[3] my heart, my hips, my body, my love

25 5 9
                                    


Yaklaşık on dakika kadar sonra art arda çalan kapı ve telefonumla kimin geldiğini anlamam uzun sürmemişti.

" Kim geldi? Yoksa annem mi?"

Kızım gözlerini televizyondan ayırıp bana baktığı sırada başımı olumlu anlamda salladım.

" Evet. Ama ona sürpriz yapmak istiyorum, o yüzden biraz burada bekleyebilir misin?"

" Ama annem ona haber vermeden gittiğimi görünce çok üzülmüştür."

" Baban senin için onun gönlünü alır, tamam mı?"

Lily cevap vermeyince onu oturma odasında bırakıp aşağıya indim. Pek mütevazi bir evde yaşadığım söylenemezdi, tek yaşayan birisi için fazla büyük bir villaydı. Genelde yatak odamın da olduğu üst katı kullandığım için alt katta mutfak harici kullandığım bir yer yoktu. Lucy benden ayrılınca buraya taşınmıştım zaten. Onun izlerini eski evimde görmek, onunla birlikte yattığım yatakta yatmak acı dışında başka bir şey vermiyordu bana.

Kapı deliğinden bakmaya gerek bile duymamıştım. Zaten girişteki kameraları merdivenlerden inerken telefonumdaki uygulamadan kontrol etmiştim. O gelmişti.

Kapıyı açtığım an öfke hissetmeyi bekledim. Katlanılamaz bir nefret duygusu beslemeyi bekledim. Dört yıl boyunca yaptığım gibi. Oradaydı işte. Beni o haldeyken terk eden, çocuğumu benden, öz babasından saklayan kadın oradaydı. Beni kendinden mahrum bırakan kadın oradaydı. Peki ben neden sinirlenemiyordum? Yıllarca yanan o kıvılcım nereye gitmişti?

Ben daha bir şey deme fırsatı bulamadan beni sertçe itti. Beklemediğimden ötürü tökezleyince yakama yapıştı. Hiçbir zaman Lucy'nin benden epey kısa ve zayıf olmasına rağmen nasıl bu kadar güçlü olabildiğine anlam verememiştim.

" Kızım nerede?"

Sesi kısılmıştı ve titriyordu. Gözleri kızarmıştı, aynı zamanda şişmişti de. Kızıl saçları çehresine dökülürken ben bir cevap vermedim. Yıllardır onu görememenin açlığını doyurmaya çalışıyordum, her ne kadar kabul edemesem de.

Yakamdaki eli sertleşirken sorusunu tekrarladı.
" Kızım nerede?"

Bileğini tutup yakamı kurtarırken boğazımı temizledim. " Kızımız, yukarıda. Yüksek müsaadenle televizyon izliyor."

Alaycı konuşmamdan rahatsız olmuş olacak ki tekrar itmeye çalıştı. Bu sefer diğer bileğini de yakalayarak izin vermedim, kendime doğru çekerek göğsünün göğsüme değmesini sağladım. " Siktir git, bırak beni!"

" Sakin ol, kızımızı korkutmak istemezsin değil mi? Annesini bu şekilde kızgın bir halde babasına bağırırken görürse ne kadar üzülür kim bilir?" Üstüne basa basa kızımız diyordum. Öyleydi çünkü, çocuk bendendi ve aksiymiş gibi davranmayacaktım.

Ben öyle söylediğimde kollarımdaki kadının gözlerinin dolduğunu gördüm. Ağlamaya hazır olan yeşil gözlerinden birkaç damla firar etti. " Sen ona ne söyledin?"

" Senin anlatmadığın gerçeği. Babasını."

" Onun babası sen değilsin. Git kendine başka bir uğraş bul."

Yaşadığımız şeylerden pişmanmış gibi bahsetmesini kaldıramıyordum. Sinirlenmeye başlamıştım ama her türlü sakin kalmam gerekiyordu. " Çocuk dört yaşında. Tarihleri karşılaştırdığımızda benimle olduğun döneme denk geliyor. Beni aldattın yani?" Salağa yatıyordum. Daha ne kadar ileriye gidebileceğini, ne kadar yalan söyleyebileceğini merak ediyordum.

" Evet, evet aldattım."

Çocuk zaten benimdi, bilmiyor olmuş olsam da inanmazdım. Lily hiç doğmasaydı ve bana yine bunu söyleseydi yine yalan söylediğini anlardım. Aldatmazdı o beni. Gerçekten aldatmazdı. Onu korumak için peşine kaç tane adam takmıştım. Elbet kulağıma gelirdi, öğrenirdim.

" Yalancının tekisin biliyorsun değil mi? Elimde test var. Çocuk benim işte."

DNA testi yaptırdığımı öğrenince gözleri fal taşı gibi açıldı. " Sen test için örneği nereden buldun?"

" Konumuz bu mu şimdi?"

" Doğruyu söyle, Lily ile ilk defa bugün yüz yüze geldik de. Lütfen, daha önce yanına gitmediğini söyle!"

" Örneği bizzat Lily'den almadım! Mafyadan birini otelde temizlikçi diye işe sokturdum, sizin odanıza girip o aldı DNA örneğini! Sesini kesecek misin artık?"

Merdivenlerden duyduğumuz küçük adım sesleriyle ikimiz de oraya döndük. Lily bağırışlarımızı duymuş olmalıydı ki, en üst basamaklardan birinde durmuş bizi izliyordu.

" Anne, gelmişsin!"

" Lily!"

Lucy merdivenlere koşacağı sırada bileklerini rahat bıraktım ve kollarımı sırtı ile beline dolayıp, hareket etmesini engelledim.
" Lily, sen yukarı çık bir tanem tamam mı? Anne şu an pek iyi hissetmiyor."

Kızımın annesi kollarımda çırpınırken yavaşça kulağına fısıldadım. " Çocuk korkuyor, rahat dur."

Çırpınmayı kestiğinde ve refleks ile yorgunluktan kafasını göğsüme yasladığında sırtımdaki elimi saçlarına doğru çıkardım. " Hadi Lily, biz geleceğiz birazdan."

" Annem hasta mı oldu?"

" Biraz. İyileşmesi için onu babayla biraz yalnız bırak, tamam mı?"

Lily bu sefer ikiletmeden oturma odasına geri döndüğünde kazağım Lucy'nin gözyaşları tarafından ıslatılmıştı. " Konuşmalıyız. Ancak o şekilde Lily'yi görmene izin veririm."

•_•_•

yarramın basına bak sanki kız izin istedi

tam kontrol etmedim umarım yazım yanlışı yoktur

tam kontrol etmedim umarım yazım yanlışı yoktur

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
house of balloons 卍, atsulucy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin