Ne güzel parlıyor dediğin o yıldız çoktan sönmüş olabilir.
(SPOİ VERMEK İSTEMİYORUM AMA BU BÖLÜM FAVORİ BÖLÜMÜMÜZ OLACAK)
Gözlerimi araladığımda gördüğüm tek şey Hinatsuru Hemşire'nin yüzüydü. Bana doğru eğilmiş, koluma bakıyordu. Neredeydim, neden yatıyordum? Ne olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Anlam vermeye çalışarak başımı çevirdiğimde koluma takılı serumu gördüm. O an bir
saniyeliğine başımın döndüğünü hissetmemle kendime gelmeye çalışarak öksürmem bir oldu. Hinatsuru Hemşire başını kaldırıp yüzüme baktı, kaşları havaya kalkarken acı içinde gülümsediğini gördüm."Günaydın kuzucuğum..." diye mırıldandı sol elini saçlarımın üzerinde gezdirirken.
"Ne oldu bana?" diye sordum doğrulup oturmaya çalışarak. Başımı bir milim bile oynatsam dönmeye başlyordu.
Gözlerimi kapatıp midemdeki anlık bulantıyı bastırmaya çalıştığım sırada Hinatsuru Hemşire elimi tuttu."Miden bulanıyor, başın dönüyor, biliyorum. Serumu yeni taktik, birazdan geçecek. Sabret."
Gözlerim kapalı bir şekilde kendimi damarlarımda dolaşan ilacın ellerine bıraktım. Hinatsuru Hemşire bir yandan saçlarımı okşuyor, bir yandan bana olan biten her şeyi anlatıyordu.
Benim aklımda ise tek bir soru vardı, Obanai neredeydi?
"Yemek yerken kötü hissetmişsin. çkmak istemişsin. Nefes alamadığını söylemişsin, boğuluyor gibi hissettiğini söylemişsin..." Gözlerimi aralayıp boğazımı temizledim ve konuşmaya çalıştım.
"Peki, o nerede? Obanai?" Hinatsuru Hemşire tereddütle başını kaldırdı, başıyla merkezin koridoruna bakan camlı kapıyı işaret etti.
Başımı çevirip kapının camından dışarıya doğru bakmaya çalıştım. Oradaydı... Koridorda, duvara yaslanmış
beni izliyordu. Yüzünde acı dolu, yıpranmış bir ifade vardı. Nedenini anlayamadığım bir şekilde gözlerimin dolduğunu hissettim, ona gülümsemeye çalıştım fakat pek de başarılı olacak gibi değildim. En zayıf anımı görmüştü, en zayıf halimi biliyordu artık. Kollarının arasında çaresizce çırpındığım
o anı hafizasında saklıyordu.Bugün kollarının arasında en zayıf halimle kendime gelmeye çalışırken zihninin içine adım atmıştım aslında. Bu onun beni tanıdığı ilk gündü, gerçek beni gördüğü ve bununla mücadele etmek zorunda kaldığı ilk gündü.
Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum, tek hissettiğim duygu evrene karşı duyduğum inanılmaz öfkeydi. Bu kadar zayıf olmamalıydım, bu hale đüşmemeliydim, her şey gayet iyi giderken kendimi bu kadar çaresiz bir halde Obanai'nin kollarında bulmamalıydım.
Öfkem bedenimi aşarken gözlerimden akan birer damla yaşla birlikte başımı sedyeye yasladım ve gözlerimi kapattım. Obanai'nin gözleri kapalı gözlerimin ardından kafamın içinde canlanıp beni
izlerken çaresizce o bakılardan kaçmaya çalışıyordum."Yanına gelmesini ister misin?" Hinatsuru Hemşire nin sorusuyla gözlerimi açtığımda kimden bahsettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
(Deden gelecek knk)
"Obanai'nin..." diye devam etti konuşmaya. Şaşkınlıkla yüzüne baktım, çaresizce başımı salladım. Buna hazır değildim ama bunu deliler gibi istiyordum.
"Tamam, on dakika konuşabilirsiniz. Sonra serumunu çıkarmak için geleceğim."
"Teşekkür ederim.." derken uzanıp elini tuttum. Başını salladı.
"Sen iyi ol da..." Kapıdan çıktığı sırada sol elimi kaldırıp gözyaşlarım sildim. Sadece bir dakika sonra odanın kapısı açıldı ve Obanai'nin üzgün yüzünü kapı aralığında gördum. Mahcup bir halde odaya girip kapıyı kapattı ve sesizce yürüyüp yanıma oturdu. Bakışları kolumdaki serumdaydı. Ben ise utanç içinde yüzünü izliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Küresi °OBAMİTSU°
FanfictionSeni yanıma, tüm dünyayı karşıma almak istiyorum. Hava soğuktu, rüzgâr acımasız. Burası bir kar küresiydi, biz de içindeki figürler. Gün gelecekti, birileri bu kar küresini eline alıp sallayacaktı. Kar yağıyor sanacaktık oysa altüst olacaktık... Mi...