(Jisung un anlatımı)
Şaşkınlıla bir göğsümdeki yazıya bir de Hyunjin e bakıyordum. Changbin de sırtımdaki çizikleri seyrediyordu. Bu gittikçe rahatsız edici olmaya başladı.
Jisung:Öööf aman be çıkın!
Hyunjin şaşkınlıkla bakıyordu.
Changbin: Jis'i sikmişler
Hyunjin: Hemde öyle böyle değil domaltarak
Utancımdan evren değişrirmek üzereydim.
Jisung: YA BİTANE KOYACAM UÇACAKSINIZ GİDİN BE!
Changbin sırıtarak baktı.
Changbin: Otursana bir şu yatağa.
Yavaşça yatağa oturdum. Fakat oturmamla bağırarak kalkmam bir oldu.
Hyunjin: OHA AMK OTURAMAYACAK KADAR MI!
İç çekip etrafa baktım.
Jisung: Şu sıçtığımın yatağına iğne koymuşsunuz ondan.
Yalan söylüyordum. Öyle birşey yoktu. İlk defa yaptığım için biraz hazırlıksız yakalanmıştım.
Changbin: Aynen
Hyunjin kıkırdayarak kapıya yöneldi.
Hyunjin: Hadi gidelim bakirliği gittiği için sinirlidir.
Changbin de gülüp kapıya yöneldi.
Changbin: Evet evet. Eomma ya söyliycem seni
İkiside kapıdan çıkınca bağırarak kapıya kitap fırlattım. Beyinsiz ucübeler.
Üstüme kıyafetlerimi giyip aşağı indim. Annem beni bekliyordu. Yanına gittim.
Anası: İlk defa gittiğin için sana tolerans göstericem beni sinirlendirme.
Başımı salladım. Abilerimin aksinen orman hariç kıraliyetten hiç çıkmazdım. Arkadaşım da yoktu. Yanlız bir sürtüktüm. Ne yapmaya çalışsam elimi yüzüme bulaştırırdım. Dün akşam ki gibi...
Dünya hakkında pek bir bilgim yoktu. Aslında büyü hariç hiçbir şey hakkında bilgim yoktu... Sadece arkadaş olarak bile Slayy ve Cino vardı. Bir de göt kılı var. Kendisi kemanım olur.
Bunları düşünürken gelmiştik bile. Normalde yarım saate gelinecek yere sadece büyüyle 5 dakkada geliniyor. Tabi benim büyüm olmadığı için iş zorlaşıyordu.
Geldiğimiz yer kocamandı. Genel olarak beyaz parlayan taş kullanılmış bazı yerler de altınla süslenmişti. İçeriye girdiğimizde annem bana sol tarafa girmeme söyledi. Yavaş adımlarla oraya yöneldim.
İçeri girdiğimde kocaman bir avizeyle karşılaştım. Gözüme giren ışığı elimle engelledim. İçerideki prens ve prenseslere baktım. Hepsi farklı kralıktan geliyordu. Hepsi birbirinden farklı özeliklere sahipti. Tabi büyücü kralığından olduğum için bazılarının özelikleri bende vardı. Kudursunlar.
Boş masalar vardı. Nereye geçiceğimi gram bilmiyordum. Nereye oturacaktım şimdi. Ah doğru oturamam. Neden burdaydık? Madem kral ve kraliçeler toplantı yapıyor biz niye burdayız?
Bu sorular kafamda dönerken elimde bir el hissetim. Beni bir masaya sürükledi. Masanın önüne geldiğimizde bana gülümseyerek bakan kediciğe baktım. O çok yakışıklı...
Minho: Nasılsın canım?
Sorusuna gülümseyerek cevap verdim. Onun yanında herkes iyi olurdu. Tek gülüşü bile şifaydı. Tabi siz bunu göremezsiniz, o benim.