Uyuduğum uykudan İnci Hanım'ın bana seslenmesiyle uyandım. Beni akşam yemeğine çağırıyordu. Elimi, yüzümü yıkayıp geleceğimi söyleyerek onu gönderdim. İnci Hanım bana bulunduğum katta bulunan lavabonun yerini göstererek aşağıya indi. Lavaboya girdiğimde iyi geleceğini düşünerek elimi ve yüzümü soğuk su ile yıkadım. Aynada kendime baktığımda; ağlayarak uyuduğum için gözlerimde biraz kızarıklık olduğunu ve şiştiğini gördüm. Soğuk suyun iyi geleceğini umarak lavabodan çıktım ve herkesin toplandığı yeri bulmak için yola koyuldum.
Giriş kata indiğimde seslerin geldiği yöne doğru ilerledim. İçeriye girdiğimde kalabalık bir ortamla karşılaştım. Ben içeri girdiğimde ani bir sessizlik oluştu ve herkes bana bakmaya başladı. Bakışlardan rahatsız olarak yerimde kıpırdadım. Bunu fark eden Asil Bey; "İnci, hazır Zemheri de gelmişken yemek hazırsa masaya geçelim istersen hayatım." dedi. Böylelikle herkes salonda bulunan yemek masasına doğru ilerlemeye başladı.Salon; 2 adet üçlü koltuk, 1 adet ikili koltuk ve 2 adet tekli koltuktan oluşmaktaydı. Beyaz renklerin hakim olduğu bir salondu. Orta alanda şık bir sehpa vardı. Duvara asılı olan televizyon, salonun her yerinden görünebilecek bir pozisyonda bulunuyordu. Duvarlar, dikkat çekici tablolarla renklendirilmişti. Aile resimleri ise çok fazla boğucu olmayacak şekilde aralara serpiştirilmişti. Yemek masası ise oturma grubunun arkasında ve bahçeye bakan cam kenarına konumlandırılmış bir biçimdeydi.
Yemek masasının baş köşesine Asil Bey, sol tarafındaki sandalyeye İnci Hanım oturmuştu. Sırasıyla onun yanına ise ismini bilmediğim 26-27 yaşlarında bir kadın, yine yirmili yaşlarda bir erkek oturmuştu. Sağ tarafında kalan yere ise 20'li yaşlarının sonunda bir adam, Alperen ve hala ismini bilmediğim Alperen ile gelen çocuk oturmuştu. Onların yanında ise 10 yaşlarında ufak bir kız oturuyordu. Ben de ilerleyerek Asil Bey'in sol tarafında kalan son sandalyeye oturdum. Bir yandan da içimden bu kadar kişinin benim öz kardeşlerim olup olmayacağını sorguluyordum.Masada sessizlik hakimdi. Sanki herkes beni inceliyormuş gibi hissettiğim için diken üzerinde oturuyordum. İnci Hanım ayağa kalkarak yardımcı ile birlikte çorbaları servis etmeye başladı. Daha sonrasında Asil Bey'in 'afiyet olsun' dileğiyle birlikte yemeğimizi yemeğe başladık. Önümde mercimek çorbası vardı. Bu çorbayı çok severdim. Ama şuan boğazımda bir yumru varmış gibi hissettiğim için yutmak da zorluk çekiyordum. Herkesin gözlerinin benim üzerimde olması da bunun cabasıydı.
Çorbanın sonlarına geldiğimizde İnci Hanım; "Zemheri istersen sana kardeşlerini tanıtayım." dedi. Düşündüğüm gibi gerçekten bu kadar kişi benim kardeşimmiş galiba. Bir yandan bunları düşünürken bir yandan da İnci Hanım'ı süzüyordum. Bu kadın, bu fizikle nasıl bu kadar çocuk doğurmuş olabilir ve bu yaşına rağmen nasıl bu kadar güzel kalmış olabilir diye düşünüyordum. Asil Bey'in de İnci Hanım'dan aşağı kalır yanı yok maşallah. Bir ben kaldım böyle aralarında 173 cm boyumla, 72 kg ağırlığımla ve ortalama olan tipimle üvey evlat gibi diye düşündüm. Sonradan bunun mümkün olmayacağını daha yeni DNA testi yaptırdığımız aklıma düştü. Ben böyle kendi kendime düşüncelere dalmışken İnci Hanım'ın sormuş olduğu sorunun havada kaldığını farkettim. Tam İnci Hanım'a cevap vermek için ona yönelmişken neredeyse herkesin yüzünde ufak bir tebessüm olduğunu gördüm. Sonradan kendi içimden konuştuğum şeylerin aslında o kadar da içten olmadığı kafama dank etti. Yine de bunu düşünmemeye çalışarak; "Evet İnci Hanım. Sizi dinliyorum." dedim. İnci Hanım; "Babanın sağında oturan abin Barbaros. Kendisi 29 yaşında asker. Gördüğün gibi hala bizimle yaşıyor. Yani bekar. Taliplerini bekliyoruz. Çünkü bu gidişle abinin bulacağı yok." dedi. Ben de İnci Hanım'ın dediklerine ister istemez güldüm. Baktığımda Barbaros Bey'in bıkkınlıkla annesine baktığını gördüm. Sonunda o da "Yine başlama anne. Ben evlenmeyi düşünmüyorum daha." dedi. Sonra bana dönerek "Bu karışıklık bizi baya bir şaşırttı ama seninle iyi anlaşacağımızı umuyorum Zemheri. Memnun oldum." dedi. Ama bunları bana derken bakışları ifadesiz ve sertti. Barbaros Bey'in bu jest ve mimiklerinin asker olmanın bir getirisi olduğunu düşünerek İnci Hanım'ın sıradaki kişileri tanıtmasını bekledim. "Barbaros abinin yanındaki kişiyi biliyorsun zaten. Alperen." Alperen de bir anlık sanki beni kıskanıyormuş gibi bir bakış yakalasam da yanlış gördüğümü düşünerek onunla göz temasını kestim. Zaten sonradan o da ifadesiz olan bakışlarına geri döndü. İnci Hanım devam ederek; "Alperen'in yanındaki kişi Ozan. Ozan 14 yaşında. Liseye yeni geçti." dedi. Ozan İnci Hanım'ın kendisini tanıtmasında sonra benimle hiçbir iletişim kurmadan sanki bana nispet yapar gibi Alperen"in kolunun altına girdi. Bu hareketinin yaşından kaynaklı normal olduğunu düşündüm. İnci Hanım; "Ozan'ın yanındaki ufaklık ise bizim evimizin prensesi Deniz'imiz. Kendisi 9 yaşında. Üçüncü sınıf öğrencisi şuan." dedi. Bu açıklamadan sonra adının Deniz olduğunu öğrendiğim cimcime yavaşça üzerinde bulunduğu sandalyeden indi ve yanıma gelerek tokalaşmak için elini uzattı. "Merhaba Zemheri abi. Abi desem sorun olmaz umarım. Annem beni sana tanıttı ama ben de seninle birebir tanışmak istedim. Bir tane daha abim olacağı için çok mutlu oldum. Seninle oyun oynamak için sabırsızlanıyorum. Umarım derslerimde de bana yardımcı olabilirsin. Bazen çok zorlanıyorum onları yaparken. Son olarak seninle tanıştığım ve tanışacağım için çok mutlu oldum." diyerek sözlerini bitirdi. Ben de minicik ellerini acıtmamak için yumuşakça sıkarak memnun olduğumu söyledim. Ufacık çocuk bile iki dakikada diğerlerinin göstermediği hoşgörüyü gösterdi bana. Deniz yerine geçerken İnci Hanım tanıtmaya devam etti. "Yanımda oturan ablan Serra. Kendisi 27 yaşında. Bilgisayar mühendisi. O da bekar." dedi. Sonra bir eliyle ağzını kapatarak sadece benim görebileceğim şekilde ama şükür onun sevgilisi var dedi. Bu hareketinin tatlılığına tebessüm ettim. "Son olarak ise yanında oturduğun kişi küçük abin Görkem. Kendisi 24 yaşında. Hemşire. Babanın gittiği askeriyenin revirinde çalışıyor şuan." dedi. Ona baktığımda bana kafa hareketiyle selam verdi. Ben de aynı şekilde selam vererek önüme döndüm.
Sonrasında Asil Bey; " Zemheri sen de bize kendini tanıtır mısın oğlum. Tabi ki hepimiz beraber yaşayarak seni tanımayı tercih ederiz ama temel olarak senin hakkında bilgilenmek istiyoruz. Biraz biz de seni tanımak istiyoruz." dedi. Bunun üzerine ben; "Adımı biliyorsunuz zaten Zemheri. Lise son sınıf öğrencisiyim. Yemek ayırt etmem. Kimyona alerjim var. Öyle düzenli yaptığım hobilerim yok ama kitap okumayı severim. Aklıma başka bir şey gelmiyor şuanlık. Siz aklınıza geldikçe bana sorarsanız sevinirim." diyerek konuşmamı bitirdim.
Bu kendimizi tanıtmak için yapılan ufak çaplı sohbetten sonra yemeğin geri kalanı sessizlikle geçti. Yemek faslı bittikten sonra beraber salona geçtik. Herkes birbirleriyle bazı konulardan sohbet etmeye başladı. Ben kendimi bu ortamda ayrıştırılmış ve yapayalnız hissettim. Arada İnci Hanım ve Asil Bey soru soruyordu ama doğal olarak konu ilerlemediği için uzun sürmüyordu. Hem bundan dolayı hem de günün yorgunluğundan dolayı izin isteyerek ve herkese iyi geceler dileyerek bana göstermiş oldukları odaya ilerledim. İnci Hanım'ın benim için ayarladığı geceliklerle üzerimi değiştirerek yatağa girdim. Yarının ne getireceğinin bilinmezliğiyle birlikte yavaş yavaş uykuya daldım.
Merhaba arkadaşlar...
Bu bölümde Zemheri'nin gerçek ailesini tanımış olduk. Bölüm hakkında söyleyebileceğim fazla bir şey yok. Yorumlarınızı bekliyorum. Umarım sizin için keyifli bir okuma olmuştur. Diğer bölümde görülmek üzere. Kendinize iyi bakın.
Kiss kiss.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİCE VERSA
Teen FictionHerkes kendi hayatının başrolüdür. İçinde bulundukları duruma göre insanlar seçim yaparlar ve bu seçimlerin sorumluluklarını kabullenmek zorundadırlar. Fakat bazı seçimler, bireyin tercihlerinin ötesinde gelişebilmektedir. Ben de kendi seçimim olmay...