just you & me

2 2 26
                                    

"şunlara bak" gusion aynanın önündeki sandalyeye oturmuş, arkasında omuzlarından tutup ona eğilen lancelot'la konuşuyordu. "bunlar kulağımdaki iki küçük delik için. çizgi şeklinde takılıyor, böyle.." 

gusion aynaya doğru eğilmiş, kulağını dönmüştü. her nasılsa hiç yabancılamadan hızlıca takıverdi. elleri bunu yapmaya kendiliğinden programlanmış gibi, üstüne çok bile düşünmemişti.

"küpeden başka bir şey bilmiyordum, buna piercing deniliyor."

"etkileyici.."

lancelot sırıtarak oğlanın kafasına bir öpücük kondurdu ve ayrıldı. keyfi yerindeydi çünkü kendisinin daha ilginç bir şey bulduğuna inaniyordu.

"bu solucan-tırtıl?.." elindeki solucan jelibonu sündürüp yeniden bırakıp yeniden sündürdü. "bu aslında yeniyor," der demez ağzına attı. gusion farkında olmadan kıkırdamıştı. burada baya eğleniyordu aslında.. yemeklere ilgisi olmayan biri olsa bile yenilebilir lastiği deneyecekti.

"hmmm," dedi heyecanla. "tadı çok güzel!"

"evet, fena değil. yan etkisi var mı merak ediyorum."

"öğrenelim." ağzına birkaç tanesini birden sıkıştırıp çiğnemeye başladığında lancelot gülüşlerinin arasından paketi uzaklaştırdı. "dur ne yapıyorsun? şimdi ya ölürsen diye ben de yemek zorundayım.."

bir süre yanakları dolu dolu birbirlerine bakıp sırıtarak jelibon çiğnediler. lancelot eğilip yapış yapış ama tatlı bir hisle, ona tüm tatlığıyla bakan çocuğu öptü. daha az önce tuvalet sırası için birbirlerini koridorun bir ucundan diğerine attıklarına inanmak güçtü.

gusion her seferinde hoşuna giden hafif bir şapırtı sesiyle ayrıldı ve "burayı sevmeye başladım," diye itiraf etti. "hayat sanki çok daha kolay. bu dünyada sadece sen ve ben varmışız gibi. bir de.. öfke problemleri yaşayan bir alucard ve granger'ın garip bir versiyonu.."

"şu bize gelen mesajı alucard'a anlattım. artık öfke problemleri yaşamaktan çok ölü gibi hissediyordur."

"nasıl?"

"dün bize gelmişlerdi ya." lancelot masaya oturdu ve oğlanın sandalyesini kendine çekti. kolunun altından giren eli, sırtını hafif dokunuşlarla okşarken yüzü yine ciddileşmişti. kendi açısından durum o kadar da kötü değildi, bunu bir macera olarak görüyordu ama arkadaşlarını düşündükçe canı sıkılmıyor değildi doğrusu.

"sen granger'la mutfakta takılırken biraz konuştuk. aramızdaki tek farklı ve buraya adapte olmuş gibi görünen kişi granger olduğuna göre.. ashura'da içten bir yakarışta bulunan kişi de o. demek ki yaşadığı hayattan memnun değildi, en azından alucard bunu düşünüyor."

"peki ne yapacağız?" fazla soru sormaktan çekinerek dudaklarını birbirine bastırdı. burası onun için küçük bir tatildi, şu an iyi gidiyor olabilirdi ama ashura'ya geri dönmeme fikrine ne kadar alışabilirdi bilmiyordu. nasıl olacaktı?

"alucard'ın buraya adapte olmaya çalışacağını düşünüyorum. belki biz de biraz keşfetsek fena olmaz.. mutfakta siz ne yaptınız?"

"aslında mutfakta o kadar da ilginç bir şey olmadı. yemek yaptık, biliyorsunuz zaten. genelde ona sen yardım ediyormuşsun bu yüzden şaşkındı. bir de bu şakanın ne kadar keyifsiz bir hâl aldığından yakındı, bir an alucard için gerçekten endişelenmiş ama biz de garip davranınca ona oyun oynadığımızdan emin olmuş. çok bir şey diyemedim.. o da ikna olacak gibi durmuyordu zaten."

lancelot ilgiyle gözlerinin içine bakarken, hafifçe yukarı kalkan kaşları yüzünde şefkatli bir ifade oluşmasını sağlıyordu. kafasını aşağı yukarı salladı, tam bir şeyler söylemek için ağzını açmıştı ki telefonu çalmaya başladı.

kaşları anında çatılırken eline alıp ekranda yanan isme baktı:

"odette."

"ne?" diye mırıldandı. "bu da mı burada?" öyleyse aileleri de mi buradaydı?

"kim?" gusion, oğlanın değişen ifadesine bakarak meraktan ölse de, eğilip ismi görmek için bir santim bile kıpırdamamıştı.

lancelot söyleyip söylememek arasında kararsız kalmıştı. sonunda çareyi telefonu açmakta buldu.

"alo?"

gusion karşıdan gelen sesi duyamıyordu.

"evet? iyiyim, sen?"

"bilmiyorum."

"saat kaçta?"

"aklımdan çıkmış."

"bugün değil."

"anladım, sonra görüşürüz."

telefonu düz bir ifadeyle kapattığında, gusion kim olduğunu söyler sanmıştı ama lancelot kısa bir sessizliğin ardından telefonuyla oynayarak "arkadaşımmış," diye geçiştirdi.

"anlaşılan bu dünyada sadece sen ve ben yokmuşuz."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 29 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

5 seconds till the enemy reaches the battlefield Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin