#8 Deli Gen

48 8 8
                                    

"Tu vas me détruire"

Romantik filmlerde gerçekleşen uzun göz temasına doğru sürükleniyorduk. Düşmüş müydüm? Objektif olalım; hangi dil bilmiyorum ama yaptığı aksan, ağır ve derin ses tonu, siyah gözbebeklerindeki parlayan yıldızlar, yara bere içinde ışıldayan o geniş tebessüm... Sanki gülümsemekten kısılan gözlerinin çevresindeki çizgilerin arasında sıkışıyordu yüreğim. Yani evet düşmüştüm.

Lakin bu güzel hislere kapılamıyordum. Korku her yandan sarıyordu beni. 

Gözlerimi kaçırıp geriye çekildim. Anı bozmuştum evet ama etkisinden çıkamamıştım. Yanına geçip oturdum tekrar. Yüzüne bakamıyordum. Pamuğu değiştirdim. Titreyen ellerimi fark etmemesi için hemen koltuğun üzerindeki elini kavradım. Parmağındaki yaraları temizlerken yüzüne bakmadım. İzlendiğimi biliyordum ama benim gülümsememi görsün istemiyordum. Parmak uçlarının titreyişi içine çekildiğim kabuğu çatlatıyordu.

Sol eliyle işim bittiğinde diğerini uzatması için elimi uzattım. Anında avucumu saran büyük, damarlı elleri görmek ona bakmama sebep oldu. Yavru bir köpek gibi görünüyordu. Aşırı sevimlilikten kalbim sıkışıyor resmen.

Yavaş bir şekilde yaraları temizledim. Vücudu ne haldeydi bilmiyorum ama yüzü ve elleri berbat haldeydi. Kesikler, çizikler, soyulmalar... Neler yaşandığını merak etsem de alacağım cevaptan çekiniyordum. Bir de bunu bilmek beni ilgilendirmiyordu yani kalbime bunu hatırlatıp duruyordum. Delicesine öğrenmek istesem de..

Acemice olsa bile yaptığım işten memnun kaldım. Elimi çekmek üzereyken sıkıca tuttu. Şaşkın bakışlarım onu buldu hemen. Gözleri gözlerimden ayrılmıyordu. Bu bakışlar sağdan soldan alttan üsten darlıyordu beni. Bir fenalık basıyordu. Gözlerle kurduğumuz bu temas nasıl bu kadar somutlaşıyordu? 

Gerginlikten dudağımı dilimle nemlendirmiş olmam bakışların yön değiştirmesine neden oldu. İstemsizce sahiden istemsizce ben de onun dudaklarına baktım. Koyu ama soluk renkteki dudakların kıpırdanışı heyecanlanmama sebep oldu. Daha önce öpüşmemiştim. Bu dudakların vücuduma değme hissi nasıl olurdu merak ettim. Utançtan kızarıyor, ayıp bir şey yapıyormuş gibi hissettiğim için gözlerine bakıyor ama yine dudaklarına düşüyordu bakışlarım. 

Baş parmağı ile elimi okşaması tüm vücudumu titretti. Şaşkın bakışlarım elimize kayarken parmaklarını parmaklarımdan geçirdi. Ellerimizi boyutu utancımı ikiye katladı. Ter basıyor, kalbimin sesi düşüncelerimin sesini bastırıyordu. 

Bu yüzden elimi dudaklarına götürmesine, uzun uzun bastırmasına ve gözümün içine keskin bakışlar atmaya devam etmesine bir şey diyemedim. Evet, hepsi kalbimin suçu! Azıcık sesini kıssa sıkıntı çıkmayacak.

Edep elden gitse de utancım daimiydi. Başımı eğip kızaran yüzümü saklamak istedim.

Cahillik mutluluktur derler. Eşofmanda oluşan şişkinliği görmeseydi bu gözler anın tadını çıkarabilirdim. Adamın bacakları arasında apaçık bir başkaldırı filizleniyordu. Kalbim şimdi çığlık çığlığa: Ay noluyo noluyooooo

Transa girmiş gibi odaklandığım nokta aşırı tehlikeliydi. Belermiş gözlerimi ellerimize çevirdim. Kalbim saldırı altındaydı. Elime kondurduğu ıslak öpücük tüm vücudumu silkeledi. Serçe parmağımın ucunu dişlerinin arasına alıp hafifçe ısırması kırmızı alarmı aktifleştirdi. 

Telaşla elimi çekip göğsüme yasladım. Bakışları artık gerçekten katlanılmazdı. Utanç verici olsa da yerimden fırlayıp koşarak odaya gitmek o an yapabileceğim tek şeydi. 

Sırtımı kapıya yaslayarak çöktüm yere. Kalbim hala gümbür gümbürdü. Başımı dizlerime dayayıp gözlerimi sımsıkı kapattım. Düşünemiyordum. Az önce yaşananlar zihnimde canlanıp duruyordu. Tekrar tekrar... 

Sezercik ÖğretmenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin