10

184 37 9
                                    

Yoongi, Seokjinin gelmesini beklerken etrafında bu güzel havanın tadını çıkaran insanlara bakıyordu. Şimdi ne çok isterdi sevdiği kişiyle bir sahil kenarına gidip el ele tutuşup saatlerce yürüyüp her şeyden konuşmayı. Birbirlerine günlerinin nasıl geçtiğini anlatırlardı mesela. Nelerin onları sinirlendirdiğini ya da güldürdüğünden konuşurlardı. Ama Yoongi en çok onu ne kadar özlediğini anlatırdı. Elinin altındaki teni, sesini, bakışlarını kısacası her şeyini.

Bunu herhangi biriyle yapabilirdi evet ama sevdiği ve yanında istediği kişiyle o kadar imkansız geliyordu ki bu durum ona, o yüzden artık kendini o sahil kenarında tek başına hayal etmesi gerektiği düşüncesine itti.

Bunları düşünerek etrafa bakınırken gözleri bir arabaya takıldı. Daha doğrusu arabasının camını açmış elini çenesine yaslamış birine. Sadece kafasının arkasını görüyordu ama Yoongi biraz daha dikkatle baktı ve aklındaki o imkansız kişiye benzetti onu.

Nerede olursa olsun tanırdı onu ama aklındaki kişinin burda olmasını gerektirecek ne gibi bir durum olabilirdi ki. İçinde bir umut belki o'dur düşüncesiyle adımlarını ilerletti ve bu sefer de yan profiline baktı.

İşte orada tam karşısında duruyordu.

Jimin yüzüne vuran güneşin de verdiği güzellikle arabasının camından dışarıya bakıyordu. Yüzünün sadece sol profili görünüyordu ama bu Yoongi'nin kalbinin yerinden çıkacakmış gibi atması için yeterli bir nedendi.

Uçakta karşılaştıkları günden sonra bir daha onu göreceğini asla tahmin edemezdi çünkü o gün onu orada host olarak karşısında görmek bile hala hayal gibi geliyordu ona.

İçeceği servis ettiği sırada güzel sesiyle minik bir teşekkür sunduğunda yaşadığı şoku anlatabilmesine imkan yoktu. Gözlerini açtığında karşısında yıllardır özlemiyle yanıp tutuştuğu Jimin'i görmek hayallerini bile süslemiyordu artık, Yoongi izin vermiyordu bu imkansız düşüncelerle kendisini üzmeye ama o gün oradaydı, tam karşısında.

Siyah saçları, vücudunun en sevdiği parçası olan güzel gözleri, hayran olduğu dudakları... Hepsi o gün, havada ilerlerken tam karşısındaydı.

Bir an acaba kendisi mi yanlış gördü diye düşünmüştü o gün belki o değildi sadece benzetmişti ama bu düşünce geldiği gibi gitmişti aynı zamanda çünkü onun Jiminiydi o. Her ne olursa olsun hiç tereddüt etmeden tanıyabileceği Jimin'i.

Yoongi, gözlerine bakması için beklemişti o gün ama Jimin gözlerini bir kere bile değdirmemişti hasretle bekleyen o irislere. Sadece Taehyung'a bakıp gitmişti. Kalbi o zamandan beri acı bir ritimle atıyordu.

Bu zamana kadar karşısına çıkıp her seyi anlatmak dile çok kolaydı, o an anlamıştı Yoongi.

Ve şimdi ise yıllar sonra yeniden birbirlerini bulmalarını sağlamıştı kader.

Yoongi sesini çıkarmadan saatlerce izleyebilirdi onu. Saçlarını eliyle geriye taramasını, sıcaktan bunalıp minik ellerine yüzüne yelpaze yapıp serinlemeye çalışması... Saatlerce izleyebilirdi her bir detayını.

Sonra acaba yanına gitsem mi diye bir düşünce düştü aklına. Gitse her şeyi baştan anlatsa, neden gitmesi gerektiğini, neden onu tek başına bırakması gerektiğini anlatsa. Acaba affeder miydi ki onu? Tekrar sımsıkı sarar mıydı kollarını etrafına.

Denemeden bilemezdi evet ama korkuyordu, gözlerine bir yabancı gibi bakılmasından korkuyordu. Şimdi düşününce belki de o gün göz göze gelmemeleri Yoongi için daha iyiydi çünkü nefretle ve yabancılıkla bakan bakışlarını kaldırabileceğini zannetmiyordu.

saddest part of me | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin