina.Hem inanıyorum sende kurtulacaksın!Üstelik ölüme gitmiyorum ya görüşüceğiz illaki.Böyle konuşup ta gitmemi zorlaştırmassan iyi edersin."dedikten sonra ellerini arkadaşının boynundan çekti ve zorda olsa arkasını döndü ve tekrardan dönüpte bakmadı.Biliyordu.Eğer bakarsa gidemezdi.Zorlanmak istemiyordu.Bu iş bu gece burada bitecekti.Sabahında ikamete varmalıydı.Ölüme gitmiyordu ya!ölümden gidiyordu.
Sina konusundaysa zaten her gün mektuplaşacağız diye kendini teselli ettikten sonra sağ merdivenlerden sessizce inmeye başladı.Eğer yakalanırsa her şey çok daha kötü olacaktı.Tahmininin de üstünde bir acı onu bekliyor olacaktı ama kendini mutlu edecek bir şey buldu yeniden.
Kedisi uyuyordu.O uyumasaydı asıl daha kötü olurdu.Uzunca bir süre merdivenlerden indikten sonra zemin kattaki yemekhaneye indi.Buraya sadece aşçılar ve servis sırasında olan hizmetkarlar
girebiliyordu.Zehirlenmeleri önlemek için böyle bir önlem almışlardı.Ve ne büyük şans ki masa servis sırası bugün Diana'daydı.Erzakların olduğu depoya girdi ve dün akşam kralın cebinden çaldığı anahtarlığı çıkardı.Zor olmuştu onun için ama başarmıştı.iki tane patates çuvalı ile tutulmuş daha doğrusu korunulmaya çalışılmış kapıya baktı.Nasıl çekeceğim şimdi ben bunları!? Diye düşündü.Zayif bir kadındı.Çok güçlü de değildi ama herhalde iki patates çuvalını da çekebilirdi.Kucağındaki kedisini reçel kavanozlarının olduğu raflarından birine koydu ve oraya yatırdı.Çantasını da yere koyduktan sonra bir çuvalı çekmek için hareketlendi.iple bağlanmış çuvalın ucundan iki eliyle tuttu ve tüm gücüyle çekmeye çalıştı.Çuvallar gerçekten çok ağırdı ama Diana'nın buradan bir an önce çıkması lazımdı.Ayakkabısının içine koyduğu bıçağı çıkardı ve patates çuvalını kesti.Patatesler tek tek döküldüğünde çekmesi daha da kolay olmuştu.Öteki çuvala da aynı işlemi yaptıktan sonra demir kapıyı sessizce açtı ve yerdeki çantasını sırtına geçirdi.Uyuyan kedisini kucağına almak için hareketleneceği sırada kedinin uyanıp ona baktîğını gördü.Kediye tebessûm etti ve zıplaması için kollarını açtı.Kedi de Diana'ya gülümser gibi bir hareket yaptıktan sonra sağ patisini havaya kaldırdı ve reçel kavanozunun arkasına koydu.Pardon!götüyle gülümsemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞINDAN SORUNA
Fiction HistoriquePrens Ivan ve onun güzeller güzeli hizmetkarı Diana'nın hikayesi