4.BÖLÜM

0 0 0
                                    

Bölüm 4

Katiana

Dizüstü bilgisayarımı kapattım.  Bir haftalık iş daha bitti.  İç çekiyorum.  Durula ve tekrarla.  Bugün Jess ve John'la bir şey olup olmadığını görmek için penceremden dışarı bakıyorum.  Günlerden Cuma. İkisi de şüphesiz dışarıda geçirecekleri bir gece için hazırlanıyorlardır.

Ayağa kalktım ve çatıya doğru baktım.  Gizemli adamı bir daha hiç görmedim.  Onu görmeyeli iki hafta oldu.  Dürbünümü tekrar kullanmak için cesaretimi toplayamadım.

Yatak odasına doğru ilerleyerek 'iş' kıyafetlerimi çıkardım ve gardırobumu açtım.  Düz siyah bir tişört, deri ceketim ve bir çift siyah dar kot pantolon çıkardım.  Yatağımın başucundaki saate bakarak üstümü değiştiriyorum.  Bugün Chris'in doğum günü. Yemeğe ve korku filmine gidiyoruz.  Ancak bu kadar sosyal olabiliyorum ve dışarı çıkmak için kendimi zorluyorum.  Gözlerimin altına biraz kapatıcı sürüp hafif bir makyaj yapıyorum ve biraz parlatıyorum.  Uzun saçlarımı yüksek bir at kuyruğu yapıyorum.  Çapraz küçük siyah çantamı alıyorum ve yatağa oturup orta topuklu botlarımı giyiyorum.  İçki içmiyorum, bu yüzden topuklu ayakkabılarla yürümek konusunda endişelenmeme gerek yok.
Düşüncelerim beni daha önce kaldığım bazı boktan koruyucu ailelere götürüyor. Alkol kokusundan nefret ederim, özellikle de biradan.  Onun içtiği de buydu.  Sertçe yutkunuyorum ve nefesimi kontrol altına almaya çalışıyorum.  Yatağımın üzerine eğilip başucu dolabımın çekmecesini açıyorum ve bir şerit ilaç çıkarıyorum, tereddüt ederek iki tane alıyorum.  Küçük hapları susuz yutuyorum.  Günde en fazla üç tane alabiliyorum ama bu yeterli.  Haftalardır ihtiyacım olmamıştı ama son zamanlarda kendimi gergin hissediyorum.  İçimdeki korku hissi beni terk etmiyor.

Mutfaktan anahtarlarımı alıp kapıyı kilitliyorum.  Koridora doğru ilerliyorum.  Sanki biri etrafta çürüyen çöpler bırakmış gibi pis bir koku var.  Etrafa bakıyorum ama koridorda diğer dairelere ait hiçbir şey göremiyorum.  İğrenç.  Yarın ev sahibini arayıp bu işi halledip halledemeyeceğini soracağım.

Otobüs durağına kısa bir yürüyüş mesafesinde.  Bekleyen çok fazla insan yok. Büyük kırmızı çift katlı otobüsün gelmesi uzun sürmüyor.  İçeri giriyorum ve benim kadar mutlu görünen şoföre zorla gülümsüyorum.    Ödeme yapmak için kartımı tarayıcıya dokunduruyorum.  Fermuarını çekmeden önce kartımı çantama geri sokuyorum.  Otobüs hareket ederken tırabzanlara tutunarak merdivenlerden yukarı çıkıyorum.  Ön tarafta bir koltuk olduğu için memnunum.  Etrafımdaki dış dünyayı en iyi şekilde görmemi sağlıyor.

Otobüsün sürekli durup kalkmasına aldırmıyorum.  Ya da yolculuk süresini.  Aksine, rahatlatıcı buluyorum, daha ucuz bir seçenek olduğundan bahsetmiyorum bile.  Otobüsü metroya tercih ederim.  Yeraltında olmak boğucu.
Kendimi kapana kısılmış gibi hissediyorum.

Üst katın ne kadar dolu olduğunu görmek için etrafıma bakıyorum.  Arka tarafta benim yaşlarımda bir grup kız cadı gibi kıkırdıyor. Ortaya baktığımda siyah kapüşonlu iri bir adam pencereden dışarı bakıyor ve daha ileride yaşlı bir kadın oturmuş, dümdüz karşıya bakıyor.  Tekrar önüme dönüyorum.  Gözlerin başımın arkasını izlediğini hissediyorum.  Bu hissi görmezden gelmeye ve nefesime odaklanmaya çalışıyorum.  Belki de bugün üç hap almalıydım.  Londra'nın merkezine yaklaşıyoruz ve şehir merkezine bakıyorum. Düşüncesizce bir durak önce iniyorum.  Merdivenlerden inerken düğmeye basıyorum.  Otobüs aniden fren yaparak duruyor. İnen birkaç kişi var.  Çift kapı açılır açılmaz onları takip ediyorum.  Dışarı çıkıp dükkânların önünde duruyorum, benden sonra kimlerin indiğine bakıyorum.  Bu gece eğlenmek için dışarı çıkmış gibi görünen birkaç grup insan.

BENİM KARANLIK SAPIĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin