Sanki karanlık bir ormanın ortasında yolumu kaybetmiş ve ışıksız kalmıştım, kendimi yakarak yolumu aydınlatmaya çalışıyordum...
Uyanır uyanmaz gözlerim dışarıdaki kar fırtınasına takıldı. Bugün her zamankinden daha karlı, daha soğuk ve daha ürkütücü bir hava vardı. Cama doğru ilerleyip bahçeye baktığımda bahçenin bomboş olduğunu gördüm, bu havada dışarıya adım atmak mümkün bile değildi.
Obanai'nin nerede ve ne yapıyor olduğunu düşünmeye başladığım sırada gözlerim duvardaki saate kaydı. Grup terapimize neredeyse bir
saat vardı, aşağıya inip kahvaltı yapmalıydım ama aç hissetmiyordum. İlaçlar iştahımı kapatmıştı. Kabuslarım azalarak bitmişti ve belki iştahım da tekrar açılır diye bekliyordum.İsteksizce üzerimi değiştirip odamdan çıktım, sanırım bugün biraz da halsiz hissediyordum. Tanıdik kimseyle karşılaşmadan kahvaltıya indim, içeri girdiğimde ise yine tanıdık kimseyi göremedim. Kahvaltı salonunda tek tük insanlar vardı ve onları da tanımıyordum. Bugün herkesin mi iştahı kapanmıştı? Yemekhanede birkaç saniye etrafıma bakındıktan
sonra omuz silkerek merdivenlere yöneldim, yemeyecektim.Merdivenleri çıktığım sırada merdivenlerin başında telefonuyla ilgilenen Douma'yı gördüm.
"Selam," diyerek halsizce gülümsedim.
"Selam!" dedi yüzü aydınlanmış gibi. Gerçi o da çok iyi görünmüyordu...
"Kahvaltı yaptın mı?" diye sorduğum an omzunu silkti
"Canım istemiyor. Grup terapisini bekliyorum, odamda durmak istemedim... Sen yaptın mı?
"Yapmak için indim ama benim de canım istemedi. İlaçlardan galiba." Douma başını salladı.
"İştahsızlık yapabileceğini söylemişlerdi. Solgun da görünüyorsun." Douma elini alnıma koyarken merdivenlerden inen Obanai'nin Douma'nın koluna çarpıp yanımızdan geçip gitmesi bir oldu. Şok olmuş bir şekilde arkasından baktım.
"Yavaş ya!" Douma Obanai'nin arkasından sessizce söylenirken Obanai binadan çıkıp bahçeye doğru yürüyerek gözden kayboldu.
Bu havada dışarı mı çıkıyordu? Peki, Douma'nın koluna çarpmasının benimle bir ilgisi var mıydı? Üstelik yüzünde inanılmaz mutsuz bir ifade vardı.
(Neden acaba? Düşünelim tartışalım)
Aptal cesaretiyle Douma'yı orada bırakıp Obanai'nin peşinden binanın kapısına doğru yürüdüm.
"Obanai!" diye seslendim arkasından. Bu fırtınada benim sesimi duyması zordu, inatla dizini geçen karların arasından yürümeye devam ediyordu. Üzerimde montumun olmamasını bile umursamadan kot pantolonum, siyah kazağım ve kahverengi uzun hırkamla karların arasına atladım. Canı sıkkın gibiydi, yüzünde öfkeli bir ifadeyle hızla ormana doğru ilerliyordu. Ben de peşinden ilerliyordum.
"Obanai!" dedim bir kez daha. Hava o kadar soğuktu ki vücudum hissizleşmeye başlamıştı.
"Obanai!"
(Baksana olm ezan okunuyor açtırtma ağzımı)
"Obanai!" En sonunda kaşlarını çatarak bana doğru döndüğünde aramızda on adımlık bir mesafe vardı. Şok içinde yüzüme baktı.
"Bu halde dışarı mı çıktın?" diye sordu öfkeyle.
"Nereye gidiyorsun?" dedim.
"Donacaksın, bu halde neden çıktın? Delirdin mi Mitsuri!"
"Nereye gidiyorsun dedim, cevap versene!" En sonunda pes edecek yanıma doğru yürüdü. Tir tir titriyordun. Üzerindeki montu çıkarıp omuzlarıma koyduğunda bir şöminenin içine girmiş kadar sıcak hissettiğime emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Küresi °OBAMİTSU°
FanfictionSeni yanıma, tüm dünyayı karşıma almak istiyorum. Hava soğuktu, rüzgâr acımasız. Burası bir kar küresiydi, biz de içindeki figürler. Gün gelecekti, birileri bu kar küresini eline alıp sallayacaktı. Kar yağıyor sanacaktık oysa altüst olacaktık... Mi...