Saraya girdiğimizde her tarafı yemyeşil olan bahçe sanki çiçekleriyle bizi selamlıyordu.Saraydan bahçeye doğru giden yol siyah-beyaz taşlarla süslenmişdi.Siyah ve beyaz renk element birleşimini simgeliyordu.Bahçenin en sevdiğim tarafı aslında Yunstronun benim için yaptırdığı küçük kulubeydi.Bunu ondan ben istemişdim.Kulubede arkadaşlarla buluşur,sihir denemeleri yapıyorduk.Bazen bu denemelerin sonu iyi olmazdı.Bir keresinde alev ye yağmur elementlerini birleştirmeyi deniyordum ki, az kalsın kulubeyi paçlatıcakdım.Bu felaketi Yunstron önlemişdi.Onun ne kadar güçlü olduğunu o gün anlamışdım.Ama sihirlerini çoğu zaman kullanmazdı.Neden kullanmadığınıysa hiç anlamazdım.Çok güçlüyken neden bir koruyucu sihrini az kullanırdı ki.Bunu hep merak etsemde Yunstrona sormazdım.Çünkü ona güvenmeyi tercih ederdim ve o hiç bir zaman güvenimi boşa çıkarmazdı
Ben saraya girdiğim anda aklımda ilk olan şey Bayan Prienanın mektubuydu.İstemsizce heyecanlanmışdım.Profesörün övgü dolu sözlerle yazdığı mektupla Yunstronun gelip beni övmesini umuyordum.Tam o anda Yunstron elinde bir zarfla yanıma geldi."Merhaba.Alyus.Bakıyorum heyecanlısın.Mektupda ne yazdığımı merak ediyorsun?Al oku".Şaşırmışdım.Çünkü Yunstron bana mektupları hiç vermezdi.Hep kendisi okur ve ya beni över yada eleştirirdi.Mektupu elime aldığımda ellerim titreyerek mektupu sessizce okumaya başladım.
"Sevgili İmparatoriçe Yunstron Loseda Elementur.Sizi Alyusun derslerinden kısaca haberdar etmek isterim.Alyus derslerinde başarılı,artık sihrini doğru şekilde kullana biliyor.Öğretmenleri onun durumundan memun hatta Bayan Prienada.Sophixe şenliği zamanı okuldaki bazı yetenekli öğrencileri yeteneklerini sergilemeleri için çağrıyoruz.Prens Alyusun buna katılmasını istiyoruz."
İmza:Okul Müdiresi Profesör Sanua Apolles
Okuduklarıma çok şaşırmışdım.İlk defa müdire bir mektup yazıyordu.Aynı zamanda beni yeteneklerimi göstermek için çağırıyordu.Buna sevinmişdim.Bayan Priena bile beni övmüşdü.Sevincime Yunstronda eşlik etmek için "Aferin Alyus.Ne diyorsun?Katılıcakmısın?" Elbette bu duruma sevinmişdim ama istemsizce "Bir arkadaşlarıma sorayım",diye söyledim."Tamam. Sen bilirsin" "O elindeki ne?",diye Yunstrona bir bakış atdım."Hiç.Sadece iş mektupu.Hadi gel yemeye geçelim" .Olur dercesine başımı salladım.Bu şatafatlı yemek seremonisine alışmışdım.Masa yine başdan-başa yemekle doluydu.Yemeyi yerken bir gariplik hiss etdim.Yemek masasında Sirius yoktu."Yunstron Sirius nerde?" "Endişelenme.O yemek yedi ve odasında dinleniyor",diye Yunstron beni sakinleştirdi.Sirius benim en yakın arkadaşlarımdandı.Kendisi evren koruyucusuydu.O yıldızları ve gezegenlere ait tüm sihirleri kontrol ediyordu.O ve ailesi Eletondaki tek element koruyucusuydu.Aslında bundan tam elli yıl önce Siriusun büyükbabası Bay Enlama kendi gezegenleri Erilenden buraya gelmişlerdi.Enlama ailesi Eleton içinde benim içinde şansdı.Çünkü onlar bu gezegene gelmeseydiler benim Sirius gibi arkadaşım olmazdı
Yemek yediğimiz sırada Yunstron benden ilk defa okulu sordu.Şaşırdım,Yunstron hiç bir zaman okul hakkında bana bir şey sormamışdı.Aslında isterse her şeyi Bayan Apollesden öğrene bilirdi.Okulun müdiresi olsada çoğu şey Yunstronun kontrolü altındaydı.Çünkü bu okul Element Koruyucuları Okuluydu.Koruyucuların iyi ve güvenilir bir şekilde öğretilmesini Yunstron sağlıyordu .Garip düşüncelerimde çıkarak"Çok iyi.Neden sordun ki?", diye sordum."Hiç.Öylesine sordum.Neyse boş ver ve yemeğini ye".Tamam dercesine başımı öne eydim.
Yemek bitdikden sonra dinlenmek için bir aktivite bulmak istiyordum.Sanırım bulmuşdum.Çoğu zaman askerlerin kılıç dövüşü izlerdim.Sarayın avlusunda antreman yapan akserleri izlemek için avluya çıkdım.Ama askerler antreman yapmıyordu.Şaşırmıştım.Şaşırdığım tek şey antreman yapmıyor olmaları değildi.Aynı zamanda sarayın etrafında hızlıca dönüyorlardı.Askerlere neden böyle yaptıklarını sorduğumda bunun Yunstronun emri olduğunu söylemişlerdi.Bunu duyduğum an koşarak Yunstronun yanına gitdim.Hizmetkarlardan yerini sorduğumda bana Saray Kütüphanesinde olduğunu söylediler.Adımlarımı hızlandırarak kütüphaneye giderken aklımda Yuntronun neden böyle bir şey yaptığını anlamaya çalışıyordum.Bu durum beni tedirgin etmişdi.Çoğu zaman sarayı denetlerdi ama bu kadar askerle değil.Kütüphaneye vardığımda derin bir nefes aldım.Ani bir şekilde içeri girdim.Kütüphane o kadar büyükdü ki basitlikle kaybola bilirdin.Burayı severdim.Beyaz ve siyah renklerdeki mermer sütunlar,yerde ve tavandaki element resimleri insanı masal dünyasına götürürdü.Çoçukluğumda Yunstronla burada oynamayı severdim.Her bir kitap bölümünden karakter seçer ve canlandırırdık.Hatta bir zamanlar oyuncu olucam diye tutdurmuşdum.Sonralar koruyucu güçlerimi keşf etdim ve bu hayalimden vaz geçdim.Aslında vaz geçmemişdim.Çünkü sihir yaparken kendimi kitap kahramanı gibi hiss ediyordum.Rafların üzerinde yazılan bölümleri okuyarak Yunstronu aramaya başladım .Masallar,Eleton Kralları tarihi,Coğrafi bilgiler,Gezegenler,Eleton Yazar kitapları ve en sonda Efsaneler bölümünü gördüm.ama yinede onu bulamadım.Bölümü biraz dolaştıkdan sonra kitaplara bakmaya başladım.Garip kitaplar vardı.Hatta birinin ismi "Cin Şekerleri Efsanesi"ydi.Kitap isimlerinin komikliyine gülerken hiçde komik olmayan bir bölüme geldiğimi fark etdim.Bu bölüm "Elementur ailesi ve Eleton Gizemleri" bölümüydü.Asla bu bölüme girmeye izin verilmezdi.Hizmetkarlara bile.Bu sebepden bölümün ne kadar tozlu olduğu dışarıdan belliydi. Kütüphanenin diğer tarafını araştırmak için gidecekdim ki ,bölümün kapısının açık olduğunu gördüm.Asla bu kapıyı açık görmemişdim.Bu beni hem tedirgin etmişdi hem de biraz korkmuşdum.Neden hiç bir zaman açık görmediğim kapı şimdi açıkdıki.Korksamda bir anlığına ora girmek istediğimi fark etdim.Sonrasında isteğimi bastırıp kütüphanenin diğer tarafına gitmeye başladım.Ama bir anda oradan ses geldiğini fark etdim.Merakım daha da artmışdı.Sessizce bölümün kapısına yaklaşdım ama o sesleri bir daha duyunca geri çekildim.Tedirgin ve korkmuş haldeydim.Bir dakikalığına düşündüm ve içimden kendime cesaret verircesine"Sen Alyussun .Dört Element koruyucusu.Korkamazsın.Hem bir şey olursa kendini korumak için sihir kullanırım",diye söylemişdim.Cesaretle içeriye ilk adımı atdım.Bir anda titrediğimi fark etdim.Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki sanki yerinden fırlayıp çıkacakdı.Bir anda aklıma içerdekinin hırsız olması ihtimali geldi.Ya daha kötüsü bu hırsız deneyimli bir koruyucuysa.O zaman onun karşısında şansım yoktu.Ben sadece bir öğrenciydim.Yinede cesaretimi bir daha toplayıp yürümeye devam etdim.Soğuk-soğuk terlediğimi fark etdim.İçerisi hem çok karanlıkdı hemde kirli.Bu odada bu kadar önemli olan neydiki içeri hizmetkarla bile giremiyordu.İçeride sessizce ve yavaş bir şekilde yürümeye çalışıyordum.Ama ne kadar çalışsamda yerler bakımsız olduğu için baya ses çıkıyordu.İçinde olduğum bu durumu hiç beğenmemiştim.Gitdikce daha tehlikeli olduğunu düşünüyordum ki karanlıkta bir şey olduğunu fark etdim.Bu her kimse elinde bir fener vardı garip bir elbisede elinde bir kitap okuyordu.Sessizce bölümdeki masanın arkasına geçerek onu izledim.Sanki büyü yapıyor gibiydi.Ama aynı zamanda öyle durmuyordu.Kafam çok karışıktı.Ne yapacağım diye düşünürken masanın üzerinde duran eski vazoyu gördüm. Yavaşca elime aldım ve sakince ona yaklaşdım.Yaklaşdığım anda vazoyun kafasına vurmak için kaldırdım ve"Al sana hırsız",diye bağırdım.O anda ellimi tutduğunu fark etdim.Telaşka kurtulmaya çalışırken yüzüne ışığını doğrultdu.Bu Yunstrondu.Tedirginliğim ve korkum geçmiş yerini sorgulama hissi almışdı.
"Ne yapıyorsun burda?!Aklım çıkmışdı az kalsın korkudan!"Yunstron beni görüp sanki rahatsız olmuşdu.Bir anda beni sakinleştirmek için elini omzuma koydu ."Alyus merak etme.Hiç bir şey yok.Sakin ol.Sadece bir kaç kitapa göz atıyordum".Ondan bu lafları duymak beni rahattlatsada hayla neden bu bölüme girdiğini anlamamıştım.İstemsizce"Ama yinede burda neden olduğunu açıklamıyor Bayan Loseda". "Taman Alyus merak etme dedim ya.Sadece Elementur Ailesiin tarihine göz atıyordum".Sonunda ondan net bir cevap aldığım için sevinmişdimki Yunstronun elime bakıp güldüğünü fark etdim."Ne yapayım.Hırsız olursa diye kendimi korumak istedim".Yunstronun kahkaha atmaya başladı.Utanmıştım ama haklıydı .Yüzlerle askerin ve koruyucunun koruduğu saraya kim gire bilirdiki.Aynı zamanda bu saray imparatoriçenin sarayıydı.Kendimi salak durumunda hiss ediyordum .Hislerimi bastırmak için Yunstrona dönüp sert bir bakış atdım."Acleyle bunu aldım.Aslında sihir kullanıcaktım" "Tamam.Kızma Alyus.Gel giledim seninle bir şey konuşucam ".Tamam dercesine başımı salladım ve bölümden çıkdık.Yunstron anahtarla kapısını kitledikden sonra kütüphane kapısına doğru yol aldık.Kütüphaneden çıkdığımda havanın soyuduğunu fark etdim.Ama yinede bu benim için önemli değildi.Ben çocukluğumdan beri soğuğu severdim ve hep Buz ve Kar Adalarını görmek istemişdim.Ama küçük olduğum için buna iin vermezdiler.Şimdi on beş yaşında olsamda Yunstron izin vermiyordu.Elementler Adasında kalıp ders çalışmamı,sihrimi geliştirmemi isterdi.
Yürüdüğümüzde artık nereye gitdiğimizi fark etmişdim .Biz Elementur Ailesi odasına gidiyorduk.Bu odada tüm Elementurların hatıraları vardı.Kapıdan içeri girdiğimizde sanki ilk defa giriyor gibi heyecanlanmıştım.Odaya baktığımda ilk gördüğüm şey anne ve babamın resmiydi.Yunstronla birlikde sanki aynı şeyleri düşünüyorduk.Keşke yanımızda olsalardı."Biliyormusun Alyus.Bazen keşke o kaza olmasaydı diye düşünüyorum".Bu lafları duyduğumda kalbimden bıçaklanmış gibi acı çektiğimi hiss etdim.Anne ve babamızı bir kazada kaybetmişdik.Bir gün nehir kıyısında gezmeye çıkmıştık.Saraya döndüğümüzde anne ve babam önde bizse arkada bir arabayla geliyorduk.Bir anda bir çığlık ve atların tepinme sesini duyduk.Hızlıca arabadan çıkdığımız anda dünyamın paramparça olduğunu fark etdim.Arabanın tekerleri kırılmış ve nehire savrulmuşdu ,atlarsa kaçmışdı.Muhafızlar hızla suya atlayıp onları kurtarmaya çalıştılar.Ama artık geçdi.Nehrin suyu o zaman kıpkırmızıydı .Anne ve babam bir daha uyanmayacak şekilde uyumuşlardı.Beni o anki şokdan Yunstronun çığlığı uyandırmışdı.Yere çökmüş ağlıyordu .O zaman her şeyin karadığını hiss etdim.Gözlerimi açdığımda Saray hastanesindeydim.Şaşkınlıkla etrafı izliyordum.Kazadan sonra bayılmışdım.Bir kaç gün hasatanede kaldım.Hasataneden çıkdığımdaysa artık Yunstron imparatoriçeydi.Ve her şeyin eskisi gibi olmayacağını o zaman anlamıştım.
Beni acı hatıralarımdan Yunstronun sözleri ayırmıştı."Bak Alyus onlara".Gösterdiği duvarda tüm Elementurların madalyonları vardı.En üste anne ve babamın madalyonu yanlarındaysa Yunstronun madalyonu vardı.Yunstron bana bakarak"Seni buraya getirmemin bir sebebi var Alyus.Duvardaki madalyonlara bak ve çalış. Çalış ki,çok güclü bir koruyucu olasın.Hiç bir Elementur senin gibi dört elementi kontrol edemedi.Senden çok iyi bir koruyucu olmanı istiyorum". "Ama Yunstron seni güçlerin?" "Alyus .Benim güçlerimi boş ver.Ben imparatoriçeyim.İstesemde güçlerimi her zaman kullanamam.Çünkü beni koruyan muhafızlar var.Ama sen kendini korumayı başarmalısın".Bu sözleri neden söylediğini şimdi daha iyi anlamıştım.Yunstron çok güçlüydü .Aslında o Sophixe koruyucusuydu.Ama yinede sihirlerini istediği zaman kullanamazdı.
Yazardan rica
Eğer kitabı beğeniyorsanız bölümleri oylayıp fikirlerinizi yorumlara yazmanızı ve takip etmenizi rica ederim.
Yeni bölümler yakında gelecektir.Aynı zamanda kısa sürede kitabın şarkı listesini paylaşıcam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eleton:Sonsuzluk Savaşı
FantasyYok oluş ve Yaradılışın bir arada olduğu Eleton.Gezegenin yok oluşu zamanı kurtarılmaya çalışılması.Bu kitap yok oluşu son sananlar için.Bazen yok oluş yeniden yaranmakdır.Anka kuşu gibi.