Punk Hazard'da Tekrar

2 0 0
                                    

Yemek sonrası denden mushi çaldı, aslında açmamaları gerekiyordu ama Luffy tabii ki de açtı ve oradaki bir yardım çağrısı, onlara Punk Hazard'a gelmesini iletti. Kafalarında tartılar ve kaptanları oraya gitmeleri için dümen kırmasını emretti.

Her ne kadar kafasındaki plan işlese de çok yavaştı, daha büyük adımlar atmalıydı ama önce bir müttefiye ihtiyacı vardı. Nesli gruplaşmışken saf dışı kalmak Law'ın aleyhineydi. Ancak henüz buradan çıkamazdı bu yüzden ittifak arayışına giremezdi, adaya da doğru düzgün biri gelmeyeceğinden yakın zamanda planda değişikliğe gitmesi gerekecekti.

O an aklına Luffy geldi, acaba birileri ile ittifak kurmuş mudur diye geçirdi içinden. Buna imkan vermedi ama keşke benimle olabilseydi demekten de kendini alıkoyamadı, böylece çok güçlü bir desteği olurdu. Sıkıntılı şekilde iç çekti, sis gittikçe yoğunlaşıyordu.

"Hapşu! Hey kim benim hakkımda konuşuyor!?"

Her zamanki gibi kimse tayfada Luffy'i iplemedi çünkü Robin'in bile hiç duymadığı Punk Hazard adasına gitmekten gergindiler.

Adaya vardıklarında hemen adada dönüp bitenleri anlayıp duruma adapte oldular.
(hemen= onlarca bölüm:))

Devam eden sürede çocukları çıkardılar, Kinemon da yanlarındaydı. Çoktan Nami, Chopper, Sanji ve Franky'nin vücutları yer değiştirmişti. Çocuklarla beraberdiler ama iyiden iyi kötüleşiyorlardı. Nami'nin yalvarması üzerine Sanji ve Brook'tan bedenini koruması için Zoro da onlarla beraber dışarı çıktı. Luffy zaten en başından onlardan ayrılmıştı. Kar yağışı o kadar şiddetlenmişti ki birazdan fırtınaya dönecekti. Yüksek tepelerin birine çıkmıştı, adanın tamamı sisin içinden seçilebiliyordu. O an ona doğru gelen birinin varlığını hissetti. Dostlarından biri değildi ama yabancı da değildi. Arkasına döndü ve yaklaşan silüeti gördü, birazcık daha dikkatli bakınca yüzünde kocaman gülümseme oluştu.

"TORAO!"

Law'ın hissettiği bu kişi düşman değildi ama bu adadan da değildi o sebeple kılıcını kuşandı fakat hemen anladı ki bu kişi Luffy'di. Şimdi ona doğru haykırarak koşuyordu. Luffy, kollarını iki yana açarak Law'ın üstüne zıpladı.

"Uzun zaman oldu Torao! Oi, burada ne yapıyorsun?"

Gerçi bu soruyu sormak neredeyse imkansızlaşmıştı çünkü Luffy, Law'ı öyle sıkıyordu ki: kafası kafasına dayanmış, yanakları birbirine geçmiş bu yüzden yamulmuş dudaklarıyla konuşmak güçtü.

Sebebini şaşkınlığa yoran Law, o an sıcacık olmuştu. Henüz Luffy'nin burada olmasını düşlerken, dilerken bir anda karşısına çıkıyordu. Acaba üzerinde durduğu bu soğuk çölde gördüğü bir serap mıydı, sıcak çöllerde yaşandığı gibi diye düşündü. Ama o yanındaydı, kulağının dibinde bağıra çağıra konuşuyordu. Hâlâ bu pozisyondaki Luffy'i yere indirip dinlemeye çalıştı.

"Seni özledim Torao ve tayfanı, onlar burada değil mi? Burada ne işin var burası çok tehlikeli, hem tayfan nerede yoksa tehlikedeler mi?"

Tüm bunları makineli tüfek gibi aralıksız söyleyince Law, bir şekilde onu durdurup olanları anlattı. Onun için bu kadar endişelenmesi mümkün müydü? Aslında başlarda Law da Luffy için endişeleniyordu, sonuçta çok büyük bir operasyon atlatmıştı ama kısa zamanda bu endişe, yerini güvene ve kayıtsızlığa bırakmıştı; Luffy, bunların üstesinden gelebilecek tek kişiydi Law'ın  bu vakte kadar tanıdığı.

Law da gülümsemeye başladı sanki Luffy'nin gülümsemesi bulaşıcıymış gibi. Law, kadere inanan birisi değildi ama eğer Luffy, teklifini kabul edecekse pekala inanabilirdi. Derin bir nefes aldı; farkında olmasa da bu, Law'ın ileride Luffy'e pek çok konuda pek çok kez edeceği tekliflerin ilki olacaktı.

Sanji, sürekli şu an sahip olduğu Nami'nin bedenini kurcalayıp kendinden geçiyordu. Zoro ona kızıp ağzının payını verince de 5 dakikalığına küsüyor, darılıyor, tripleniyor ama sonrasında yine aynı davranıyordu.

"Sapık aşçı madem kadınlara bu kadar bayılıyorsun, git kadın ol! Hayır, ağzın bir kere yandı ama sen hâlâ böyle davranıyorsun."

Yüzünü astı, kollarını kavuşturdu Sanji; evet, kadınları seviyordu ama kadın olmaya katlanamıyordu. Aslında Zoro haklıydı, kaç kere kadın olmuştu da yana yakıla asıl haline dönmüştü? Belki de kaderinde böyle olmak vardır diye geçirdiği içinden.

"HAYIR!"

Bu düşünceyle zıvanadan çıkacakken dengesini kaybetti ve düşeyazdı. Muhteşem bir çeviklikle Zoro, belinden tutup düşmesini engelledi. Şimdi bedenleri, birbirine temas ediyordu. Zoro bundan rahatsız değildi, keskin bakışlarıyla yalnızca Sanji'nin gözlerine bakıyordu. Sanji gergince yutkundu, kalbi hızlanıyordu. Ağırca Zoro'yu süzmeye başladı. Gözündeki yarasına, kar çiselemiş saçlarına, kolunu hoyrat ama nazikçe tutan eline bakıyordu. Göz göze geldiklerinde nefesleri sıklaşmaya ve ısınmaya başladı ikisinin de. Usulca, elini Sanji'nin yanağının üstüne koyarak baş parmağı ile elmacık kemiğine düşen bir damla yaşı sildi. Sanji'nin kalbi durmak üzereyken Brook'un genç kız çığlıklarıyla hemen ayrıldılar. Ondan sonra da Sanji Nami'nin bedeni ile ilgilenmeyi bıraktı; sadece bu değil, şimdi hiçbir şey ilgisini çekmiyordu. Az önce yaşanan olay, kendisini telkin etmesine rağmen aklından çıkmıyordu. Büyük ve kuvvetli elinin belini kavraması, diğer eliyle kolundan çekerek bedenlerinin yaklaşması, gözlerinin onun gözlerinden ayrılmaması... Evet, Sanji, Zoro'yu süzmüştü ama Zoro'nun baktığı tek yer, Sanji'nin gözleri olmuştu.









Dün fark ettim de bu bölümü epey düzelttim, paragrafları cümleleri yer değiştirip durdum ama... Sınavlar. Umarım beğenirsiniz, şimdilik

~Lebewohl

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 2 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İki Korsan, Tek Parça  /  LAWLU+ZOSANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin