''Tanrım neden yasakladın bunu da yaptın bana bu eziyeti? 7. kattayım ve yine sadece boş boş bakabiliyorum''
Sesli şekilde bunları söylerken hıçkırıyordum bir diğer yandan. Göz yaşlarımı silerken peçetelerim bitmiş, ellerim ve yüzüm sırılsıklam kalmış, hatta yer bile biraz olsun ıslanmıştı. Kendimi binanın en üst katına zor atmıştım ve evet soğuk havada, yüzüme yüzüme vuran rüzgarla ağlıyordum.
"Hangi sebepten ağladığımı ben bile bilmezken insanların bir de engel olmaya çalışmasından bıktım!"
"Sürekli güçlü olmamı beklemelerinden de,"
"Beni sadece kötü olduklarında kullanmaya çalışmalarından da,"
"Sahte gülümsemeler, yalandan hikayelerden de! Bıktım hepsinden bıktı-"
Her cümlede pürüzlü duvara vurarak kanattığım yumruğun tutulması ve belime yerleşen o huzur bulduğum kollarla durdurmuştum kendimi. Usulca arkama döndüğümde karşımda o vardı, Aria'm... Hızlıca ona sarılıp gömülürken onu kirletmemeye de çalışıyordum lanet okuduğum kanımla. Usulca kaldırdım yüzümü, çenem bile titrerken konuştum kısık sesle.
"Nasıl buldun beni lotusum? Hava soğudu hadi eve geç hm"
"Astrid söyledi bitanem, seni arıyordum. Tek kalmak istemişsin ama içim el vermedi."
O konuşurken geri çekilmiş eşyalarımı toplamaya yönelmiştim. Islanmış peçetelerden birini almış ona belli etmeden ellerimi silmeye çalışırken ilk bi' burun çekip konuşmuştum.
"Sorun yok güzelim iyiyim hm? Astrid tek kalmasın hadi winx izlersiniz beraber hem sende üşüteceksin incecik giymişsin ben gelirim ya-"
"Ellerine ne yaptın"
Endişeyle yanımda bitmiş ellerimi tutarken başını iki yana sallayarak mırıldanmıştı.
"Daha erken gelmeliydim.."
"Sakın kendini suçlama sevgilim, senin hatan yok ki"
Bunu derken hızlıca ellerimi çekmiş saklar gibi kıyafetimin kollarına sokmuştum. İkimizde gitmek için hazır gibiyken yine kollarını sarmıştı bana Aria.
"Ama artık gitmeliyiz Aria'm"
"O gün söz verdiğim gibi sevgilim"
"Hm?"
"O gün söz verdiğim gibi sana sımsıkı sarılacağım..."
(5 yıl önce...)
Akşam olmuş, şehrin ışıkları küçük küçük yanıyordu. Karşı yakayı burada ayırt etmemi sağlayan şey karanlık denize de vuran ve titreşen ışıklardı. Etrafta tek bir insan yoktu yıldızlarla dolu gökyüzüne karşın. Yıldızlar çok güzeldi... En çok da mavi yıldızımdı güzel olan.
Onun kolları arasındaydım
O benim kollarım arasındaydıBeş dakika öncesinde gördüğüm en güzel yıldızlardan birini vermiştim ona. Tek tek saymıştım ona usulca.
"Bak şu Achernar yıldızı, Astrid'e vermiştim onu. Şuradakiyse Arcturus, Lilith'e vermiştim onuysa."
"Çok parlak ve güzeller bitanem. Yine de gözlerin daha parlak"
Yanağımdan makas almasıyla gülmüştük ikimiz de.
"Ve bak, şuradaki pasparlak olanı görüyor musun balım?"
"Görmemek mümkün değil sevgilim"
"İşte o yıldız da senin yıldızın güzellik. Sirius yıldızı, gökyüzündeki en parlak yıldızlardan biri. Hatta içlerinde değil, gökyüzünde gece vakti görünen en parlak yıldız"
Parmağımı gökyüzünden indirip gözlerimi gözlerine buluşturmuştum o an. Bana o bakışını anlatmaya kelimelerim yetmezdi sanki...
Şefkat, sevgi, hayranlık; bunca duygu arasında daha da derin, daha da yoğun bir duygu vardı o gözlerde. Aşk... Bir sevginin alabileceği en özel nokta.
Saçlarımla oynaması ve usulca dudaklarımı öpmesinin ardından denizden karaya esen rüzgarlara inatmış gibi ayaktaydık şimdiyse. Arabadan gelen şarkı, TXT'nin Deja Vu şarkısıydı.
"Çok güzel değil mi şarkı sevgilim?"
"Öyle lotusum, ancak sen daha da çooook güzelsin hihihi"
Şarkının sözlerine bağlı olarak ilk saçlarımı yüzümden çekmiş ardından bana sımsıkı sarılmıştı.
"Sen benim geleceğimsin bebeğim... Sana defalarca kez Lotus sözü veriyorum sana her daim sımsıkı sarılacağım "
"Her korktuğumuzda daha sıkı mı?"
"Her korktuğumuzda daha sıkı"
(...)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Poison Arrows
De TodoKaçıyorum kalabalıktan, korkuyorum yalnızlıktan. Kendimle baş başayım, kendimce boğuluyorum.