2

62 12 62
                                    

Berk ile kahvaltının ardından evime dönmüştüm. Elim sürekli telefona gitse de Berk'in dediklerini dinleyip asla mesaj atmadım.

Ve bugünü bir şekilde atlatmak için planlar yapmaya  başladım. Bir şeylerle oyalanmazdam mesaj atacağım kesindi...

Çareyi mutfakta buldum. En sevdiğim tariflerden birisini yapmak istedim. Saatlerce mutfakta oyaladım kendimi. Yemekler tatlılar derken oldukça güzel bir akşam yemeği hazırlamış oldum.

Ardından kendime bir yorgunluk kahvesi de yaparak koltuğa bıraktım bedenimi. Olanları düşünüyordum bir kez daha. Her şey bir anda mahvolmuştu...

İnsan ne isterdi bu dünyadan? Bir çok şey isteyebilirdi... Güzel sayılabilecek bir kariyerim vardı. Bir dergide editörlerden biriydim. Hoş biraz daha kafamı toparlayamazsam kariyerimi de mahvedebilirdim.

Ev, araba? Küçük sakin bir yerde kendime ait bir evim de vardı... Kendime yetecek miktarda maddi durumum... Ama mutlu olamıyorum. Kalbim kırılmış, değersiz hissetmeye başlamıştım. İnsan bu kadar değersiz hissederken hiçbir şey yapmak istemiyordu.

Kendi kendime düşüncelere dalmıştım işte yine... Telefonu elime aldım bu kez mesaj atmak istemiyordum da zaten. Galiba mantıklı düşününce her şey daha kolay hal alıyordu.

Ama mantıklı düşünmek çok zordu... Yine de bugün mesaj atmamak konusunda kararlıydım. Berk'in söyledikleri gayet mantıklı şeylerdi.

Berk... Belki de bugün onu yemeğe çağırsam iyi olurdu. Onunla konuşup kendimi dışarıdan bir göz ile değerlendirmek iyi geliyordu. Biraz egoist, gıcık, kendini beğenmiş, sinir bozucu, havalı, egoist, patavatsız -egoist olduğunu söylemiş miydim?- birisi olsa da onunla zaman bir şekilde geçiyordu.

Bu çok mantıklı hissettiren fikirden sonra Berk'in evine doğru yola koyuldum ki biliyorsunuz bunun için bir kaç merdiven basamağı çıkmak yeterli oldu zaten.

Kapının önünde bir süre bekledim. Tam evde olmadığını düşünüp gidecekken nihayet kapı açılmıştı. Günün her saati ve her anında kapım çalarsa diye hazırlıklı bekliyor olabilir mi? Beni görünce endişe ve alaycı bir ifadeyle karışık bakış attı yüzüme.

Berk: "Merhaba Aybike... Umarım mesaj atmak gibi bir hata yapıp gelmemişsindir?"

Dalga geçer mimiklerini taklit edince gülümsemişti. Ben de fazla uzatmadım ve konuya girdim.

Aybike: "Sen beni kahvaltıya çağırmıştın ben de seni akşam yemeğine davet etmek istedim... Müsaitsen tabii."

Berk: "Olur... Akşam sendeyim o zaman."

Gülümseyip onayladım onu. Ardından evime dönmek için uzaklaştım. Çünkü onun diline düşmemek için evimi biraz toparlasam iyi olurdu.

...

Saçlarımı düzenlemek adına henüz ayna karşısına geçmiştim ki kapı çaldı. Onun karşısına yine özensiz çıkacak olsam da en azından bu kez pijamalarımla değildim.

Kapıyı açtığımda yine aynı şeyi düşündüm. Yani bence bu çocuk her an bir yere giderim diye hazırlanıp falan bekliyor olmalı. Her seferinde bu kadar özenli olamaz.

Berk: "Girebilir miyim yoksa beni kapıda mı misafir etmeyi düşünüyorsun?"

Yavaşça kenara çekilip onu içeriye davet ettiğimde nihayet bu anlamsız bekleme süresi de bitmişti. Önce biraz oturduk. Kısa bir süre tabii. Berk etrafa bakınırken ben de son hazırlıkları yapıyordum.

Berk: "Evin çok güzel bu arada... Bir önceki ziyaretimde çok dikkat edememiştim. Ama sanki sana ait değil gibi?"

Berk'in sözleri üzerine durup gülümsedim. Gerçekten normal bir tavırla samimiyetle konuşurken onunla konuşmak rahatlatıyordu insanı. Aramızda kalsın ama ses tonu büyülüyordu sanki...

Aşkın Yol HaritasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin